ABD yönetiminin, Suriye'de petrol yataklarını korumak üzere ülkede asker bırakması, yasal çıkmaza doğru giderken, Rusya ve Esed rejiminin bu bölgelere ilerlemesi durumunda Washington'ın Suriye'de de büyük bir hezimet yaşaması kaçınılmaz olacak.
ABD'nin Suriye'de doğrudan müdahalesi eski Başkan Barack Obama'nın 22 Eylül 2014'te ABD'nin Suriye'deki DEAŞ hedeflerini hava saldırılarıyla vurma ermini vermesiyle başladı.
Daha sonra Rusya'nın 2015'in sonlarına doğru Beşşar Esed rejimine destek vermek üzere Suriye'ye müdahale etmesiyle Obama yönetimi, Suriye'deki ılımlı muhaliflere desteği kesip ABD yardımlarını YPG/PKK terör örgütüne yönlendirdi.
Aynı dönemde de ABD Özel Kuvvetlerine bağlı 200 asker bölgeye konuşlandırıldı.
Trump'ın, petrol tesislerinin güvenliği sağlayacaklarını ve petrolün bir kısmının ABD tarafından alınacağını ifade etmesi ile hem içeride hem de dışarıda ABD'nin Suriye'deki varlığına ilişkin yasal tartışmaları beraberinde getiriyor.
Askeri Güç Kullanma Yetki Yasası kılıfı
ABD Kongresi, bu adımların yasa dışı olduğunu çünkü ABD ordusunun başka bir ülkeye müdahale edebilmesi için Kongreden yetki alması gerektiğini savunuyordu.
Obama yönetimi ise 2001'de Afganistan için çıkarılan ve daha sonra 2002'de Irak için güncellenen ve yönetime El Kaide ile mücadele için güç kullanma yetkisi veren Askeri Güç Kullanma Yetki Yasası'nı (AUMF) dayanak olarak gösteriyordu.
Obama DEAŞ'ın El Kaide'nin bir kolu olduğunu ve ABD yönetiminin söz konusu yasayı bu örgüte karşı da kullanabileceğini savunurken Kongrenin yasayı uygun şekilde güncelleştirmesini talep ediyordu.
Ancak Kongre bu yasada herhangi bir değişiklik yapmadı.
2017'de göreve gelen Donald Trump yönetimi de Obama'nın kurguladığı operasyonları aynen devam ettirirken, dayanak olarak yine Askeri Güç Kullanma Yetki Yasası'nı kullandı.
Mattis'in açıklamaları yetki tartışmalarını tekrar gündeme getirdi
Eski Savunma Bakanı Jim Mattis, Mayıs 2017'de yaptığı açıklamayla yetki tartışmalarını gündeme getirdi.
Mattis, açıklamasında, tüm ülkelerin İran ve DEAŞ'ın yaptıkları konusunda kaygılı olduğunu belirterek "Diplomatlar, barışı sağlamadan oradan çıkmak istemiyoruz." ifadelerini kullandı.
Mattis'in bu çıkışı, daha sonra ABD'nin Suriye'deki misyonunun DEAŞ'ın yenilmesinin yanı sıra İran ile mücadeleye yönelik olduğu şeklinde yorumlandı ve Kongre kanadından yönetime sert tepkiler geldi.
Çok sayıda Kongre üyesi, mevcut yasal dayanağın Pentagon'a böyle bir yetki vermediğini belirterek tepki gösterdi ancak bu tartışmalar özellikle de Kongredeki kapalı oturumlarda bir şekilde yatıştırıldı.
Aynı yetki yasasını kullanan Pentagon ve ABD'nin bölgedeki muharip kuvveti olan Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM), YPG/PKK terör örgütüne ağır silah ve özel kuvvetler eğitimi verirken, eski Büyükelçi Brett McGurk'un liderliğindeki DEAŞ ile Mücadele Özel Temsilciliği ise örgüte bölgede ayrılıkçı yerel yönetimler inşa etmesini sağlamaya devam etti.
Pentagon, şu anda da El Kaide'ye karşı kullanılmak üzere çıkarılan yasayı YPG/PKK'nın işgali altındaki petrol bölgelerini koruma amacıyla kullanıyor
Trump'ın emirleri akim bırakıldı
ABD Başkanı Trump ise Rakka şehrinin Ekim 2017'de alınmasının ardından, DEAŞ hilafetinin yıkıldığını ve terör örgütünün elindeki toprakların yüzde 100'nün geri alındığını ve çok yakında ABD askerlerinin ülkeye döneceğini duyurdu.
Ancak Trump'ın bu açıklaması her seferinde Pentagon tarafından DEAŞ'ın elindeki toprakların yüzde 95'in üzerindeki kısmının alındığı şeklinde düzeltildi çünkü Trump'ın çekilme açıklaması Pentagon'a verilen yetkiyi sona erdiriyordu.
Rakka ve Musul gibi büyük şehirleri DEAŞ'ın elinden birkaç ayda alan CENTCOM'un, Deyrizor'daki Hacin ve Bağus gibi küçük kasabaları örgütün elinden alması aylar sürdü.
Trump, geçen yıl aralık ayında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığı telefon görüşmesi sonrasında Suriye'den çekileceğini açıklamasıyla üçüncü kez çekilecekleri talimatını vermiş oldu ancak bu açıklamaların gereği yerine getirilmedi.
Bu süreçte Trump, ABD'nin her halükarda bölgede küçük bir kuvvet bırakması gerektiği konusunda ikna edildi.
Pentagon, her toplantıda çekilme sürecinin devam ettiğini ifade etse de sahada durum değişmiyordu. Bilakis ABD bölgeye askeri ekipman yığınağına devam ediyordu.
Pentagon, Suriye'de kalma yetkisi konusunda ise DEAŞ hapishanelerini bahane ediyordu.
Barış Pınarı Harekatı Pentagon'un planlarını bozdu
Türkiye'nin YPG/PKK'ya yönelik Barış Pınarı Harekatı'nı başlatması ile ABD, Suriye'nin kuzeyindeki askerlerinin çoğunu çekmek zorunda kaldı.
DEAŞ'ın bittiği ve dolayısıyla yetki yasasının sona erdiği tartışması unutulurken, ABD Kongresi özellikle Trump yönetimine ani çekilme kararından dolayı tepki gösterdi.
Trump, Suriye'deki askerlerin çoğunu çekerken Güney Carolina Senatörü Cumhuriyetçi Lindsey Graham ve emekli bir Orgeneral Jack Keane'in Suriye'deki petrol yataklarının haritasını göstererek Trump'ı ülkede 200 civarında asker bırakma konusunda ikna ettiği ortaya çıktı.
Trump'ın Suriye'nin kuzeyinde petrolü koruması için bir miktar asker bırakacağı iddiaları ilk kez The New York Times gazetesi tarafından 21 Ekim'de ortaya atılmıştı.
Gazete, üst düzey bir yetkiliye dayandırdığı haberinde Trump'ın, asker bırakma planının iki nedene dayandığı ve bunların DEAŞ'la mücadele ve Suriye'nin doğusundaki petrol bölgelerinin Esed rejimi ile Rusya'nın eline geçmemesi olduğunu yazmıştı.
Nitekim Trump da Beyaz Saray'da yaptığı basın toplantısında planını şu sözlerle açıkladı:
"Şu anda bölgedeki ülkeler, Türkiye-Suriye sınırındaki polislik faaliyetlerine yardım etmek için tüm sorumluluğu üstlenmeli. Diğer ülkelerin de bu bölgeye dahil olmalarını istiyoruz. Petrolü güvence altına aldık bu nedenle de az miktarda ABD askeri, petrol olan alanlarda kalacak."
Yetki tartışmaları yeniden
Türkiye'nin Rusya ile anlaşma yaparak Suriye'nin kuzeydoğusundaki statükoyu değiştirmesi Pentagon'un kendi kurgusu ve yorumuyla devam ettirdiği ABD operasyonlarını daha da karmaşık hale getirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Soçi'de vardığı Suriye'nin kuzeydoğusuna ilişkin mutabakatla Rusya ve Esed rejimi daha önce ABD tarafından kontrol edilen birçok bölgeye yerleşti.
Buna karşılık ise ABD, Irak'ta konuşlu mekanize birliklerini petrol yataklarının bulunduğu Deyrizor ve Haseke'nin Rimeylan bölgelerine sevk etti.
Bu gelişmeler kapsamında Washington da söz konusu sevkiyatın hangi yetkiye dayandırdığı soruları artmaya başladı.
Özellikle de Trump'ın petrol tesislerinin güvenliğini sağlayacaklarını ve petrolün bir kısmının ABD tarafından alınacağını ifade etmesi ile hem içeride hem de dışarıda ABD'nin Suriye'deki varlığına ilişkin yasal tartışmaları beraberinde getiriyor.
Ayrıca Rusya veya Esed rejiminin söz konusu petrol bölgelerine ilerlemesi durumunda ABD ordusunun vereceği tepki de merak konusu. Pentagon ise bu konudaki sorulara somut yanıtlar vermiyor.
ABD ordusunun Rus ordusu ile askeri bir angajmana girmesi yasa kapsamında sınırlandırılmışken, ABD ordusunun Rus birliklerine saldırma yetkisi de bulunmuyor.
Suriye politikasında iç savaşın başlamasından bu yana ülkedeki fiili durumlara ayak uyduran ABD'nin, Rusya ve Esed rejiminin petrol bölgelerine ilerlemesi durumunda o bölgeleri terk etmek zorunda kalacağı düşünülüyor.
Şayet Rusya ve rejim petrol bölgelerine ilerler ve ABD çekilmek zorunda kalırsa, ABD'nin askeri tarihine Vietnam, Afganistan ve Irak'tan sonra bir de Suriye hezimet olarak eklenmiş olacak.