Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

McKinsey Türkiye ekonomisinin kurtarıcısı mı?

Timetürk yazarı Cuma Obuz, Türkiye'nin anlaşma sağladığı danışmanlık şirketi MCKİNSEY'in kurtarıcı olup olmadığını ve bu anlaşmanın ne anlama geldiğini değerlendirdi. Obuz, yazısında 'MCKİNSEY, ne kurtarıcı ne de batırıcı olacaktır. Devlet ve toplum olarak kendi kaderimizi kendimiz belirleyeceğiz ve bunu yapmak zorundayız.' dedi.

7 Yıl Önce Güncellendi

2018-10-03 08:51:49

McKinsey Türkiye ekonomisinin kurtarıcısı mı?

İŞTE CUMA OBUZ'UN YAZISI:

ABD ile yaşanan kriz sonrası oluşan ekonomik ortam ile ilgili boykot çalışmalarının veya söylemlerinin doğru ve reel bir yaklaşım olmadığı ortadaydı.

Geçtiğimiz hafta ise ekonomik gündem MCKİNSEY adlı şirket ile danışmanlık anlaşması üzerinden yürümüştü. Bir taraftan bu şirket ile yapılan anlaşmanın ülkeyi batıracağını düşünenler diğer taraftan da ekonomik sıkıntılar bir çözüm olacağını düşünenler oldu. Burada sorulması gereken bazı sorular var...

MCKinsey gibi bir ABD şirketi ile hem de ekonomik danışmanlık anlaşması yapmak birkaç ay önce ABD ürünlerini boykot etme söylemi ile ne kadar uyuşuyor?

McKinsey ile ekonomik danışmanlık anlaşması yapmak ısrarla “Ekonomimizde sıkıntı yok” söylemi ile çelişmiyor mu?

Bu reel adımların da ötesinde üretim konusunu gündeme almak gerekmiyor mu?

McKinsey vakıası ve son zamanlarda ABD ile yaşanan kriz ortamındaki söylem yumuşamaları bana göre reel adım atmak anlamına geliyor. Türkiye bu anlaşma ile birlikte ekonomide sıkıntılı zamanlar geçirdiğini yani bir krizin olduğunu söylem olarak kabul etmemiş olsa da fiili olarak kabul etmiş anlamına geliyor. Bu adım, ekonomide sakinlik havası esmesi anlamına olumlu bir adım.

Yine ister ABD menşeli olsun ister başka ülkenin bir şirketi olsun danışmanlık hizmeti alma fikri de reel bir adım olarak tarihe geçecektir. Başarılı olur ya da olmaz, sonuca götürür ya da götürmez orasını zamanla göreceğiz. Fakat bir şeylerin doğru düzlemde yapılıyor olması, az da olsa umut veriyor.

Bunun yanında boykot söylemlerine girmenin ve ekonomik sıkıntıları yok saymanın ne kadar yanlış bir tavır olduğunu da atılan bu adımla görmüş olduk.

Kim ne derse desin boykot kitlesel olarak belki bir tatminkarlık hissi verebilir ama ekonomik olarak bir karşılığı hiçbir zaman olmadı ve olmayacak. Bu, dünyadaki tüm ülkeler için geçerli bir kuraldır. Bugün ABD'nin Çin mallarına uyguladığı vergi artırımı da Çin'in pazar payını etkilemenin yanında en çok kendi vatandaşını etkilemiştir. Yani bu boykot tavrı ABD halkının alım gücünü etkilemek üzerinden Çin'e yapılan bir hamledir. Sonuç olarak en büyük sıkıntıyı boykotu uygulayan ülkenin halkı çekecektir.

Ekonomik olarak birçok kurumun üzerine düşeni yapması gerektiği bir ortamda elbette siyasi söylemlerin ve tavırların net olması gerekir ama kapalı ekonomik modelin asla tutmayacağı bir ülke olan Türkiye'de yapılması gereken en önemli şey üretim ve tüketim politikasını gözden geçirmektir.

Üretim ve tüketim dengesini sağlayabilen ülkelerin kalkınmaları da büyümeleri de refah seviyesindeki artışları da kendinden emin olacaktır. Bu açıdan üretim araçlarının geliştirilmesi ve üretim alanlarının genişletilmesi büyük önem arz ediyor.

Bir başka boyut ise toplum olarak ihtiyaç eksenli bir tüketim modeli ve kalıcı bir üretim modeli talebimizin olması ve devletin bu alanlarda atması gereken adımları atmasının sağlanması... Bunun için kafa yormalı, bunun için projeler geliştirmeli ve bunun için enerji harcanmalı.

Atılan reel adımlar elbette desteklenmeli. Yanlış yapıldığında da bunun karşısında olmak son derece önemli. Ama her şeyden öte MCKİNSEY, ne kurtarıcı ne de batırıcı olacaktır. Devlet ve toplum olarak kendi kaderimizi kendimiz belirleyeceğiz ve bunu yapmak zorundayız. Üretim anlamında kendi kaderimize yön veren bir ekonomiye sahip olduğumuzda ne mi olacak? İşte o zaman boykot uygulamaya başlayabiliriz...

Haber Ara