Covid-19 salgını son bir ayda dünyayı ve Türkiye'yi geniş çapta etkiledi ve etkilemeye de devam edecek. Bu etkilerin hiçbiri bir diğerinden bağımsız değil. Sağlık alanındaki bir riskin gündelik hayatı bütünüyle dönüştürmesiyle karşı karşıyayız. Bu da toplumsal yaşamın her alanında yeni dönüşümler olacağı anlamına geliyor.
Örneğin ekonominin bundan etkilenmesi kaçınılmaz. Bu yalnızca büyük çapta kararlarla ilgili değil, mikro alanda ne olduğuyla da ilgili. Bireyler gelir-gider dengelerini, önceliklerini, tüketim tercihlerini ve alışkanlıklarını gözden geçirmek zorunda kalacak. İhtiyaç/lüks tanımlamaları değişecek. Bazı meslekler önem kazanırken bazıları güvenceden yoksun hale gelecek.
Sosyal medya sosyalleşme ihtiyacını karşılıyor
Artan esneklik iş yapma biçimlerini de değiştirecek. Evden çalışma, online çalışma, yarı-zamanlı çalışma gibi dünyada 1970'lerden itibaren küçük ölçekte deneyimlenen yeni çalışma biçimleri, salgının etkisiyle hızla yaygınlaşıyor. İletişim teknolojilerinin bunu mümkün kılmasıyla birçok sektör evden çalışma sistemine topluca ve hızla adapte olmaya çalışıyor. Bu çalışanlara yeni riskler de getiriyor. Harcanan emeğin değersizleşmesi, görünmezleşmesi, geniş zamanlara yayılması ve daha hızlı ve yoğun çalıştırılma bu risklerden bazıları.
Salgınlara verilen ilk tepki bir suçlu, günah keçisi aramak oluyor. Bu da toplumun farklı unsurlarını suçlu ilan etmeyi beraberinde getiriyor. Irkçılık ve etnik ayrımcılık yükseliyor. Bu süreç daha fazla risk altında olan 65 yaş üstü insanların korunmak istenmesinin bile anlaşılmamasına ve bizzat onların risk arttırıcı ya da taşıyıcı olduğu gibi yanlış algılamalara bile neden olabiliyor. Toplumda halihazırda işaretlerini gördüğümüz yaşçılığın/yaş ayrımcılığının da bir yansıması bu durum.
Salgına karşı alınan öncelikli önlem sosyal mesafeyi arttırmak. Ama bu aslında fiziksel bir mesafelenme; iletişim teknolojileri üzerinden devam eden sanal sosyalleşme ve ev içi sosyalleşme sürüyor. Sosyal medya bilgi kirliliği ve sanal zorbalık gibi riskler taşımakla birlikte, bu süreçte sosyalleşme ihtiyacının karşılanmasında önemli yere sahip.
Evde işbölümü yeniden şekillenecek
Ev içinde geçirilen zamanın artması ev ile alıştığımız ilişkimizi de değiştiriyor. Yalnız yaşayanlar sosyal izolasyona maruz kalırken, aileler yeni risklerle karşılaşıyor. Bu süreçte ev içi ilişkilerde eski alışkanlıkları gözden geçirip bilinçli olarak dönüştürmek büyük önem taşıyor. Eşler arası ilişkilerin daha kırılgan olması olası. Bunun için eşlerin ve ebeveynlerin önlem alması gerekiyor.
Ev içi iş bölümünün de yeniden değerlendirilmesi gerekir. Ailenin evde geçirdiği sürenin artması ev içi iş yükünü de artırıyor. Ev işlerinin büyük ölçüde kadınlara yüklenmesinin norm kabul edildiği bir toplumda, çoğu erkeğin ev içinde hiçbir şey yapmamak ya da yalnızca bazı işlere yardımcı olmak gibi eski alışkanlıklarını sürdürmeleri, kadınların iş yükünü fazlasıyla artırıyor. Ev işlerinin kadın işi gibi görülmesi yerine etkin bir iş bölümü, örneğin bazı işlerin sırayla yapılması, bu sürecin evde yaşayan herkes için daha iyi geçmesini sağlayacaktır.