Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas, önceki gün Ramallah'taki ofisinde görüştüğü İsrail heyetine ABD Başkanı Donald Trump'ın damadı ve başdanışmanı Jared Kushner ile barış görüşmelerinden sorumlu özel temsilcisi Jason Greenblatt'ın son ziyaretleri sırasında gündeme getirdikleri öneriyi bir şartla kabul ettiğini söyledi.
Haaretz gazetesi, Kushner ve Greenblatt tarafından Abbas'a sunulan planın fikir babasının İsrail olduğunu yazdı.
Filistin Yönetimi Başkanı'nın yeşil ışık yaktığı plan şu:
Batı Yaka ve Ürdün arasında konfederasyon kurulacak ve Batı Yaka'nın güvenliğinden Ürdün sorumlu olacak.
Gazze Şeridi bu konfederasyona dâhil edilmeyecek ve Mısır'ın kontrolüne bırakılacak.
Kudüs'ün doğusu ve batısıyla İsrail'e verildiğini, Batı Yaka'nın ve dolayısıyla konfederasyonun bir parçası sayılmadığını söylemeye gerek yok.
Abbas'ın şartı ise konfederasyonun ikili değil üçlü olması.
Yani İsrail'in de plana katılması ve İsrail, Ürdün ve Batı Yaka arasında bir konfederasyon kurulması.
Konfederasyon fikrine Ürdün sıcak bakmıyor.
Bunun birkaç sebebi var.
Birincisi, Ürdün topraklarında Filistinlilere alternatif vatan kurma projesinin hayata geçirilmesine kapı açacak olması.
İkincisi, 1967'de işgal edilen topraklarla Ürdün-Irak sınırı arasındaki bölgede Filistinlilerin çoğunluk hale gelecek olması.
Amman ayrıca Batı Yaka ve İsrail arasındaki sınırda bekçilik yapmak da istemiyor.
Batı Yaka ve Ürdün arasında konfederasyon konusunun gündeme gelmesi, Yüzyılın Anlaşması projesi için düğmeye basıldığının göstergesi.
Washington'ın Filistin davasını tasfiyeyi hedefleyen proje için somut adımlar atılmaya başladığının bir diğer göstergesi ise Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım ve Çalışma Örgütü (UNRWA)'ya yapılan Amerikan yardımının tamamen durdurulması.
Trump yönetimi BM çatısı altında faaliyet gösteren örgüte yardımını Ocak ayında yarıya indirmişti.
Amerika'nın bu adımı doğrudan Filistinli mültecilerin dönüş hakkını hedef alıyor.
UNRWA, sayıları 5,4 milyon civarında olan Filistinli mültecilere Batı Yaka, Gazze Şeridi, Ürdün, Lübnan ve Suriye'de başta eğitim ve sağlık olmak üzere çeşitli alanlarda hizmet veriyor.
Dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşayan Filistinli mültecilerin bir gün anavatanlarına dönüp demografiyi değiştirmelerinden korkan İsrail, örgütün verdiği hizmetlerin mültecilerin geride bıraktıkları köylerine ve kentlerine dönme hayallerini canlı tuttuğu görüşünde.
Dolayısıyla Amerika'nın UNRWA'yı hedef almasının arkasında da yine İsrail var.
Israel Hayom gazetesi geçenlerde Cumhuriyetçi Senatör Doug Lamborn'un Filistinli mültecilerin sayısını sadece 40 binle sınırlayacak yeni bir yasa tasarısı hazırladığını yazmıştı.
ABD'nin BM Daimi Temsilcisi Nikki Haley de önceki gün yaptığı açıklamada, UNRWA'nın Filistinli mültecilerin sayısını “abarttığını” iddia etti.
Amerika'nın yeni yaklaşımına göre sadece işgal sırasında Filistin topraklarından göç etmek zorunda kalanlar mülteci sayılabilir.
Mültecilerin çocukları ve torunları ise bu niteliğe sahip olamaz.
Trump yönetiminin mülteci sorununu çözme formülü bu.
Yani yok saymak.
Amerika, UNRWA'nın bütçesine yardımda bulunan ülkelerden sadece biri.
Fakat Trump'ın Körfez ülkeleri başta olmak üzere diğer bağışçılara da örgüte yaptıkları yardımı kesmeleri için baskı yapacağı söyleniyor.
Kısacası, hâlihazırda oldukça kötü koşullarda yaşam mücadelesi veren Filistinli mültecileri daha da zor günler bekliyor.