AK Parti grup toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın gündeminde ABD'de Türkiye'ye karşı kurulan kumpas vardı. Erdoğan, "Amerika'daki dava hukukla, adaletle, ticaretle uzaktan yakından ilgisi olmayan bir cambaza bak cambaza oyunudur. Davanın projesi Amerika yönetimindeki bir gruba aittir. Amerika'da ülkemizdeki 28 Şubat dönemine benzer bir süreç yaşanıyor" ifadelerini kullandı.
Erdoğan Türkiye'ye verdiği sözleri tutmayarak YPG'ye silah yardımını sürdüren ABD'ye sert çıkarak, " Nerede kullanacak bu silahları Amerika? DEAŞ diye bir şey mi kaldı ortada? Suriye'ye karşı mı kullanacak? Irak'a karşı mı kullanacak? Yok. E kime karşı kullanacak? Ya İran, ya Türkiye, sıkıysa Rusya.Şimdi buradan bir şey açıklıyorum. Rakka operasyonundaki DEAŞ militanlarının sürüleceği yer neresi biliyor musunuz? Mısır Sana Çölü, oraya. Ve orada onlar istihdam edilecekler. Görevlerini daha sonra yakından takip edeceğiz" dedi.
Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle;
Ana muhalefet partisini başındaki zatın, grup kürsüsüden sallandığı kağıtların yalan olduğunu ortaya çıkardık. Buradan ana muhalefetin diğer adıyla ana hıyanetin başındaki zata çağrımı tekrarlıyorum. Şayet iddiasını kanıtlasaydı ben Cumhurbaşkanlığı görevini bırakacaktım. Şimdi aynı ilkeli tavrı kendisinden bekliyorum.Salı gününden bu yana CHP'nin başında durduğu her vakti gereğini yapamadığı zaman dilimi olarak kaydediyorum. Bu zatın "Yüzde 40 oy alamazsam gereğini yaparım" dediğini, ekranlar buna şahit, kılını kıpırdatmadığını da biliyoruz. Bu zat ağzından çıkandan öylesine habersiz ki... Mesela geçen haftaki grup konuşmasında uyuşturucu kullanımı ile ilgili önerge verdik, AK Partililer reddetti dedi. Halbuki bu önerge AK Partili vekillerin desteği ile kabul edilmiş ve araştırma komisyonunun kurulmasına karar verilmiştir.
ABD'DE 28 ŞUBAT BENZERİ BİR SÜREÇ YAŞANIYOR
Bu zat şimdi de ABD'nin ülkemize karşı silah gibi kullandığı Zarrab davasıyla ilgili açıklamalar yapacakmış.Bu meseleyle ilgili birkaç hususu paylaşmak isterim. Amerika'daki dava, hukuk, adaletle ilgili olmayan bir cambaza bak cambaza oyunudur. Pek çok kuş birden vurulmak hedefleniyor. Birisi, Suriye ve Irak'taki projeye hız verilmek istenmesidir. Davanın projesi Amerikan yönetimi içindeki bir gruba aittir. Amerika'da ülkemizdeki 28 Şubat dönemine benzer bir süreç yaşanıyor. Eski yönetim bakiyesi bir grubun ülkemiz konusunda Trump yönetiminin iradesine aykırı olarak yönetim izlediği anlaşılıyor. Bizim muhatabımız sayın Trump'tır ve öyle de kalacaktır. Bizi yargılamalarının niyeti onbinlerce kilometrelik terör koridorudur. Şantaj aracı olarak kullanmak üzere gündemde tutulduğu açıkça görüldü.
YAPTIRIMI EN BAŞTA ABD'NİN KENDİ ŞİRKETLERİ DELDİ
Öncelikle bu davanın gerçekte ne olduğuna bakmakta fayda var. İddianameye bakılırsa davanın konusu Amerika'nın İran'a uyguladığı yaptırımların delinmesine yönelik bir planın ortaya çıkarılmasıdır. Yine iddianameye göre Türkiye İran'dan aldığı doğalgazın parasını kendi bankalarında tutmak yerine, bir takım yöntemlerle asıl alacaklıya yani İran'a aktarmış.Davanın sanıkları bu amaçla Amerika'yı dolandırmak, kara para aklamak gibi işlemler için komplo kurmakla suçlanıyor. Amerika'nın İran'a yaptırımlarını en başta kendi şirketleri olmak üzere, batının değişik ülkeler delmiştir, bundan ya haberleri yok, burada da aynı şekilde provokasyon devam ediyor. Pek çok banka batıda suçlamalarla karşılaşmış ve milyarlarca Euro ödeme yapmışlardır. Ekonomik bir suçun cezasının da ekonomik olacağı sebebiyle, haksız dahi olsa bu işlemlerin takibinin kendi zemininde yapılması gerektiğine inanıyoruz.Ancak burada İran'a yaptırımlara ihlalle ilgili farklı bir yol izlenmiş, ceza davası açılması yoluna gidilmiştir. Duruşmalarda da davanın asıl konusu üzerinde neredeyse hiç durulmadan, ülkemizi karalamaya yönelik mizansen sahnelenmektedir.
BU KOMPLO TÜRKİYE'YE KARŞI KURULDU
Bu davanın Amerikan kamuoyundaki medyasındaki yansımalarına baktığımızda ise bambaşka manzarayla karşılaşıyoruz. Zarrab davasını, Rusya Flynn Trump davasıyla birlikte değerlendiriyor. Amerikan iç siyasetindeki büyük kavganın malzemesi olarak da algılanıyor. Avrupa medyasının da aynı şekilde olduğunu görüyoruz. Ortada FETÖ'nün ve ana muhalefetin güdümündeki bir takım çevrelerin iddia ettiği gibi bir yolsuzluk davası yoktur. Amerika'daki davanın özünde de böyle bir iddia söz konusu değildir, zaten de olamaz. Nasıl 17-25 Aralık'ta yolsuzluk görüntüsü altında ülkemizdeki anayasal düzeni emniyet darbesiyle yıkma çabası varsa, Amerika'daki davada aynı amacı gerçekleştirme niyeti vardır. Davanın iddianamesindeki komplo iddiası doğrudur, ama bu komplo Türkiye'ye karşı kurulmuş bir komplodur.
BURADAN ABD'YE SESLENİYORUM...
Bu dava FETÖ'nün sürecin tam göbeğinde olduğu uluslararası darbe girişimidir. Ben buradan Amerika'ya sesleniyorum. Hala 15 Temmuz FETÖ darbe girişimini anlayamadınız mı? Anlamayacak mısınız? Şu anda Türkiye'nin yargısı başta FETÖ olmak üzere bunların bütün suçlarını yargılayıp ağırlaştırılmış müebbet hapse, müebbet hapse mahkum ederken, bunların dosyaları size gelirken, bunların çok ciddi kısmı Amerika'ya kaçmışken siz hala neyi gizlemeye çalışıyorsunuz? Bu dava ile bunların da ilişkisini görmeniz lazım. Onlar da bu davaları ayrıca takip ediyorlar. Ayrıca hiç kimsenin Türkiye gibi bir ülkeyi Amerikan iç siyasetindeki çekişmelerin, politikalara ilişkin görüş ayrılıklarının malzemesi haline getirmeye de hakkı yoktur.
TÜRKİYE DAEŞ'LE MÜCADELE EDEN TEK NATO ÜLKESİ
Bu terör örgütünü korumak, kollamak, büyütmek için neler yaptığını, hiçbir inkara imkan vermeyecek açıklıkta anlatmıştır. Bunu zaten bizler de tespit etmiş vaziyetteyiz. Sırf Türkiye'nin operasyonlarına engel olmak için, bu teröristleri Amerika'nın koruması altına alan müttefikin, müttefikliğini nasıl kabul edeceğiz? DEAŞ bahanesiyle yürütülen bu sinsi oyunun gizlenebilecek tarafı kalmamıştır. Bize kimse DEAŞ ile mücadele konusunda ahkam kesmeye kalkmasın. Çünkü Türkiye DEAŞ ile fiilen savaş tek NATO ülkesidir.
RAKKA OPERASYONUNDAKİ DEAŞ MİLİTANLARI MISIR'A SÜRÜLECEK
Şimdi buradan bir şey açıklıyorum. Rakka operasyonundaki DEAŞ militanlarının sürüleceği yer neresi biliyor musunuz? Mısır Sana Çölü, oraya. Ve orada onlar istihdam edilecekler. Görevlerini daha sonra yakından takip edeceğiz. Lafa gelince hassasiyetlerinize saygı duyuyoruz deyip de sahada her türlü ihaneti yapan bir müttefikle kendimize nasıl ortak bir gelecek kurabiliriz? Bugüne kadar dost kabul ettiğimiz güçlerin personeline zarar vermeme hassasiyetiyle çok dikkatli hareket ettik. Bunun devamı bizim hassasiyetlerimize riayet edilmesiyle mümkündür. Bizi Amerika'da çarmığa germeye çalışanların burnumuzun dibinde terör devleti kurma girişimini herhalde eli kolu bağlı seyredecek değiliz, bunu da böyle bilsinler.
EY AMERİKA ÖSO'YU BİZ BERABER KURDUK
Teröriste hangi isim verildiğinin, hangi üniforma giydirildiğinin, hangi paçavranın altında saklandığının bizim için bir önemi kalmamıştır. Vatanımızın güvenliği, milletimizin bağımsızlığı söz konusu olduğunda bizim için diğer her şey teferruattır. Sakın ha PYD demeyin, sakın ha YPG demeyin, PKK demeyin. Ne deyin? Suriye Demokratik Güçler, SDG deyin; yutarlar. Tezgah bu, bu tezgahı da iyi bilelim.Ya biz Özgür Suriye Ordusu'nu ey Amerika seninle beraber kurduk ya, Obama yönetimiyle beraber kurduk. O zaman SGD diye bir şey yoktu. Ve beraber özgür Suriye ordusunu DEAŞ'a karşı kurduk. Ama siz şimdi yeni bir manevrayla, SDG'yi kurduk.... Onunla yeni bir aldatmaca, artık bunu bize yutturman mümkün değil. Bu konu bizim için bir taktik değil bir beka meselesidir. Bundan sonra kimin nerede ne dediğine değil, sahada kimin ne yaptığına bakacak ona göre hareket edeceğiz.
AYNI İHANETİN ORTAĞIDIR
Geldiğimiz şu noktadan itibaren her kim Amerika'daki davayı Türkiye'nin iç siyasetinde malzeme olarak kullanmaya kalkarsa, o da aynı ihanetin ortağı demektir. Amerika'daki mahkemede dile getirilen iddiaların değerlendirilmesini bizim yargımız yapmıştır, hükmünü de vermiştir. Bu iddiaların siyasi bir faturası olacaksa, onu kesecek olan da bizim milletimizdir. Meselenin görünüşteki sebebi olan İran ile ticaretimizde haklı olan taraf biziz. Kiminle ticaret yapacağımızın kararını biz veririz, başkaları değil.
AMERİKA'NIN BİZE KARŞI BİR PLANI OLDUĞU ARTIK İYİCE ANLAŞILIYOR
Netice olarak biz İran ile ilişkilerimizi sürdürürken mümkün olan noktalarda Amerika'nın taleplerini de dikkate aldık. Buna karşılık Amerika'dan aynı anlayışı göremediğimiz de belirtmek durumundayım. Amerika'nın bize karşı bir planı olduğu artık iyice anlaşılıyor. Buna nereden geliyorsunuz? Nereden gelmeyeyim? Kuzey Suriye, en doğusundan al batıya doğru orada bir terör koridoru oluşturulduğunu görüyoruz. Kurulmakta olan üsler, işte geçenler de de söylemiştim. Yaklaşık 1300'dü TIR olarak, bu sayılar tırmandı tırmandı 2 binin 3 binin üzerine çıktı. Bu TIR'larla zırhlı taşıyıcılar, silah, mühimmat bu bölgeye geldi. Peki bu silahlar bu bölgeye niye gelir?
YA İRAN, YA TÜRKİYE, SIKIYSA RUSYA
Nerede kullanacak bu silahları Amerika? DEAŞ diye bir şey mi kaldı ortada? Suriye'ye karşı mı kullanacak? Irak'a karşı mı kullanacak? Yok. E kime karşı kullanacak? Ya İran, ya Türkiye, sıkıysa Rusya. Şimdi ben doğruları söylemek zorundayım. Ben bunu Sayın Trump'ın kendisine de söyledim. Verdikleri neydi biliyor musun? "Bütün seri numaralarını belirledik, DEAŞ gidince silahları alacağız' E silahlar hala geliyor, niye üslerin sayısı artıyor? Kusura bakmasınlar, adım adım her şeyi takip ediyoruz. Biz de gereği neyse bunu yapmanın mecburiyeti içerisindeyiz.
Buradan milletime soruyorum. Bugün bize yapılan şantaja boyun eğip, ülkemizin anahtarlarını bunların taşeronları olan FETÖ'ye ya da CHP'ye mi teslime delim? Yoksa her zaman olduğu gibi mücadele yolunu mu seçelim? Bu soruyu gittiğim her yerde milletime soruyorum, soracağım. Unutmayın milletin kurduğu AK Parti'nin genel başkanı, ülkemizin halkın oylarıyla göreve gelmiş ilk cumhurbaşkanı olarak bu sorunun cevabını gayet iyi biliyorum.