Bardakçı bugünkü (27 Temmuz 2018) yazısında ABD'li din adamı Andrew Brunson'ın cezaevinden tahliye edilerek ev hapsine alınması sonrası ABD'nin Türkiye'yi yaptırımla tehdit etmesine ilişkin sert bir yorum yaptı.
Brunson olayını değerlendirerek şunları kaydetti:
"ANKARA'IN CEVAPLARI KLİŞE OLDU"
Her ne oldu ise olmuş, kim nasıl düşündü ise düşünmüştür ama Washington'dan aylardır gelen 'Papazı serbest bırakın!' taleplerine karşı tam bir iyiniyet gösterisi teşkil eden ev hapsi kararının ardından Donald Trump ile Mike Pence'in dünkü pervasız sözleri 'Yüz verdin kediye, geldi bilmemne etti halıya' sözünün mükemmel bir örneği olmuştır, o kadar!
Amerikan Yönetimi'nin en tepesindeki iki kişinin tehditleri bizim için artık bir izzetinefis meselesidir ve vermemiz gereken cevap Ankara'dan dün akşam art arda yapılan 'şanssız ifadeler', 'kabul edilmesi mümkün olmayan sözler' yahut 'müttefik bir ülkeye yakışmayan tehditler' gibisinden klişe sözlerle dolu kuru açıklamalar değil, hukukî kararlardır.
"VERİLEBİLECEK TEK KELİMELİK BİR CEVAP VARDIR"
Böylesine tehditlere muhatap olan birçok memlekette savcılık büyük ihtimalle mahkemenin Papaz Brunson'ın ev hapsine çıkartılması kararına itiraz eder ve Brunson, papazı olduğu tarikatin meşhur "With tears of anguish I lament", yani "Keder gözyaşları akıtarak dövünüyorum" ilâhisini dâvâsı bitene kadar eski koğuşunda terennümle meşgul olur!
Müttefikiniz olduğu iddiasındaki bir memleket düşünün: İadesini istediğiniz ne kadar darbeci varsa hepsini kanatları altına alacak, Halk Bankası'nın eski Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla'yı aylarca hapiste tuttuktan sonra "Aslında iyi bir adam ama bize kurban lâzım" diye mahkûm edecek fakat iş ciddî suçlamalar ile karşı karşıya bulunan kendi vatandaşına gelince süper güç olmanın verdiği küstahlıkla "Asarız, keseriz, hesap sorarız, yaptırımlar geliyor haaaa" demeye başlayacak!
İngilizce'de böyle bir müttefike bu aşamadan sonra verilebilecek tek kelimelik bir cevap vardır, o kelime dört harften ibarettir ve ilk harfi de 'F'dir."