Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Seçimler öncesi ABD ikiye bölünmüş gibi...

ABD, Demokrat Partinin başkan adayı Hillary Clinton ile Cumhuriyetçi Partinin başkan adayı Donald Trump arasında adeta 'ikiye bölünmüş' gibi bir görüntü sergiliyor.

9 Yıl Önce Güncellendi

2016-10-08 23:23:38

Seçimler öncesi ABD ikiye bölünmüş gibi...

TİMETURK | HABER MERKEZİ

AA'nın Washington muhabiri Hakan Çopur, ABD'de 8 Kasım'da yapılacak 58. başkanlık seçimleri yaklaşırken Clinton ile Trump arasındaki siyasi kutuplaşma üzerine analiz bri haber kaleme aldı.

Geçen yıl 16 Haziran'da başkanlık için adaylığını açıkladığında çok az kişinin şans tanıdığı New Yorklu emlak milyarderi Trump, daha önce First Lady ve Dışişleri Bakanı olarak da görev yapmış olan "siyasi tecrübesi yüksek" Clinton'a rakip olunca benzeri nadir görülen ilginç bir yarış ortaya çıktı.

Daha önce siyasette hiçbir mevkiye sahip olmayan Trump'ın hemen her konudaki sert çıkışları ve tartışmalı fikirleri, Demokratlarla Cumhuriyetçiler arasında, hatta Cumhuriyetçilerin kendi içindeki fay hatlarının harekete geçmesine neden oldu.

"ABD'yi yeniden büyük yapalım" düsturuyla seçmenin karşısına çıkan Trump, genel anlamda "yabancı düşmanlığı" şemsiyesi altında toplanabilecek "milliyetçi popülist" söylemiyle ön seçimlerde Cumhuriyetçi seçmenden 13,3 milyon oy aldı. Bu da Trump'ı, şimdiye kadar tüm ön seçimlerde en fazla oy toplayan Cumhuriyetçi başkan adayı haline getirdi.

Buna karşılık ön seçimlerde Trump'ın Cumhuriyetçi rakipleri Ted Cruz, Marco Rubio ve John Kasich'in aldığı 15 milyondan fazla oy, Cumhuriyetçiler arasındaki "Trumpçılar ve Trumpçı olmayanlar" ayrımını gözler önüne serdi. Bu rakam da şimdiye kadar Cumhuriyetçi bir başkan adayının parti içindeki rakiplerinin, ön seçimlerde ulaştığı en yüksek oy sayısıydı.

Ön seçimlerde adeta ikiye bölünen Cumhuriyetçilerin 8 Kasım'da Trump'ın arkasında ne ölçüde birleşeceğini zaman gösterecek, ancak iki partili seçim sisteminin Cumhuriyetçi seçmene fazla seçenek tanımadığı da bir gerçek. Cumhuriyetçi seçmenin, "Eğer Demokratlar kazansın istemiyorsan, partinin adayını destekle" sloganı altında birleşmesi bekleniyor.

Bununla birlikte siyasi arenaya dışarıdan katılmasının, Trump lehine işleyen bir parametre olduğu söylenebilir. Zira ön seçim sürecine bakıldığında seçmenin yeni ve farklı bir yüz görme isteğinin, oy verme davranışını etkilediği açıkça görülüyor.

TRUMP'IN MİLLİYETÇİ POPÜLİZMİ

ABD'deki geleneksel kuzey-güney, zengin-fakir, Demokrat-Cumhuriyetçi ayrışmasının fay kırıklarını "milliyetçi popülist" söylemleriyle yeniden harekete geçiren Trump, bunu büyük oranda "yabancı düşmanlığı" şapkası altında gerçekleştirdi. "Amerika, Amerikalılarındır" gizli söylemini seçim kampanyasının merkezine koyan Trump, "Müslümanları ABD'ye almayalım" açıklamasıyla Müslümanları ve "Meksika sınırına duvar örelim" ifadesiyle Hispaniklerin tepkisini topladı. Trump'ın "ırkçı" söylemlerinin siyahiler arasında da rahatsızlık yarattığı da bir gerçek. Ancak tam da bu söylemlerinin yardımıyla 13,3 milyon oy toplayan Trump, Paris ve San Bernardino gibi DAEŞ bağlantılı saldırılardan "korkan", 12 milyon kaçak Hispanikten "rahatsızlık duyan" ve ülkenin kendi sorunlarına odaklaması gerektiğini düşünen milyonlarca beyaz muhafazakar Amerikalının desteğini aldı.

CLİNTON'IN EMRKEZ-SOL EĞİLİMİ

Öte yandan Clinton, ön seçimde 16 milyona yakın oy toplayan "sosyalist" eğilimli Demokrat rakibi Vermont Senatörü Bernie Sanders'ın da etkisiyle "merkez-sol" olarak nitelenebilecek bir çizgiye yaklaştı. "Amerika, Amerika'da yaşayanlarındır" gizli söylemini kullanan Clinton, azınlık haklarına vurgu yapan, Wall Street firmaları ile işçi sınıfının haklarını ortak bir noktada buluşturmaya çalışan ve dış politikada ittifaklara daha açık bir tutum sergilemeye çalıştı. Mevcut tabloda siyahilerin, azınlıkların ve ilk kadın başkan adayı olmasının da etkisiyle kadınların desteğini kazanan Clinton, seçimlere bir ay kala anketlerde Trump'ın 3-4 puan önde gözüküyor.

TEMEL KONULARDA BÖLÜNME YAŞANIYOR?

Clinton ile Trump arasında göçmen politikaları, silah kontrolü, uluslararası ticaret, terörle mücadele, dış politika, ekonomi politikaları ve azınlıklar gibi birçok konuda ciddi ayrışmalar bulunuyor. Hillary Clinton, ABD'de yaşayan yaklaşık 12 milyon "kimliksiz" Hispanik için yasal her türlü çabayı göstereceğini vurgularken, Trump, parasını Meksika devletine ödetmek kaydıyla ABD-Meksika sınırına duvar örme önerisini getirdi. Birçok kez Çin'i "tarihin en büyük hırsızı" ve "ABD'yi en fazla kullanan" ülke şeklinde niteleyen Trump, Oval Ofis'e yerleşmesi halinde birçok uluslararası ticaret anlaşmasını iptal edeceğini açıkladı. Clinton ise serbest ticaretin daha fazla iş imkanı sunduğu ısrarını sürdürüyor. Terörle mücadele çerçevesinde "Müslümanları ABD'ye almayalım" önerisinİ dahi yapan Trump'ın karşısında Clinton, farklı dini ve etnik kimliklerin ülkenin zenginliği olduğunu savunuyor. Ana konular üzerindeki ayrışmanın yanı sıra Clinton ve Trump'ın şahsında somutlaşan "ötekine duyulan nefretin" de toplumdaki ayrışmanın önemli sebeplerinden biri olduğu vurgulanmalı.

AYRIŞMA RAKAMLARA NAISL YANSIYOR

PEW Araştırma Şirketinin geçen ay yayımladığı "Seçmenler Neden Clinton ve Trump'ı Destekliyor" başlıklı anketinde, seçmenlerin oy verme tercihlerindeki ana etkenin "karşı adaydan hoşlanmamak" olduğu vurgusu yapılıyor. Yani seçmenler başkanlık seçimlerindeki tercihlerini, kendilerinin "ne olduklarından" çok "ne olmadıkları" üzerinden tanımlıyor. Örneğin "Neden Trump'a oy veriyorsun?" sorusuna katılımcıların yüzde 33'ü, "Çünkü o, Clinton değil"; "Neden Clinton'a oy veriyorsun?" sorusuna da katılıcıların yüzde 32'si, "Çünkü o, Trump değil" yanıtını veriyor. Yine aynı araştırma şirketinin yakın tarihli bir başka çalışmasında Demokratlar ile Cumhuriyetçilerin ülkenin geleceği ve vizyonu hakkında da oldukça farklı fikirlere sahip olduğu görülüyor. Clinton'ı destekleyenlerin yüzde 59'u, 50 yıl öncesine göre ülkenin daha iyi bir noktada olduğunu düşünürken, Trump'ın destekçilerinin yüzde 81'i daha kötü bir noktada olduğu görüşünü taşıyor. Benzer şekilde Clinton'a oy vereceklerin yüzde 38'i, gelecek nesillerin bugünkünden daha iyi koşullara sahip olacağını söylerken, Cumhuriyetçi seçmenin ise yüzde 68'i bugünkünden daha kötü koşullarda olacağını dile getiriyor. Sadece bu iki örnek bile Demokratlarla Cumhuriyetçiler arasındaki ayrışmanın gündelik siyasi fikir ayrılığının ötesinde olduğunu ve 2016 başkanlık seçimlerinde "Clinton" ile "Trump" etiketlerinin siyasi tartışma maddelerinin çok önüne geçtiğini göstermeye yetiyor.

SON VİDEO HABER

Uçakta olay çıkarıp, 'Türkiye'yi satın alırım' diye tehdit etti

Haber Ara