Sanatçı Ömer Karaoğlu, İsrail'in Mescid-i Aksa'ya yönelik ihlallerine tepki göstererek, "Siyonist İsrail, bölgede zulümle, şiddetle genişleme iştahını, yeni işgaller ve katliamlara aday olduğunu dünyaya ispat etme iddiasındadır. Buna yönelik adımlarını ve bölgedeki kaotik koşulların oluşumunu, elbette kendi katkılarıyla birlikte izleyerek gerçekleştirmeyi deniyor." dedi.
Karaoğlu, İsrail polisinin Mescid-i Aksa'nın kapısında yatsı namazı kılan cemaate yaptığı müdahaleyi değerlendirerek, İsrail'in, çalınmış bir ülke üzerinde iktidar kuran ve atalarının hikâyesindeki rolünü değiştiren zorba bir topluluk olduğunu söyledi.
“İSRAİL FİRAVUN VE ADAMLARININ ROLÜNÜ ÜSTLENMİŞ”
İsrail'in, Musa Peygamberle beraber olmadığını aktaran Karaoğlu, "İsrail, Firavun ve adamlarının rolünü üstlendiğini tüm dünyaya göstermiş, Tevhid ve adaletin bir soy, boy meselesi olmadığını tekrar ispatlamış bir güruhtur. İhanet ve sapmaları yeni değil. Sapma sebeplerini 'şimdilik' elde ettikleri maddi-fiziki destek ve güç olduğunu düşünüyorum." değerlendirmesinde bulundu.
Karaoğlu, İsrail'in dünya sisteminin zulüm ve ortaklığında gerçekleşen bir role sahip olduğunu vurgulayarak, "Bu ortaklığın nihayetsiz bir ittifak olmadığı kanaatindeyim. Fakat bu ittifak, çok güçlü göründüğü anda dahi hayli zayıf bağlarla bağlanmış bir çıkar ittifakıdır. Müslüman ülkelerin politik ve iktisadi zaaflarından, sapmalarından, ihtilaf ve ihanetlerinden besleniyor. Aslında Kudüs'te yaptıkları ve uzun yıllardır yapageldiklerinin bir safhasıdır." açıklamasını yaptı.
“KÖRFEZ ÜLKELERİNİN KATKISI OLDUĞU MUHAKKAK”
Karaoğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
"İsrail, Filistin ülkesinde ve dünyada yaptığı zulüm ve hadsizliklerin yanına kar kaldığını gören bir tür şımarıklıkla giriştiği küstah ama bir o kadar bilinçli bir saldırı gerçekleştiriyor. Saldırılarını, dünya sisteminin hukuk, adalet ve kutsal anlayışını iyiden iyiye açık ettiği son örnek olarak nitelendirebiliriz. 'Batılı yüksek değerler' diye, aydınlanma hikâyesinden bu yana pazarladıklarının, helvadan mamûl putlardan ibaret olduğu son yüzyıl içinde sayısız örneklerle ortadadır. Son zamanlarda gerçekleşen saldırıları da son örneklerden biridir. Siyonist İsrail, bölgede zulümle, şiddetle genişleme iştahını, yeni işgaller ve katliamlara aday olduğunu dünyaya ispat etme iddiasındadır. Buna yönelik adımlarını ve bölgedeki kaotik koşulların oluşumunu, elbette kendi katkılarıyla birlikte izleyerek gerçekleştirmeyi deniyor. Özellikle Körfez çevresinde, halkı müslüman olan ülkelerin iktidarlarının, söz konusu koşulların oluşumundaki gönüllü-gönülsüz katkılarının olduğu da muhakkaktır."
"ALLAH'IN YARDIMI OLMADAN ZULÜM ALT EDİLEMEZ"
İsrail'in son günlerde artan uygulamalarına karşı, İslam ülkelerinin daha bir teyakkuzda olması gerektiğini işaret eden Karaoğlu, "İslam ülkeleri, her birine yönelen tehdit ve saldırının tümüne yöneldiğini artık görmeli. Bu noktada devletlerin manevra kabiliyetlerinin ötesinde hukuki, siyasi, iktisadi, kültürel alanlara yayılacak biçimde yeni iletişim, haber-medya ağları üreterek, var olanları güçlendirmeli ve en önemlisi işbirliğini örgütleyebilmelidir." şeklinde konuştu.
Karaoğlu, İslam ülkelerinin hak ve adalet merkezli bir çağrıyı ısrarla dünyanın her bir bölgesinde sürdürmesi gerektiğini belirterek, şunları söyledi:
"İslam ülkeleri, yorum farklılıklarını köpürterek, iç meselelerini zamansız tartışma ve çatışmalara dönüştürmemelidir. Zulme, merhametsizlere, düşmana odaklı ve uyanık olmalıdır. Politik ve iktisadi gücün önemi kutsanmadan dikkate alınmalı çünkü aslolan inanç ve ahlak merkezli bir direnci oluşturmak daima hatırda tutulmalıdır. Kendi inanç ve değerler bütününden hareket eden bir yürüyüşü hedeflemelidir. Artık iflası faş olmuş, sözde uygar dünyanın sahte referanslarına öykünmekten vazgeçmelidir. Bazen müslüman gibi davranmaya değil, inancı, ahlakı, adalet duygusu, basireti, merhameti, letafetiyle müslüman olmaya ve müslüman kalmaya niyetlenmelidir. Allah'ın yardımı olmadan zulüm alt edilemez ve Allah'ın yardımı ancak böyle hak edilebilir. Oyunu bozmak ve devranı değiştirmek, ancak bu şekilde mümkündür."
"KUDÜS'TE YAŞANANLAR, MAVİ MARMARA'NIN ÖNEMİNİ TEYİT ETMİŞTİR"
Sanatçı Ömer Karaoğlu, Gazze'ye yardım götürmek için yola çıkan ve uluslararası sularda İsrail tarafından saldırıya uğrayan Mavi Marmara gemisine katıldığını hatırlatarak, "Mavi Marmara'da yaşananlar, İsrail ve destekçilerinin aslında ne olduğunu açığa düşüren belgelerden biriydi, sonrası da öyle oldu. Kudüs'te yaşananlar bugün o yolculuğun anlam ve önemini bir kez daha teyid etmiştir. O yolculukta ve sonrasında yaşadıklarımız, Filistin toplumunun hemen bir asırdır yaşadıklarının sınırlı bir tanıklığından ibaretti." ifadelerini kullandı.
"İsrail'de yaşayan azgın topluluğun aslında tüm insanlık için tehdit olduğunu, ancak bu tehdidin çok ortaklı bir cephe olduğunu gördük." şeklinde konuşan Karaoğlu, "Mukaddes değerlere yönelen bu tehdit, Allah'a ve ahirete imandan, fıtrat ve adaletten uzaklaşmış zorbaların tüm dünyayı ifsad gayretidir. İnsanı, dünyayı ifsada yönelmiş bu ittifaka karşı tüm insanların ve evvela Müslümanlık iddiasında olanların sorumluluğu olmalıdır." dedi.
“KUDÜS, İLK KIBLEMİZ!”
Kudüs'ün İslam alemi için önemli olduğuna dikkati çeken Karaoğlu, şunları kaydetti:
"Kudüs, peygamberlerin şehri, tevhidin ve vahyin sembolü. Tarihin belli devrelerinde Müslümanların, farklı inanç gruplarına mensup insanları adalet ve merhametle yönetebildiği bir şehirdir. Allah'ın çevresini mübarek kıldığı, son Resulü Hz. Muhammed'e ayetler gösterdiği ve insanlığa peygamberler zincirini nasıl birbirine bağladığını bildirdiği bir haremdir. Allah katında dinlerin değil bir tek din olduğunu, bu dinin Tevhid ve adalet çağrısı olduğunu ilan ettiği şehir ve ilk kıblemizdir."