Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından İstanbul Ali Emiri Kültür Merkezinde düzenlenen "Uluslararası 2. Kıraat Sempozyumu"na katılan Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, son günlerde Diyanet İşleri Başkanlığı üzerinde kopartılan fırtınanın iyi değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.
"DİYANET'İ YIPRATMAK İSTEYEN ÇOK ÇEVRELER VAR"
Bozdağ, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın, Türkiye ve Türk milletinin Anayasal kuruluşlarından olduğunu anımsatan Bozdağ, şunları kaydetti:
"Diyaneti yıpratmak isteyen çok çevreler var. Herkes farklı gerekçeye sahip. 'Diyanet şunu yapıyor. Niye yapıyor? Şunu yapmıyor. Niye yapmıyor?' Bakın çok net bir şey söylüyorum. Eğer Türkiye'de Diyanet İşleri Başkanlığı olmasın, memleket cami cami bölünür. Emin olun. Ben böyle inanıyorum. Ama böyle diyorum diye bana çok kızacak olan da vardır biliyorum. Diyanet bir çatı kuruluştur esasında. Tüm farklılıkların üstünde, hiçbir grubun, ekibin, emrinde olmayan, sadece Kur'an ve sünnet eksenli İslam ve Müslümanlara hizmet eden bir teşkilattır. Hiç kimseye yakın değil, hiç kimseden uzak değil. Herkesin yanında, herkesle beraber. Diyanet İşleri Başkanlığımızın varlığı, milli birliğimizin, beraberliğimizin gerçekten en önemli çimentolarından biridir. Diyanet'i yıpratmak, Diyanet İşleri Başkanlığını buradan çekip almak emin olun Türkiye'ye çok büyük zarar verir."
Öğrenci yıllarında kendisinin de Diyanet İşleri Başkanlığıyla ilgili eleştirel bakışa sahip olduğunu ve farklı düşündüğünü dile getiren Bozdağ, ancak devlette edindiği tecrübe ve yaşının belli bir noktaya gelmesinden sonra Diyanet'i kuranların, niyeti ne olursa olsun bugün geldiği noktada Türkiye ve İslam alemine çok büyük örnek olduğuna yürekten inandığını anlattı.
"DİYANET'E İFTİRA ATILIYOR"
Bekir Bozdağ, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın birleştirici, bütünleştirici, her türlü siyasi düşüncenin üzerinde ve dışında kalarak rolünü yerine getirmesini son derece önemsediğini aktararak, "Diyanet İşleri Başkanlığı'nı hadis düşmanlığı yapanlara, veya hadis üzerinden farklı algılar oluşturmak isteyenlere, sünnete karşı olanlara destek veriyor gibi göstermek büyük bir iftiradır ve yalandır. İnsanlara da Allah'a da yalan söylemektir. Bunun da Allah indinde de insanlar indinde de elbette bir karşılığı vardır. Diyanet'i ehli sünnetin veya hadisin karşısında göstermek isteyenlerin farklı bir ajandaları olduğuna tereddütsüz inanıyorum." diye konuştu.
Bunun son derece önemli olduğunu vurgulayan Bozdağ, "Burada şunun da altını çizmekte fayda görüyoruz. Son günlerde bir soruşturma nedeniyle birtakım şurada burada bir sürü Diyanet'e iftira atılıyor. Deniliyor ki, 'Ayet okudu, hadis okudu diye birisini Diyanet açığa aldı.' Bunu diyenler, yalanın alasını söylüyorlar. AK Parti'nin iktidar olduğu dönemde Sayın Recep Tayyip Erdoğan beyin Cumhurbaşkanı olduğu dönemde bu ülkede Müslümanların yaşadığı sorunların nasıl çözüldüğü, özgürlük alanlarının nasıl genişlediği ve dini konularda nasıl bir rahatlama olduğu gün gibi ortadadır." değerlendirmesini yaptı.
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, bir zamanlar İmam Hatip mezunlarının sadece İlahiyat Fakültesi'ne gidebildiğini anımsatarak, şöyle devam etti:
"Polis okuluna, akademisine de gitmesinler diye de kanun çıkardılar. Üniversitelerde İlahiyat'ın dışındaki yerlere girmesinler diye de kat sayı engeli getirdiler. Şimdi soruyorum, Türkiye'de imam hatip liselerinin önünde harp okulu da dahil gidemediği bir okul, giremediği bir yer var mı? Kim kaldırdı bunu? Kur'an kurslarını benden çok iyi biliyorsunuz. 12 yaşını doldurmadan yaz Kur'an kurslarına gitme yasağı, 15 yaşını doldurmadan da örgün Kur'an kursuna gitme yasağı vardı. Doğru mu? Bale, spor kursuna gider serbest ama 12 yaşına kadar bu milletin çocukları camide bile Kur'an eğitimi alamazdı. Hafızlık 15 yaşında. Kim kaldırdı bu yasakları? Yeniden hafızlığı, Kur'an'a hizmetkar bu neslin oluşmasına hangi siyasi iktidar katkı sağladı. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde bu kadro bunu sağladı. Başörtülü kadınlar parlamentoya giremezdi. Merve hanım girdi parlamentoyu dar ettiler. Üniversiteye de giremezdi. İkna odaları var. Ya açacaksın ya gideceksin. Kamuda çalışabilir miydi? Kamuda başörtülü çalışmak kamudan atılmaktı. Orta öğretimde var mıydı? Orada kimse akıl dahi edemezdi."
Şimdi bu tür hukuk dışı yasakların kalmadığını hatırlatan Bozdağ, tüm alanların özgürleştirildiğini ve tüm bunları bu kadroların yaptığını dile getirdi.
Bozdağ, büyük bir dönüşüm yaptıklarını vurgulayarak, liselerde de Kur'an eğitimi ve benzer dini eğitimlerin verilebildiğine işaret etti.
İlahiyat fakültesi ve imam hatiplerin sayılarının arttığını aktaran Bakan Bozdağ, şöyle devam etti:
"Bunları, dinimizin doğru öğrenilmesini, öğretilmesini sağlamak, sahih dini bilgiyle bu milletin evlatlarını buluşturmak ve bu ülkede dinin gerçek anlamda, doğru şekilde herkes tarafından bilinirliğini, yaşamak istiyorsak, yaşanabilirliğinin önünü açmak için yaptık. Bu adımları attık ancak bir bakıyorsunuz, bu adımları atanlara yapılmadık küfür, hakaret, edilmedik şey kalmıyor. Diyanet şeymiş, efendim şöyle böyle. Neler neler. Benim dilim varmıyor. Okudum. Siz okudunuz mu bilmiyorum. Okuyunca, eğer bu adamlar böyle insanlar yetiştiriyorsa yandık biz. Yani böyle bir şey olabilir mi? Dini, Allah'ın dininin değerini bilen bir insan, hakaret, küfür, iftira, yalan, tehdit, şiddet, bunların içine girebilir mi? Giremez. Ancak maalesef bakıyorsunuz çok feci şekilde bunların yapıldığını görüyoruz."
Bundan son derece üzüldüğünün altını çizen Bozdağ, şunları kaydetti:
"Hatta çok değer verdiğimiz bazı insanlar bile, bakıyorum bu işin perde arkasında ne var diye, sosyal medyada geziyor, doğruluğunu teyit etmeden hemen altına yazıp, yazıp gönderiyorlar. O zaman, 'fasığın biri size bir haber getirince onun arkasını araştırın, yoksa pişman olursunuz' diyen ayeti bunlar hiç okumadı mı? Bakıyorsunuz, televizyonlarda ahkam kesenlerden de bir sürü var içlerinde. Millete anlatıyorlar ama biraz da kendilerine anlatmaları lazım. Belli ki kendilerine anlatmıyorlar. Böyle bir şey olabilir mi? Onun için bizim bu noktada İslam'a dair bir şey söylüyorsak önce kendimize söylememiz lazım. Sonra da başkalarına bunu söylememiz lazım. Buradan bir kez daha söylüyorum. Kesinlikle hiç kimseye Türkiye'de 'Kur'an'dan bir ayet okudu, Peygamber Efendimizden bir hadis nakletti' diye soruşturma açılma söz konusu değil. Öyle bir soruşturmayı da biz iktidarda olduğumuz sürece kimse açamaz."