Yeni Şafak gazetesi yazarı İbrahim Karagül, 19 Nisan'da yayınlanan yazısında, erken seçim kararını değerlendirdi.
İşte o yazı:
Türkiye bu seçim kararını almak zorundaydı. Mümkün olan en yakın tarihi belirlemek zorundaydı. Bir an önce seçim meselesini gündeminden çıkarmak zorundaydı. İç politik meselelere takılıp kalma tehlikesinden uzaklaşmak zorundaydı. Yeni sisteme bir an önce geçmek, geçişi geciktirmemek, içeride doğacak boşlukların önünü almak zorundaydı.
İçeriden ve dışarıdan operasyon aralıklarını kapatmak zorundaydı. Bütün belirsizlikleri gidermek, devletin merkez iktidar alanını güçlendirmek, toplumsal dinamizmini korumak, “muhalefet” adı altında yeni “çokuluslu müdahaleler”in önünü kapatmak zorundaydı. “Olağanüstü” gelişmelere karşı “olağanüstü” kararlar alma kabiliyetini artırmak zorundaydı.
BU KÜRESEL OLAĞANÜSTÜ HALDİR, TÜRKİYE TEHLİKEYİ GÖRMÜŞTÜR
2019 seçimlerinin 24 Haziran'a alınmasının iç politik kaygılarla, seçimin muhtemel sonuçlarıyla alakası yoktur. Tamamen milli güvenlik meselelerine göre bir karar verilmiştir ve son derece akıllıca, son derece sorumluluk duygusu içinde, çok büyük hesaplar göz önüne alınarak Türkiye'nin siyasi geleceğini biçimlendirecek, belirleyecek bir karara varılmıştır.
Milletimiz, ülkemiz, devletimiz, çok büyük tehditlerle yüz yüzedir. Sadece Türkiye değil, bütün dünya çok büyük fırtınalar beklemektedir. Dünya, bir olağanüstü hal dönemine girmiştir. ABD'den Avrupa'ya, Rusya'dan Çin'e, Ortadoğu'nun her köşesine yönelen yıkıcı bir dalga büyümektedir ve bunun nerelere uzanacağı kestirilememektedir.
BÜTÜN ÇEVREMİZ CEPHE OLDU, AKDENİZ'DE SAVAŞ ÇIKABİLİR
Hemen bütün devletler bu tehlikeye karşı hazırlanmakta, seçim gündemlerini bir an önce tamamlayıp adeta teyakkuza geçmektedir. Birçok ülkenin bu amaçla seçimleri erkene aldığını görüyoruz. Birçok ülkenin, iç politik meselelerin ötesinde ulusal güvenlik konularına şartlandığını, savunmaya yöneldiğini, yaklaşan fırtınadan en az hasarla çıkmanın yollarını aradığını görüyoruz.
Savaş coğrafyamızın tamamına yayılmıştır. Türkiye'nin bütün çevresi cephelere dönüşmüştür. Üstelik bu krizlerin hiçbiri yerel değil, küresel ölçeklidir. Büyük güçler çatışmaktadır, bunun bazı ülkelerin parçalanmasıyla sonuçlanabileceği, böyle planların da olduğu artık bilinmektedir.
Suriye'de savaş içindeyiz. Türkiye'ye yönelik topyekûn saldırıları önleme çabası içindeyiz. Ege'de bir “kaza” sonucuna bağlı senaryolar var. Senaryoların tamamı çatışmaya çıkıyor. Doğu Akdeniz kaynamak üzere. Suriye ve Lübnan doğalgaz üzerinden, merkez güçlerin hesaplaması üzerinden Akdeniz bir alev topuna dönebilir.
BU SEÇİM DEĞİL, BİR VAR OLUŞ MESELESİDİR
15 Temmuz açık bir saldırıydı. Türkiye'yi dağıtmak için planlanmıştı. Yenileri var, bırakmış değiller. Ekonomiyle vuracaklar, “içeriden operasyoncu”larla vuracaklar, Güney'den ve Batı'dan vuracaklar, 15 Temmuz benzeri senaryolarla vuracaklar. Türkiye direnecek onlar vuracak, biz direneceğiz onlar devam edecek. Bu, yüzyıllık mücadele ve biz bir “Acımasız Direniş” cephesinde savaşıyoruz.
24 Haziran'da karar kılmak tam anlamıyla ulusal güvenlik meselesidir. Seçimlerle, seçim sonuçlarıyla, iç politik kaygılarla alakalı değildir. Bu seçim sadece demokrasi çerçevesiyle sınırlı değil, bir ülkenin, milletin var oluşuyla, 21. Yüzyıla yayılmasıyla, ayağa kalkmasıyla, yükselişini devam ettirmesiyle, tarih yapıcı rolüne dönmesiyle, yüzlerce yıllık siyasi genetiğini harekete geçirmesiyle alakalı bir seçimdir.
YENİ 15 TEMMUZ'LARA, “GİZLİ HARİTACILAR”A KARŞI KRİTİK BİR TERCİH YAPACAĞIZ
Tarihin en kritik kararlarından birini vereceğiz 24 Haziran'da. Dalga dalga üstümüze gelen fırtınalara karşı teyakkuza geçtik. Bir var oluşa kilitlendik. Asla geri adım atmayacağız. Ayaklarımız sabit kalacak, dizlerimiz titremeyecek, sendelemeyeceğiz. Bu seçimin, seçim kararının nasıl bir direnç hattı oluşturduğunu biliyoruz.
Türkiye'miz, yeni sisteme hızla geçmek, güç biriktirmek, hazırlıklı olmak, karar mekanizmalarını hızlandırmak, olağanüstü kararlar alabilecek hale gelmek, kendisine ayak bağı olan çevre ve kişilerin engellerinden kurtulmak zorunda.
Çokuluslu müdahalelerin içerideki ortaklarının ihanetlerine karşı harekete geçmek zorunda. Yeni 15 Temmuz'lar bekleyenlere, bu yönde ihaleler alanlara karşı harekete geçmek zorunda. “Gizli haritacılar”a, milli devlet aklını hedef alanlara, ülkemizi çok cepheli senaryolara kurban verme çabalarına karşı harekete geçmek zorunda.
BİN YILLIK SİYASİ AKIL HAREKETE GEÇMİŞTİR
Bu devletin, sadece bu coğrafyada bin yıldır tarih yapan iradesini temsil eden akıl harekete geçmiştir çünkü. Tehditleri görmüş, tehlikelere uyanmış, ne yapması gerektiğine karar vermiştir çünkü. Bu aşamadan sonra içerideki siyasi hesapların hiçbir anlamı kalmamıştır. Bu aklı bulandırmaya dönük bütün iç siyasi hesaplar gayri meşrudur.
Onlar 7 Haziran'da asıl senaryoyu uyguladılar. AK Parti'yi tek başına iktidar olmaktan çıkaracak, CHP ile koalisyona zorlayacak, koalisyon ortağı üzerinden rehin alacak, Türkiye'nin yeni yükseliş tarihini belirleyen aklı ve kadroları boya çıkaracak, etkisizleştireceklerdi.
MHP lideri Devlet Bahçeli, 7 Haziran akşamı bütün senaryoları kilitlemeseydi, Cumhurbaşkanı Erdoğan 1 Kasım için seçim kararı almasaydı bugün rehin alınmış, hırpalanmış, belki de parçalanmış bir ülkede yaşıyor olacaktık. Belki sokaklarda onlarca silahlı örgüt cirit atıyor olacaktı, belki iç savaşa sürüklenmiş olacaktık.
BÜTÜN KİRLİ SENARYOLARI ELLERİNDE PATLADI
Buna rağmen 15 Temmuz önlenemedi, yaptılar… Başarsalardı bugün sokaklarımız kan gölüne dönmüş, Türkiye Suriyeleşmiş olacaktı. Milletimiz o gece hem Türkiye'nin hem dünyanın tarihi seyrini değiştirdi. Ardından güneyden vurmaya başladılar. Son Afrin operasyonuyla bu da boşa çıkarıldı. Şimdi Doğu Akdeniz'de, Ege'de Türkiye'yi savaşa sürüklemeye çalışıyorlar.
Tehlike çok büyük. Tehlike iç politika ile değil, bu ülkenin varlığı ve geleceği ile ilgili. Bunu yok sayanların büyük bölümü yalan söylüyor, milletimizin zihinlerini bulandırıyor, onları ciddiye almayın.
Dün, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Devlet Bahçeli'nin görüşmesi sonrası seçimlerin 24 Haziran'a alınması onlar için büyük şok oldu, 2019'a ayarlı bütün müdahale senaryoları ellerinde patladı. Yenilerini yapmak zorunda kalacaklar ama yetiştiremeyecekler. Bundan sonraki bütün operasyonları alelacele olacak ve yine ellerinde patlayacak.
Ülkemizin geleceği kurtarılmıştır: Bu seçim sadece bir seçim değildir.
Milletimiz şunu bilmeli: İstiklal savaşı kadar kritik bir süreçten geçiyoruz. Birinci Dünya Savaşı kadar geniş bir küresel çatışma içinde dünya. Her cepheden ülkemize saldırılar yoğunlaşıyor. Bu seçim asla bir seçim değildir. Türkiye'nin geleceğine karar vermektir.
Herkesin vatan ekseninde yer alma zorunluluğu vardır. Terör örgütleriyle ortaklık yapan, ülkemize müdahale edenlerle oynaşan yapılara, çevrelere, kişilere tavır alın. Unutmayalım, bütün dünya olağanüstü hal şartlarına girerken bizim ülkemize sahip çıkma dışında bir seçeneğimiz yok.
Artık ya vatan eksenindeyiz ya çokuluslu senaryoların. Biz, bu mücadelenin en ön safında büyük adımlarla yürümeye devam edeceğiz. Herkesi buraya çağırıyoruz.
Tarihi bir karar verildi, derin siyasi aklımız harekete geçirildi dün. Muhtemelen de Türkiye'nin geleceği kurtarıldı. Böyle bilin…