Şirketlerin yurtdışına olan kredi borçları 221 milyar doları uzun 19 milyar doları kısa vadeli vadeli olmak üzere toplam 240 milyar dolar civarında. Ekonomideki her çalkantıda da bu borç gündeme gelir. Çünkü döviz kurundaki her artış döviz cinsinden olan bu borçların Türk Lirası karşılığını da artırıyor. Örneğin kurdaki yüzde 10'luk artış borcu yaklaşık 140 milyar lira artırıyor. Eğer bu artış bir bilanço döneminde meydana gelmişse şirketler bu 140 milyar liralık tutarın tümünü o bilanço döneminde gider olarak yazmak zorunda. Sonraki bilanço döneminde ise kur çıktığı yerden aşağı gelirse şirket bunu da kur farkı gideri yazıyor. Oysa şirketin borç ödemesi o bilanço döneminde gerçekleşmiyor. Örneğin Türk şirketlerinin yurtdışına olan 240 milyar dolarlık borcunun eylül ayında vadesi gelen tutarı sadece 6,8 milyar dolar düzeyinde bulunuyor. Oysa şirketler tüm anapara borçları üzerinden kendilerine yansıyan miktarı gider yazmak zorunda kalıyor. Böylece bilançolarında aslında var olmayan bir zarar meydana geliyor. Zarar kendi kendine bilançoda kalsa ve şirketleri o bilanço döneminde zararlı gösterse sorun olmayacaktı. Oysa bugünlerde olduğu gibi kurda büyük oynamalar olunca bu zarar o kadar büyüyor ki şirketlerin sermayelerini eritiyor. Bir çok şirket teknik iflas ile karşı karşıya kalıyor. Teknik iflas durumunda da sermayedar ya malvarlıklarını değerleyerek iflasta olmadığını kanıtlamaya çalışıyor ya şirkete sermaye koymak zorunda kalıyor veya kötü niyetli bir harekette mesela bir alacaklısının icraya gitmesi halinde gerçekten iflas edebiliyor. Ekonomide soğuk rüzgarların estiği dönemlerde bir kaç şirkette yaşanması olası teknik iflas durumları da sistematik yani ekonominin tümüne yönelik risk yaratabiliyor. Kurdaki son zıplama ile teknik iflasa girebilecek şirketlerin sayısının da oldukça fazla olduğu tahmin ediliyor.
NASIL BİR ETKİ YAPACAK?
İşte yukarıdaki bu durumun yaşanmaması için şirketlerin döviz borcu ödemesini yaptığı anda yani sadece taksitini ödediği borcunun kur farkını gider yazması yolu kurtarıcı olabilecek. Şirketlerin çatı kuruluşlarının da şimdi Hazine ve Maliye Bakanlığı'ndan bu yönde istekte bulunduğu söyleniyor. Peki şirketlerin bu isteği nasıl bir etki yapacak?
Öncelikle şirketler tüm borç toplamından kaynaklı kur farkını bir fonda toplayıp sadece ödeme dönemi gelen borcunun kur farkını gider yazabilecek. Bu da tüm farkın bilançoya gider olarak yansımasını önleyecek. Böylece şirketler de döviz kurları yoluyla yapılan bu saldırıyı daha hafif atlatabilecek. Uzmanlar şirketlerin bu yola başvurması için bir tebliğin yeterli olduğunu söylüyor. Hatta bazı uzmanlar tebliğe bile gerek olmadığını şirketlerin bunu şimdi de yapabileceğini yalnızca Maliye'nin inceleme elemanlarına bu durumu izah edip şirketlere ceza yazmamalarının sağlanmasını yeterli görüyor.
VERGİ BİLANÇOSU FARKLI OLMALI
İşin bir de vergi boyutu var. Şirketlerin Maliye'ye verilen bilançolarında ise kur farkının tamamının yansıtılması gerekecek. Çünkü eğer Maliye'ye verilen vergi bilançolarında kur farkı gideri yansıtılamaz ise şirketler daha fazla karlı görünecek ve böylece olmayan karlarının vergisini de ödemiş olacak.