Dolar

34,9509

Euro

36,7080

Altın

2.999,43

Bist

10.049,63

Trablus'a saldıran Hafter güçlerinin önündeki 10 engel

Libya'da Hafter'in başkent Trablus'u ele geçirmek için aylar önce verdiği saldırı emrine rağmen bugüne kadar başarılı olamamasının arkasında birçok farklı neden yatıyor.

5 Yıl Önce Güncellendi

2019-12-20 14:51:52

Trablus'a saldıran Hafter güçlerinin önündeki 10 engel

Libya'da darbeci milis lideri Halife Hafter'in başkent Trablus'u ele geçirmek için aylar önce verdiği saldırı emrine rağmen bugüne kadar başarılı olamamasının arkasında, komutasındaki milislerin parçalı yapısı, sayıca yetersiz olmaları, tedarik hattının uzaması ve zayıf halk desteği gibi birçok faktör yatıyor.

Darbeci General Hafter, uluslararası tanınırlığa sahip Ulusal Mutabakat Hükümetinin (UMH) kontrolünde bulunan Trablus'u ele geçirmek için ilk olarak 4 Nisan'da saldırı emri verdi. Birliklerinden 48 saat içinde başarılı olmalarını isteyen Hafter, aradan geçen 8 ayda beklediği hızlı zafere ulaşamadı.

Hafter, son olarak 12 Aralık'ta Trablus'a yönelik "Belirleyici Savaş" adıyla yeni bir saldırı talimatı verdi.

Libya'nın doğusundaki silahlı güçlerin lideri Hafter'in Trablus'un işgalinde başarısızlığa uğramasına yol açan sebepler 10 başlık altında özetlenebilir:

1- Çok uluslu güçlerin Ömer Muhtar'ın başkentini işgali

Darbeci Hafter, komutasındaki güçlerin sayıca yetersiz olması nedeniyle Çad'daki milisleri para karşılığı devşirmenin yanı sıra Rus güvenlik şirketi Wagner ve Sudan'daki Cancavid milislerinden oluşan binlerce paralı askerden yardım alıyor.
Bunun dışında Hafter güçleri Birleşik Arap Emirlikleri'nden (BAE) hava, Mısır ile Fransa'dan lojistik ve askeri destek alıyor. Moskova, Washington ve Paris de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde Hafter'e diplomatik paravan sağlıyor.
Libya halkının büyük bölümü bu nedenlerden ötürü çok uluslu güçlerin ülkelerini işgal ettiğini düşünüyor. Bu da özellikle batı bölgelerindeki halkın, 1911-1931 yıllarında işgalci İtalyan güçlerine karşı sergilenen direnişin sembolü Ömer Muhtar figürünün etrafında yeniden seferber olmasına yol açıyor.

2- Hafter güçlerine halkın destek vermemesi

Darbeci General Hafter, liderliğini yaptığı Libya'nın doğusundaki silahlı güçlerin Trablus'a girişini kolaylaştırması için başkent sakinlerinin ayaklanmasını ümit ediyordu ancak bu gerçekleşmedi.
Zira, ülkenin batı bölgelerinde yaşayanların çoğunluğu, Muammer Kaddafi'nin onlarca yıl demir yumrukla sergilediği yönetimin ardından Hafter'in askeri idaresini kabul etmiyor.
Yüksek rakımıyla stratejik konumdaki Giryan kentinde bunun iyi bir örneği sergilendi. Hafter güçleri, Trablus saldırısının ilk aşamalarında Giryan kentini ele geçirip burayı harekat merkezi olarak kullanmaya başlamıştı. Ancak kent sakinleri, Misrata, Zaviye ve Zintan tugaylarının desteğiyle kısa sürede Hafter güçlerini kentten püskürttü.
Aynı şekilde Trablus, Misrata ve Zuvare kentlerinde yaşayanlar da birçok kez Hafter güçlerinin saldırılarını protesto etmek için sokaklara döküldü. Hafter güçlerinin başkent çevresini kuşatmasının ardından Merzuk, Tacura, Furnac ve Ebu Selim gibi bölgelerdeki sivil noktaları hedef alması nedeniyle halkın tepkisi arttı.
Hafter milislerinin, yargısız infazları, esirleri öldürmeleri ve cesetlerine zarar vermeleri, söz konusu kişilerin ailelerinin tepkisine yol açıyor.

3- Üniter bir yapıdan uzak Hafter milisleri

Halife Hafter, liderlik ettiği gruba "Libya Ulusal Ordusu" ismini veriyor ve resmi bir ordu gibi davranılmasını istiyor. Aslında Hafter'in silahlı gücü bayilik gibi çalışıyor ve topladığı milisleri bir çatı altında bir araya getirmeye çabalıyor.
Hafter güçleri arasında doğudan, batıdan, farklı kabilelerden ve aşiretlerden militanlar bulunuyor. Ayrıca devrik lider Kaddafi rejimine destek verenler veya Kaddafi'ye karşı devrime katılanlar da Hafter saflarında yer alıyor.
Darbeci General, Medhali Selefilerinden Hafter'in oğullarının yönettiği silahlı oluşumlara, paralı askerlerden yerel kabile milislerine kadar geniş bir yelpazeyi bir arada tutmaya çalışıyor.
Hafter'in yönetimi altında gevşek bir emir komuta zinciriyle homojen olmayan şekilde savaşan bu milis oluşumlar ideolojik, kabilesel, kültürel çekişmeler ve çıkarlarının çatışması durumunda zaman zaman namlularını birbirlerine çevirebiliyor. Ufukta herhangi bir ışık görünmeden operasyonun uzaması bu gruplar arasında iç çatışma riskini de artırıyor.
Nitekim Hafter'e bağlı milis gruplar arasında "mühimmatın dağıtılması ve hangi ekibin hangi cepheye gideceği" yönünde iç tartışmalar yaşandığı şeklindeki iddialar yerel basında sıkça yer alıyor.
Stratejik Giryan kentinin UMH güçleri tarafından kısa sürede bozgunla geri alınması, Terhune kentinde Kaniyat Güçleri ile ülkenin doğusundaki Ecdebiye kentinden gelen tugay arasındaki iç çatışma ve aylar sonra Kaniyat liderlerinden Muhsin el-Kani'nin suikasta uğraması bu durumun delilleri arasında gösteriliyor.

4- Hafter'in tedarik hattı uzadıkça zayıflıyor

Hafter güçlerinin ana tedarik hatları Bingazi'den başlıyor, doğu bölgelerindeki belde ve kentlerden Benine Havalimanı'na, oradan Cufra Hava Üssü'ne, sonrasında Giryan'a ve son olarak Trablus'un güneyindeki cephelere ulaşıyor. Yani cephe hatlarına ulaşmak için yüzlerce kilometre katediliyor.
Bu uzun tedarik hattı 26 Haziran'da UMH'nin Giryan'da kontrolü sağlamasının, tedarik konvoylarının bombalanmasının, tedarik geçiş bölgelerinin hedef alınmasının ardından kesintiye uğradı.
Bu durum mühimmat, yakıt ve malzeme sıkıntısı çeken ön cephelerdeki Hafter güçlerini olumsuz etkiledi. Öyle ki Sevani'de olduğu gibi Hafter'e bağlı milislerin bazen silah ve araçlarıyla teslim olmak dışında bir seçeneği kalmadı.

5- Hafter güçleri sayısal olarak zayıf

Yabancı paralı askerler, aşiret militanları, eski askerler ve çeteler dahil olmak üzere Hafter güçlerinin toplam sayısının 25-30 bin arasında olduğu iddia ediliyor. Bunlardan sadece 7 bini Hafter güçlerinin çekirdeğini oluşturan birlikler. Söz konusu birlikler de ülkenin doğu, güney ve batısındaki geniş alanlara dağılmış durumda.
Hafter güçlerinin sözcüsü Ahmed el-Mismari, en son Trablus'ta hayatını kaybedenlerin sayısının 7 bine ulaştığını, bunun da güçlerinin dörtte birine tekabül ettiğini itiraf etti. Tabii bunun dışında savaş alanında yaralanan ve tutuklananlar da bulunuyor.
Hafter güçleri, güneyden ve doğudan Trablus'a doğru hareket ettikten sonra arkalarında bıraktıkları boşluğu doldurmak için daha fazla Afrikalı paralı asker almaya başvurdu. Merzuk kentinin hükümet güçlerinin müttefiki Tebu kabilesinin eline geçmesi ve Hafter güçlerinin askeri eğitimi olmayan kişilere kontrolündeki bölgelerde kolluk gücü olarak görev yaptırması da bu durumu açıklıyor.

6- Sınırlı silahlandırma ve zayıf eğitim

BAE, Mısır ve Ürdün'ün askeri destek vermesine rağmen Hafter güçleri nitelikli bir silahlanmadan yoksun. Hafter güçleri halen dünya ordularının hizmetten çıkardığı uçaklara dayanıyor, modern tank ve füze ile çıkarma gemileri gibi diğer caydırıcı silahların eksikliğini yaşıyor.
Ağır silahlara ilişkin Moskova ile Kaddafi rejiminin daha önceki anlaşmalarını uygulamaya koymaya çalışan Hafter bu çabasında da başarısız oldu.
Ayrıca Hafter milisleri iyi bir eğitimden de yoksun ve sonuca ulaşmadan mühimmat stoklarını hızla tüketmelerine yol açacak rastgele bir tarzda savaşıyor.
Hafter güçlerinin savaş taktikleri, emir-komuta işleyişi, Mısırlı ve Fransız subaylar tarafından sağlanan lojistik desteğe rağmen kötüydü, bu durum ancak Rus paralı askerlerin dahil olmasıyla bir derece iyileşti.

7- Doğu ve batı arasındaki kadim mücadele

Hafter güçlerinin çoğunluğu ülkenin doğusundaki Bingazi bölgesinden geliyor. Bu durum batı bölgesinde farklı dönemlerde anlaşmazlıklar yaşayan kabile ve kentler için birleştirici unsur niteliğinde. Batıdaki kabileler ve kentler, doğudan gelen tehlikeye karşı birlikte hareket ediyor.
Örneğin bu kapsamda 2014-2016 yıllarında savaşan Zintan Tugayları ile Misrata Tugayları yan yana mücadele verdi. Eski Ulusal Kurtuluş Hükümeti güçleri 2017'de kendilerini Trablus'tan çıkaran UMH güçlerine katıldı.
Tarihi arka planlar nedeniyle doğudan gelen herhangi bir saldırı karşısında ulusal çekişme dinamikleri devreye giriyor.

8- UMH'nin uluslararası tanınırlığa sahip olması

Birleşmiş Milletler, büyük ülkeler ve komşu ülkelerin çoğu sadece UMH'nin meşruiyetini kabul ediyor. Bu da Fayiz es-Serrac başkanlığındaki UMH'ye diplomatik ve siyasi üstünlük sağlıyor.
UMH, diğer ülkelerle anlaşmalar yapma ve ülke ekonomisinin temel serveti petrolün tasarrufu konusunda uluslararası alanda resmi olarak tek yetki sahibi konumda bulunuyor.

9- UMH güçleri hava kuvvetlerine sahip

Hafter kuvvetlerinin hava üstünlüğü Bingazi, Derne, Cufra ve Fizan savaşlarında belirleyici unsur olarak öne çıktı. Ancak Trablus savaşında UMH güçleri sahip oldukları savaş uçakları, insansız hava araçları ve hava savunmasıyla El-Vatiye ve Cufra hava üslerini bombaladı, Gut er-Rih helikopter pistini ele geçirdi, 15 uçak düşürdü ve tedarik hatları ile toplanma alanlarını hedef aldı.
Böylece Hafter güçlerinin savaş sahasında hava hakimiyeti de zayıfladı.

10- Savaşçılarının alan bilgisinin olmaması

Hafter güçlerinin çoğunluğu Trablus dışından. Bu yüzden alan bilgileri yok denecek kadar az. UMH güçleri ise bölgedeki kentlere ve mahallelerine ayrıntılı olarak hakim. UMH bünyesindeki güçler ayrıca şehirde ve yerleşim birimlerinde savaşmakta tecrübeli.
Kendi mahallelerini savunan UMH birlikleri, yabancı bir bölgede savaşan Hafter milislerine karşı bu bakımdan avantaj elde ediyor.

SON VİDEO HABER

Petrol kuyusundaki yangında itfaiye eri helallik istemiş

Haber Ara