İnsani yardım gönüllüsü Bolulu bir arkadaşıma “Bolu'da ne kadar muhacir var?” diye sordum.
Yedi bin civarında olduğunu söyledi.
“Bunların çoğu hali vakti yerinde olan Iraklılar” dedi.
Suriyelilerin sayısı üç bin civarındaymış ve bunların bir kısmı da kendi ayakları üzerinde durabiliyormuş.
Geriye kalanların ihtiyaçları ise belediyenin yardımı olmadan gideriliyormuş.
Belediye bütçesinden bir yardım söz konusu değilmiş.
Peki, Bolu'nun yeni belediye başkanı ne diye “Belediye bütçesinden bir tek Suriyeliye tek kuruş yardım yapmayacağım” deyip duruyor?
Popülizm mi yapıyor?
Öyleyse şayet, bu tavır Bolu ahalisinin hatırı sayılır bir kısmına hoş geliyor demektir.
Buna inanmakta müşkülatım var.
Velev ki oncağız muhacire şimdiye kadar belediye bütçesinden de bir miktar yardımda bulunulmuş olsun; Bolulular da kazalardan belalardan sağ salim kurtuldukları zaman “Verilmiş sadakamız varmış” diyen, yani kendilerini ancak başkalarına yardım ederek koruyabileceklerine inanan mümtaz Anadolu çocukları değil mi?
***
Yardımı geçtik; kanunlara meydan okuyarak “Suriyelilere, göçmen statüsündeki yabancı uyruklu kişilere Bolu Belediyesi'nden iş yeri açma ruhsatı vermeyeceğim” de diyor CHP'li yeni belediye başkanı; muhacirlerin ve genel olarak “göçmen statüsündeki yabancı uyruklu kişilerin” kendi ekmeklerini kendilerinin kazanmasına bile mani olacağını söylüyor, yerli esnafı korumak bahanesiyle.
Muhacir düşmanlığı, göçmen düşmanlığı, düpedüz yabancı düşmanlığı değil mi bu?
Değilse, Almanya'daki AfD yahut Fransa'daki Ulusal Cephe filan da Türkiyeli göçmenlere yahut Suriyeli muhacirlere cephe alırken yabancı düşmanlığı yapmıyor; hiç kınamayalım, anlayışla karşılayalım onları!
Onların da temel argümanı ‘Göçmenler ve muhacirler ekmeğimize ortak oluyor, yabancılar işimizi elimizden alıyor'dan ibaret.
Bir de, farklılığa tahammülsüzlüğün nazik ifadesi olarak ‘Bizim toplumumuza ayak uyduramıyorlar' argümanı var; Urfa'nın AK Parti'li belediye başkanının kulakları çınlasın! (Seçimden önceki bir televizyon programında Urfa'daki Suriyeli muhacirler için böyle demişti.)
Avrupa'daki yabancı düşmanı siyasetçiler gibi CHP'lilerin ve İYİ Parti'lilerin de kullandığı bu argümanı AK Parti'li bir siyasetçiden de işittik ya, vahlar olsun!
Neyse ki Bolu Belediye Başkanı'na ‘Yük olarak gördüğün muhacirleri bize gönder, bizim başımız gözümüz üstüne' diye seslenen AK Partili Ağrı Belediye Başkanı Savcı Sayan ve AK Parti'li Nevşehir Belediye Başkanı Rasim Arı'nın sesi daha gür çıktı da gönlümüz biraz ferahladı.
“Biraz” diyorum, çünkü bu asil tavrın AK Parti tabanı da dahil olmak üzere toplumumuzda layıkıyla takdir edildiğinden emin olamıyorum.
Açıkçası, CHP'li Bolu Belediye Başkanı'nın tavrının AK Parti tabanı da dahil olmak üzere toplumumuzda daha fazla karşılık bulduğu zannından muzdaribim.
Yüzleşmekten kaçındığım acı bir gerçek?
“Hayır” diye kestirip atamıyorum maalesef.
**
Avrupa'daki yabancı düşmanlığı genellikle farklı bir dinin ve kültürün mensuplarına tahammülsüzlüğün ifadesi iken burada din kardeşlerimiz olan ve kültürlerimiz benzeşen muhacirlere bile tahammülsüzlük sergilenebilmesi acıyı derinleştiriyor, iyice dayanılmaz kılıyor. (Ya tamamen ‘öteki' olsaydı bu muhacirler? Tibetli Budist olsaydı mesela? “Mazluma dini sorulmaz” şiarı herkesin dilinde; ama mazlum dindaşına sahip çıkmaktan bile yüksünen kimselerin başka dinlere mensup mazlumlara kucak açacağına kim inanır?)
Biz böyle olamayız, olmamalıyız.