Uluslararası Medya Enformasyon Derneği (UMED) Başkanı Gazeteci Aslan Değirmenci Diyarbakır'da Bismil İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından düzenlenen “Medya ve Algı Yönetimi” konulu panele katıldı. Bismil Kaymakamlığı konferans salonunda gerçekleştirilen panelde konuşan Aslan Değirmenci, yaptığı sunumuyla da medya tarafından gerçekleştirilen manipülasyonları örnekleriyle katılımcılara gösterdi.
"KAYIT DIŞI SİYASETE HİZMET ETMİŞTİR"
Tüm darbelerin psikolojik harekât kısmında bir takım medya kuruluşlarının yer aldığını ifade eden Aslan Değirmenci, şunları söyledi:
“Kullanılan medya hiç değişmemiş; karşımıza aynı kodları ile 28 Şubat darbesi ve 15 Temmuz işgal gecesinde de çıkmıştır. Kendilerine cunta karargahları tarafından verilen görev; darbe öncesinde vesayete zemin hazırlama; darbe sırasında ve sonrasında cuntacılara meşrutiyet kazandırma olmuştur. 28 Şubat sürecinde vesayete destek veren medya yakın tarihte karşımıza Gezi olayları, 7 Şubat MİT krizi, 17/25Aralık küresel operasyonuna destek vererek çıkmıştır. 28 Şubat sürecinde ulusalcı maskeyle karşımıza çıkanlar ansızın FETÖ saflarında yerini almış, Neo-Con projelerine gazete manşetlerinde, köşe yazılarında ve televizyon programlarında destek vererek kaos ortamı oluşturup; 15 Temmuz işgal girişimine zemin hazırlamakla meşgul olmuşlardır. Masa başı sipariş haberler ve Pensilvanya'dan kendilerine ulaştırılan sahte materyallerle sivil iradeyi, hükümeti ve devleti hedef alan bu ittifak; asimetrik savaş taktiği olan manipülasyonlarla kayıt dışı siyasete hizmet etmiştir”
"İLLEGAL ÖRGÜTLENMELERE HİZMET EDEN GAZETECİLERDEN HESAP SORULMALIDIR"
28 Şubat sürecinde aktif rol alan gazetecilerin yargıdan kaçırıldığını ifade eden Değirmenci, konuya ilişkin şunları söyledi:
“Darbeye zemin hazırlamak, kaos meydana getirmek, etnik ve mezhepsel gerilimleri tırmandırmak, insanları kapmlara bölmek, ekonomiyi sarsmak için yapılan haberler kayıt altındadır. Dahası 28 Şubat darbesinde, cunta karargahından ödül alan gazeteciler listesi internet sitelerinde dolaşmakta, savcılığa da zamanında teslim edilmiştir. Ancak hiç biri hakkında bir soruşturma bugüne kadar başlatılmamıştır. Oysa hukuk önünde herkes eşittir. Eğer hukuk işletilse; illegal örgütlenmelerinin illegal hedeflerine aracılık eden gazetecilerden hesap sorulsaydı, Gezi olayları, 7 Şubat MİT krizi, 17/25Aralık küresel operasyonunda karşımıza tekrar çıkmazlardı. 12 Eylül ve 28 Şubat darbe davalarında ki en büyük dört eksiklikten biri medya ayağının soruşturulmamasıdır. Diğer üç eksiklik ise sivil ayağın deşifre edilmemesi, dış bağlantıya dair hiçbir inceleme yapılmaması, faiz lobisinin üzerine gidilmemesidir. Düşünün Batı Çalışma Grubu hakkında gereken yapılıyor ancak BÇG'nin kontrolünde sahayı kuşatan beşli çete hakkında gereken yapılmıyor. Gereken yapılmayınca da her dönem milli iradeyi hedef alıyorlar. Temel sorunumuz bu. Yani darbecilerle tam anlamıyla hesaplaşamamak”
"YALAN HABERİN YAYILMASINA KATKI SUNMAYALIM"
“Medyanın görevi; haber ve bilgi aktarmaktır” diyen Değirmenci, şunları söyledi:
"Ancak darbeye zemin hazırlamak için kullanılan medyanın silahı; yalan haber yapmak ve bilgi kirliliği üretmektir. Onlardan dürüst ve doğru iletişim beklemek mümkün değildir. Ancak hepimize düşen görev bir haberin doğruluğunu araştırmadan, kaynağına bakmadan, amacını düşünmeden inanmamak, sosyal medya da paylaşarak yayılmasına destek vermemek hepimizin görevidir. Sosyal medyada yayılan yalan haber bir anda infiale sebep olabiliyor. Anında milyonlarca kişiye ulaşarak gerçek perdeleniyor, ülkeyi yönetilemez hale getirmek isteyenlerin amacına hizmet ediyor. Yalan haber milyonlarca kişiye ulaştıktan sonra doğrusunu anlatmak bazen çok uzun bir zaman alabiliyor"
"PSİKOLOJİK HARPTİ"
Konuşmasında MİT Tırları soruşturmasına da değinen Değirmenci, “MİT Tırlarına yönelik yapılan haberler var. Hepinizin ilgiyle takip ettiğini düşünüyorum. Oysa onlar bir haber değil psikolojik harpti. Amaç hepinizin kafasında soru işareti bırakmaktı, sorgulamayan kesim için bunu başardılar. Daha da vahim olan o haberler; devleti ve hükümeti ortadan kaldırmak, Türkiye'yi dünyaya yargılatmak için yaptırılmıştı. Kaldı ki gizli kalması gereken bilgileri casusluk maksadıyla açıklamak, gizli kalması gereken bilgileri temin etmek basın özgürlüğü değil, bizzat basın özgürlüğü maskesi altında ihanettir. Bu ihanet ile karşı karşıya kaldık. Şimdi bu ihanete yargı önünde hesap soruluyor. Çünkü Türkiye o eski Türkiye değil” dedi.
Konuşmasının sonunda Değirmenci, katılımcılara sinevizyon gösterimi eşliğinde; yakın tarihte ulusal ve uluslararası medya tarafından gerçekleştirilen manipülasyonları örnekleriyle anlattı.