Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

TR.EURONEWS: Suriye’de tünelin ucunda ışık görüldü mü?

TR.Euronews haber kanalında bugün yayınlanan, “Ankara'da Suriye üçlü zirvesi: Tünelin ucunda ışık görüldü mü?” başlıklı haberde, Ankara'da Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ev sahipliğinde ve İran Cumhurbaşkanı Ruhani ve Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Putin'in katılımıyla gerçekleştirilen 'üçlü zirve'de Suriye ilgili önemli konuların masaya yatırıldığını dikkat çekti.

6 Yıl Önce Güncellendi

2019-09-17 13:22:15

TR.EURONEWS: Suriye’de tünelin ucunda ışık görüldü mü?

TR.Euronews haber kanalında bugün yayınlanan, “Ankara'da Suriye üçlü zirvesi: Tünelin ucunda ışık görüldü mü?” başlıklı haberde, Ankara'da Cumhurbaşkanı  Erdoğan'ın ev sahipliğinde ve İran Cumhurbaşkanı Ruhani ve Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Putin'in katılımıyla gerçekleştirilen 'üçlü zirve'de Suriye ilgili önemli konuların masaya yatırıldığını dikkat çekti.

Astana formatındaki Beşinci Üçlü Zirve Toplantısı'nın ana gündemi, son dönemde Rusya destekli Suriye ordusunun ilerleyişini sürdürdüğü ancak halen muhaliflerin etkili olduğu İdlib, terörle mücadele ve Suriye'de siyasi çözüm sürecine yönelik atılması gereken adımlar idi.

Zirvede siyasi çözüm süreci doğrultusunda alınan en önemli karar ise, Suriye'de Anayasa Komitesi'nin tamamen oluşması yönündeki uzlaşının açıklanması oldu. Putin, Suriye'nin geleceğini belirleyecek olan anayasanın yazımıyla görevlendirilecek komitenin üyeleri üzerinde nihai mutabakat sağlandığını ifade etti.

Komiteyi oluşturacak 150 kişilik aday listesinde son olarak bir kişi üzerinde PKK'nın Suriye'deki silahlı kanadı olan YPG'yle (Halk Savunma Birlikleri) bağlantısı olduğu gerekçesiyle Ankara'nın itirazları söz konusuydu. Ayrıca, komitenin görev tanımı konusunda da tarafların yaklaşımları arasında pürüzler yaşanıyordu. Bir diğer deyişle, komitenin yeni bir anayasa yazımıyla mı görevlendirileceği, yoksa Esed yönetiminin 7 yıl önce hazırladığı anayasayı mı revize edeceği, bir anlaşmazlık konusu idi.

Washington Enstitüsü Türkiye Programı Direktörü Soner Çağaptay, Türkiye'nin ABD ve Rusya ile ilişkilerini birbirine karşı kullandığını, ancak bunun sınırlarının test edildiği ilk ciddi alanın İdlib olacağını düşünüyor.

Euronews Türkçe'ye konuşan Çağaptay, “Ankara bu zamana değin söz konusu ilişkileri birbirine karşı kullanarak istediklerinin çoğunu almayı başardı. Rusya ile olan pazarlık sürecini ABD ile pazarlığını güçlendirmek için kullanırken, aynı şeyi ABD ile olan pazarlık sürecini Rusya'ya karşı kullanarak sürdürüyor” diyor.

“İdlib'in doğusu ve güneyi rejimin elinde, kuzeyi ve batısı da Türkiye'nin elinde kalacak gibi görünüyor. Türkiye tüm bunları Rusya ile yürütürken, ABD ile pazarlıkları neticesinde de güvenli bölgeyi sağlamak üzere,” diye ekliyor Çağaptay.

Türkiye Astana'da kilit bir yere sahip

Çağaptay'a göre, Türkiye'nin Astana'da yer alması Rusya açısından önemli çünkü Türkiye'nin yer almadığı bir Astana süreci “Esed ve arkadaşları kulübü” olarak görülebilir, Türkiye'nin yer alması ise sürece daha büyük bir meşruiyet kazandırır.

Türkiye'nin 12 askeri gözlem noktasının bulunduğu ve 30 Ağustos ateşkesine rağmen Suriye'nin Rusya hava desteğiyle ilerleyişini sürdürdüğü İdlib'deki durum ise belirsizliğini koruyor. Zira, İdlib'in güney ucundaki Morek'te kuşatma altında kalan 9 no'lu gözlem noktasına dair bazı güvenlik önlemleri alınması gereği son dönemde sıklıkla vurgulanıyordu. Ancak zirve sonrası açıklamalarda bu yönde beklentiyi yükseltecek spesifik bir niyet beyanı olmadı.

Merkezi Roma'da bulunan NATO Savunma Koleji'nde Eisenhower Savunma Araştırmacısı Doç. Dr. Giray Sadık, tarafların Suriye'nin toprak bütünlüğü ve terörle mücadeleye değinmesinin, sahada karşılığı olan ve taahhüt anlamında bir mutabakat olduğunu kaydediyor.

Terör tanımında ortaklaşma başladı

Euronews Türkçe'ye konuşan Sadık, Ruhani'nin terörle mücadele konusunda İdlib'den hemen sonra Fırat'ın doğusuna değinmesini ve zirveden bir gün önce de Esed rejiminin Birleşmiş Milletler'e gönderdiği mektupta YPG'nin başını çektiği Demokratik Suriye Güçleri'ni “terörist” olarak tanımlamasının “terör” tanımı altında tarafların ortak bir zemine yaklaştıklarının manidar bir işareti olduğunu belirtiyor.

Sadık, anayasa komitesi konusunda uzlaşılmasının olumlu olduğunu, ancak daha önceki deneyimler ışığında sonucun sorunsuz olacağı anlamına gelmediğini düşünüyor.

Sadık'a göre, anayasa komitesinin öncelikli gündem maddesi, gelip geçici ateşkesler yerine, silahların sustuğu daha sürdürülebilir bir ortam yaratılması ve dış güçlerin ülkeden çekilerek Suriyelilerin kendi kaderlerini belirleyebilecekleri, denetimi ve sorumluluğu kendilerinin üsteleneceği bir siyasi ortam kurulması olmalı.

Bir sonraki zirve toplantısının önümüzdeki ay İran'da yapılması planlanıyor. Ayrıca Irak, Lübnan ve Ürdün'le birlikte Suriyeli mültecilerin geri dönüşüne dair uluslararası bir konferans düzenlenmesi öngörülüyor.

“Tarafların zirveyi büyütme niyetlerini açıklaması oldukça önemli. Ekim'de düzenlenmesi planlanan bir sonraki toplantıya, Türkiye ve Ürdün'den sonra en fazla mülteciye ev sahipliği yapan iki ülke olarak Irak ve Lübnan'ın Astana formatına yeni gözlemciler olarak katılması yönündeki kararı önemsiyorum. Aktörlerin çoğalması, uzlaşmada bir ileri aşamaya geçileceğinin işareti,” diyor Sadık.

Bu sene başında Erdoğan ile Putin arasında Moskova'daki görüşmelerde gündeme gelen Adana mutabakatına zirvede Ruhani'nin yaptığı atıf ise, uzmanların dikkat çektiği bir diğer kritik nokta. Ruhani, "Yabancı güçler bugün ya da yarın bölgeyi terk edecek fakat bizler komşular olarak hep burada olacağız. Adana mutabakatının hayata geçirilmesi endişeleri giderebilir” dedi.

Türkiye ve Suriye arasında 21 sene önce imzalanmasına ve 2011 yılından bu yana fiilen uygulanmamasına rağmen son dönemde sık sık atıfta bulunulan Adana mutabakatına göre, PKK'nın Suriye'de silah temini, lojistik, maddi destek ve propaganda faaliyetlerine izin verilmesi yasaklanıyor. Ayrıca, iki ülkenin terörle mücadeleye yönelik uzun vadede ortak girişimlerinin de mekanizmasını çizen mutabakata göre, örneğin iki ülkenin üst düzey güvenlik yetkilileri arasında doğrudan telefon hattı kuruluyor.

Sadık'a göre, Adana mutabakatına yapılan her atıf, Türkiye-Esed rejimi arasında bir işbirliğine gidilmesi yönünde bir talep olarak okunabilir.

“Burada spotlar Türkiye'ye dönüyor. Bir sonraki zirveye kadar Türkiye'nin bu konuda atacağı adım belirleyici olacak,” diye düşünüyor Sadık.

Rusya İdlib'de Suriye ordusunu destekleyecek

Moskova'da yerleşik Rusya uzmanı Dr. Kerim Has, Astana zirvesinin en kritik gündem başlığının İdlib olduğunu, liderlerin açıklamalarına bakıldığında Rusya ve İran'ın İdlib konusunda Türkiye'yi yine ve yeniden sıkıştırdıklarını düşünüyor.

“Putin'in bölgedeki radikal/cihatçı gruplarla mücadelenin süreceğini ve Suriye ordusunu lokal ölçüde operasyonlarla destekleyeceklerini açıkça söylemesi not edilmeli. Bu söylem, Rusya'nın İdlib'de adım adım ilerleme stratejisinin korunacağına işaret ediyor. Aynı zamanda bu politikayı en başından beri Tahran da destekliyor” diyen Has'a göre, Rus lider Putin geçen sefer Cumhurbaşkanı Erdoğan'la ikili görüşmede verdiği “İdlib'de durmak yok, yola devam” mesajını bu sefer üçlü formatta da vermiş gözüküyor.

“İlerleyen hafta ve aylarda Suriye rejim ordusunun İdlib'de sahada nefes ala ala ilerleyişini, buna mukabil, zaman içerisinde kuşatma altında kalabilecek Türk askeri gözlem noktalarının Rus askeri tarafından gözetim altına alınarak korunmaları için Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Moskova seyahatlerini sıklaştıracağını izleyebiliriz,” diye ekliyor Has ve ekliyor:
“İdlib'in güneyinde rejimin güzergahına yakın yerlerde değil de kuzey kısmında kalan bölgelerdeki Türk askeri varlığı ise itibar zedelenmesini mümkün olduğunca aza çekebilmek için geçici olarak artırılabilir.”

Fırat'ın doğusunda “güvenli bölge” kurulmasına yönelik Ankara-Washington müzakereleri konusunda ise, Türk tarafının zirvede kendi pozisyonunu ve ABD'yle uzlaşarak bölgede iş tutma arayışlarını izah etmede zorluk çıktığını düşünüyor Has:
“Basın toplantısında konu hakkındaki soruya Ruhani zaten tekrar cevap verme zahmetine girmedi; Putin ise ABD'nin Suriye'deki varlığının meşru olmadığını belirtip tek başına ABD'yle uzlaşmanın sorunlu bir tablo oluşturacağını ima etti.”

Has'a göre, Ruhani'nin Adana mutabakatına atıfta bulunması, bir anlamda Fırat'ın doğusunda 450 kilometrelik alana konut inşası projesine girişmeden önce Şam'a uçak seferlerini başlatmasını salık vermek anlamına geliyor.

Has, Suriye Anayasa Komitesi üyelerinin tamamının belirlenmiş olmasının, bütün Astana zirvelerinde siyasi açıdan artık en kritik eşiğe gelinmesi demek olduğunu düşünüyor:
“Cenevre'den de onay aldıktan sonra komitenin çalışmalarına 1-2 ay içerisinde başlaması olası duruyor. Ancak son ana kadar 150 üyeli komisyonda tarafların tek tek kişiler üzerinde durup uzun pazarlıklar sonucunda bir neticeye varmış olmaları, işin zor kısmının bittiğini, ancak daha zor kısmının asıl şimdi başlayacağını da açıkça gösteriyor."

Komite çalışmalarının önündeki zorluklar neler?

Zira, Has'a göre komitenin çalışmalarının “meyve vermesinin” önünde bazı zorlu sınavlar var: “net bir çalışma takviminin olmaması, savaş yanlısı radikal grupların provokasyonlarına açık olması, her bir Astana zirvesi garantörü başta olmak üzere yabancı aktörlerin etkisi ve yönlendirmeleri altında kalabilmeleri”.

“Bu açıdan, ilerleyen zamanda Moskova-Tahran ikilisinin anayasa komisyonunun işleyişi sürecinde Ankara'ya baskıyı artırmaları pek mümkün. Neticede altına imza atılan belgeler, sorumlulukları daha da artıracak,” diye ekliyor Has.

Birleşmiş Milletler genel kurul toplantıları için haftasonu New York'a gitmesi planlanan Erdoğan'ın, burada ABD Başkanı Donald Trump ile güvenli bölge konusunu görüşmesi ve Avrupa ülkelerinin liderlerine de güvenli bölgeye sığınmacıların yerleştirilmesi konusunda destek olmaları için tekrar çağrıda bulunması bekleniyor.

3,6 milyon Suriyeli sığınmacıya ev sahipliği yapan Türkiye, içlerinden en az 1 milyonunun güvenli bölgeye iskan edilmesini, bunun için de yeni şehirler inşa edilmesini planlıyor.

Ankara'nın Fırat'ın doğusuna güvenli bölge kurmaya başlamak konusunda ABD'ye verdiği mühletin ay sonunda sona ermesine ise iki haftadan kısa bir süre kaldı. Zira Erdoğan Eylül başında yaptığı açıklamada, güvenli bölge oluşturulmaması durumunda Avrupa'ya mülteci kapılarının açılabileceğinin sinyalini vermişti.

https://tr.euronews.com/

Haber Ara