Tunus Meclis Başkanı ve Nahda Hareketi lideri Raşid el-Gannuşi'nin kızı ve hareketin uluslararası sözcüsü Dr. Yusra Gannuşi, Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in darbe girişiminin demokrasiye karşı yapıldığını belirterek, Tunus halkının bir arada durarak diktatörlüğe dönüşü kabul etmeyeceğini belirtti.
Ülkesindeki diktatörlük rejimi nedeniyle yaklaşık 20 yıl önce Tunus'u terk etmek zorunda kalan ve İngiltere'ye yerleşen Yusra Gannuşi, Tunus'taki darbe girişimine ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in, bakanlık değişikliği ve meclis tarafından kabul edilen Anayasa Mahkemesi yasasını onaylamayı reddetmesiyle birlikte, Tunus'un, çeşitli kurumlar, cumhurbaşkanlığı, hükümet ve parlamento arasındaki iş birliği eksikliği nedeniyle siyasi bir krize tanıklık ettiğini söyleyen Gannuşi, bunların yanı sıra ülkesinin yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle kötüleşen uzun süreli bir ekonomik kriz yaşadığını söyledi.
Gannuşi, Tunus'ta tehlikeli bir şekilde artan Kovid-19 vakaları ve ölümlere işaret ederek, "Dolayısıyla bu krizlerden bir memnuniyetsizlik var ancak demokratik süreci tamamen askıya almak için bunu istismar etmenin hiçbir gerekçesi yok." ifadesini kullandı. "Tunus halkının zor kazanılmış hak ve özgürlüklerini korumaya kararlı olacağından eminiz"
Yusra Gannuşi, Tunus'ta demokratik geçişi askıya alma girişimi olan anayasaya aykırı bildirileri reddettiklerinin altını çizerek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Elbette ülke içinde ve dışında, devrim öncesi diktatörlük dönemine ve bu içe kapanıklığa dönüşün özlemini çeken, parlamentoyu sekteye uğratmaya ve Tunus'taki demokratik süreci bozmaya çalışan çok kişi oldu. Ne olursa olsun, Tunus'taki siyasi partilerin ve sivil toplum kuruluşlarının çoğunluğunun ve Tunus halkının, demokrasilerini ve zor kazanılmış hak ve özgürlüklerini korumaya kararlı olacağından eminiz."
Gannuşi, Cumhurbaşkanı Said'in aldığı kararın, yasa dışı ve anayasaya aykırı olduğunu vurgulayarak, "Bu, Tunus demokrasisine karşı bir darbe girişimidir, Tunus demokrasisi, Tunus'un istikrarı ve güvenliği için çok ciddi bir tehlikedir." dedi.
Ülkedeki mevcut tüm zorluklara rağmen, çıkış yolunun darbe girişimi olmadığını söyleyen Gannuşi, "Bu sadece Tunus'un siyasi, ekonomik ve sosyal krizini şiddetlendirecektir. Bu nedenle, cumhurbaşkanına bu beyanlarından geri dönmesi ve demokrasiyi yeniden kurması için çağrıda bulunmaya devam ediyoruz ve bu krizden çıkmak için diyalog ve demokratik süreci kullanmaktan başka bir yol yok." dedi.
Gannuşi, Tunus halkının, onlarca yıldır diktatörlük ve tek adam otoriter yönetimine tanık olduğunu ve bunu yaşadığını hatırlatarak şunları kaydetti:
"(Tunus halkı) Bu duruma 2010-2011'de karşı çıktı. Halkın özgürlüklerine ve insan haklarına saygılı, halk iradesine dayalı demokratik bir yönetim kurmak için devrim öncesi ve sonrası nesiller boyunca büyük fedakarlıklar yaptı. Eminim ki zor ve zorlu bir bölgesel durumda, diktatörlükten demokrasiye zorlu bir demokratik geçişin getirdiği tüm zorluklara ve fedakarlıklara rağmen, insanlar bundan vazgeçmeye hazır değiller. Yani bu Tunus demokrasisinin sonu değil.
Tunuslular bir arada duracak ve demokrasiyi korumak için direnecek, diktatörlüğe dönüşü kabul etmeyecek çünkü bize şu anda vadedilen her şeyi deneyimledik, gücün tek bir adamın elinde toplandığını deneyimledik. Bu, Tunus'un sorunlarını sihirli bir şekilde çözmeyecek. Tunusluların denediği, reddettiği ve çok acı çektiği şey tam olarak budur ve buna geri dönmeye hazır değiliz."
"Tunus'ta demokratik süreç şu an ciddi tehlike altında"
Gannuşi, Tunus'un Arap Baharı sürecinde bölgede özgürlük, hak ve demokrasi talep eden tüm ayaklanmaları ateşlediğini hatırlatarak, ülkesinin bu süreçte bölgedeki diğer ülkelere ilham vermeye devam ettiğini dile getirdi.
Tunus'ta, tüm zorluklara rağmen işleyen bir demokratik süreç, seçilmiş kurumlar, basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü olduğunun altını çizen Gannuşi, "Bu şu anda ciddi bir tehlike altında ve bölgedeki ve dünyadaki tüm insanlar, Tunusluların ve uluslararası toplumun bölgedeki bu son demokrasi umudunun sönmesine izin verip vermediğini yakından takip ediyor." dedi.
Nahda Hareketinin Uluslararası Sözcüsü Gannuşi, sözlerine şöyle devam etti:
"Tunus partilerinin çoğunluğunun, farklılıklarına rağmen Cumhurbaşkanı'nın anayasaya aykırı bu hareketini reddetmesinden memnuniyet duyuyoruz. Siyasi partiler, anayasa hukuku uzmanları ve bazı sivil toplum kuruluşları, Cumhurbaşkanı'nın, anayasayı, anayasaya aykırı olarak yorumlamasını hep birlikte tamamen reddetti. Tüm siyasi partileri ve tüm kuruluşları diyaloğu tercih etmeye, anayasaya saygılı ve zor kazanılmış özgürlük ve haklarımızı koruyan çözümlere yönelmeye davet etmeyi sürdürüyoruz."
Gannuşi, şu anda ülkesinde yaşananların oldukça endişe verici olduğunu dile getirerek, "Tunus'un, güvenliği ve istikrarı için çok ciddi bir tehlike. Tüm yetkilerin tek bir adamın elinde tekelleştirilmesi ve yoğunlaştırılması için Cumhurbaşkanı'nın iktidarı ele geçirdiğini görüyoruz." diye konuştu.
Uluslararası medya ofislerinin basıldığı, toplanma, ifade ve basın özgürlüğünün yasaklanmaya çalışıldığını söyleyen Gannuşi, "Bunların hepsi endişe verici. Uluslararası toplum ve dünyadaki tüm demokrasi destekçileri bunu kınanmalı, siyasi demokratik sürece geri dönme, demokrasiyi restore etme ve Tunus'un gerçek sorunlarına odaklanma ve tehlikeli durumlarla başa çıkmaya odaklanma konusunda net bir çağrıda bulunmalı." ifadelerini kullandı. Tunus'ta ne olmuştu?
Tunus'ta 25 Temmuz'da hükümet ve muhalefet partilerine yönelik yüzlerce kişinin katılımıyla protestolar gerçekleştirilmiş, çıkan olaylarda başta Nahda Hareketi olmak üzere parti merkezlerine saldırılar düzenlenmişti.
Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said de Meclisin tüm yetkilerini dondurduğunu, milletvekillerinin dokunulmazlığını askıya aldığını, mevcut Başbakan Hişam el-Meşişi'yi görevden aldığını ve kendi atayacağı bir başbakanla yürütmeyi devralacağını duyurmuştu.
Said, kendisini Başsavcı ilan ederek yargının alanına da müdahale etmişti.
Hükümete yönelik bu darbe girişiminin ardından askerler Tunus Meclis Başkanı ve Nahda Hareketi lideri Raşid el-Gannuşi ile beraberindeki milletvekillerini meclise almamıştı.
Cumhurbaşkanı Kays Said'in kararları üzerine halkı barışçıl mücadeleye çağıran Gannuşi, yasal bir dayanağı bulunmayan bu adımın bir "darbe" olduğunu vurgulamıştı.
Kays Said ise tarihi bir sorumluluk üstlendiğini, aldığı kararların anayasaya uygun olduğunu ve bunu "darbe" olarak nitelendirenlerden "hukuk derslerini gözden geçirmelerini" istemişti.