Ankara Spor Salonu'nda düzenlenen HAK-İŞ Dünya Kadın Günü Programı'nda konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "8 Mart sizin gününüz olduğu gibi, yılın geriye kalan 364 günü de sizindir. Bizim kadınlarımızın hikayeleri sadece bir tek güne sığdırılamayacak kadar zengindir. Cennetin ayakları altına serildiği tüm annelerimizin ellerinden öpüyorum" dedi.
"Kendi eşim başta olmak üzere eşlerimize saygılarımızı sunuyorum" diyen Erdoğan'ın açıklamaları şöyle:
Tüm kız kardeşleri, ablaları hürmetle selamlıyorum. Şehitlerimizin anneleri var. Canlarından bir parçayı toprağa veren şehit annelerine özellikle şükranlarımı sunuyorum. Bizim annelerimiz dünyanın en fedakar anneleridir. Yeri gelir, Erzurum'da Kara Fatma olur. Balkanlardan, Kafkaslara kadar cephe cephe dolaşır. Yeri gelir Hafız Selman olur. Tüm şehri organize eder cepheye lojistik destek sağlar. Yeri gelir Şerife bacı olur. Bu yolda kendisi de şehadete yürür. Yeri gelir Nene Hatun olur. Yıldız Gürsoy olur, 15 Temmuz'da hain darbecilerin karşısına yiğitçe dikilerek şehadete ulaşır.
KADINLARA YÖNELİK AYRIMCILIKLARI UNUTMAYACAĞIZ
Kadınla erkeğin fiziksel özellikleri farklı olabilir ama aynı bütünün parçalarıdır. Erkek Hz. Adem ise kadınsa Hz. Havva'dır. Kadının sıfatı ne olursa olsun erkeği, erkeğin de sıfatı ne olursa olsun yanı başında kadını vardır.
Kadınlara yönelik ayrımcı davranışlar hiç eksik olmamıştır. 21. yüzyılda dahi kadınlara yönelik yüz kızartıcı adaletsizliklere şahit oluyoruz. Düne kadar ülkemizde eğitim kurumlarından dahi zorla uzaklaştırılan kızlarımız vardı. Annelerin gözyaşlarını unutmadık, unutmayacağız. Onlar bizim azmimi artırmıştır ve artıracaktır. Okulunda olduğu gibi işyerinde ve hatta sokakta taciz edilen kadınımızın yürek acısını unutmadık. Yurt dışına gitmek zorunda olan kadınlarımızın hikayelerini unutmadık. Eğer kadın meselesini tüm boyutlarıyla konuşacaksak önce samimi olmamız gerekir. Kadın ve erkek arasındaki ayrımcılıktan daha tehlikelisi kadınlar arasında ayrımcılık yapmaktır.
Türkiye, bu sıkıntıları yaşamıştır. Dünyanın başka yerlerinde de son yıllarda benzer utanç manzaralarına rastlıyoruz. Biz önce kadınlar arasındaki ayrımcılığı ortadan kaldırdık. Bunun için bize çok saldırdılar. Akla hayale gelmeyecek ithamlarla uğraşmak zorunda kaldık. Hatta bu sebepten partimizi kapatmaya dahi kalktılar. Tüm bu zorlukların üstesinden gelmeyi başardık. Erkek ve kadın arasındaki üstünlük tartışması beyhude bir tartışmadır. Daha da ötesi, insanları bölmeye yönelik her tartışma yeni bir zulüm kapısının aralanması anlamına gelir.
KADIN HAKLARI SAVUNUCULARININ TİMSAH GÖZYAŞLARI
Bugün dünyada, kadın hakları diye ortalığı inletenlerin siz hiç Doğu Guta'da son birkaç ayda katledilen binlerce kadın için tek bir söz ettiklerini duydunuz mu? Suriye'de çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan 1 milyon insanın alçakça katledilmesi karşısında kıllarını kıpırdatmayanların kadın hakları konusunda söyledikleri sözlerin ne anlamı olabilir? Ben bunların hepsiyle konuşuyorum, hepsine bu soruyu soruyorum. Hadi buyurun, bu konuda da konuşun.
Akdeniz'in karanlık sularında kaybolup giden on binlerce kadın ve çocuğun arkasından timsah gözyaşlarının döküldüğünü gördük. Samimi ortamda gözyaşı dökmeyenlerin, gerçek birer kadın hakları savunucusu olduğuna nasıl inanabiliriz? Onlardan kadın hakları savunucusu olur mu? Bunlar sadece şovmen, şovmen. Asla kadın hakları savunucusu değil.
'KADIN CİNAYETLERİYLE İLGİLİ HABERLER BENİ RAHATSIZ EDİYOR'
Kadın cinayetleriyle ilgili haberler beni rahatsız ediyor. Bu kişilerin insanlıktan nasibini almadıklarına inanıyorum. Hele hele çocuk istismarı asla düşünmek, konuşmak, tartışmak istemeyeceğimiz bir vahşet halidir. Hem kadınlara, hem çocuklara yönelik saldırıların izini inancımızda ve kültürümüzde arayanlar art niyetlidir. Adını tam olarak koymak gerekirse bu tür eylemlerin her biri birer insanlık suçudur. Bazılarının çıkıp dikkat çekmek amacıyla kavramları eğip bükerek, asıl mesajını gizleyerek söyledikleri sözlerin kıymeti harbiyesi yoktur.
Kadına yönelik şiddet ve çocuğa yönelik taciz haberleri toplumdaki hassasiyetin göstergesidir. Şiddet ve istismar eylemleri artık milletimiz ve devletimiz tarafından görmezden gelinmiyor. İnsanlarımız bu tür konularda daha dirençli ve bilinçli hareket etmektedirler.