KKTC Dışişleri Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile İsrail'in düzenlediği askeri tatbikatın müzakere ruhuna aykırı olduğunu vurguladı.
KKTC Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan yazılı açıklamada, Kıbrıs Rum tarafının tek yanlı adımlar atmaktan imtina etmesinin, özellikle böylesi önemli bir dönemde elzem olduğu da vurgulandı. Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
"GKRY ile İsrail arasında 11 Haziran tarihinde başlayan ve bir hafta süreceği anlaşılan Ada'nın güney kara topraklarında Trodos dağları civarında ortak bir askeri tatbikat yapılacağı öğrenilmiştir. İki tarafın 24 Şubat 2016 tarihinde imzalanan savunma ve işbirliği anlaşması çerçevesinde yaptıkları anlaşılan bu tatbikat, talihsiz bir döneme denk getirilmiş, Kıbrıs Türk tarafını, Rum yönteminin gerçek motivasyonunu sorgulamaya mecbur bırakmıştır."
"Hassasiyet paylaşılmıyor"
Kıbrıs Türk tarafının Kıbrıs sorununun çözümü için yürütülen müzakerelere zarar verecek her türlü adımdan kaçındığı, iyi niyetini ve çözüm arzusunu her vesile ile yinelediği ifade edilen açıklamada, durum böyleyken gerçekleştirilen askeri tatbikatın, Kıbrıs Rum tarafının Kıbrıs Türk tarafının bu konudaki hassasiyetini paylaşmadığı anlamına geldiği belirtildi. Açıklama şöyle devam etti:
"Müzakere sürecinde kritik bir dönemece girilirken, uluslararası Cenevre zirvesinin yeniden toplanacağı bu hassas dönemde GKRY'nin bu tür tek yanlı faaliyetlere girişmesi müzakere ruhuna aykırı düşmekte, yakın zamanda zaten sarsılmış olan güven ortamını zedelemekte ve niyetlerinin sorgulanmasına vesile olmaktadır."
"Kıbrıs Türk tarafının ada'daki eşit ve egemen hakları göz ardı edilemez"
GKRY'nin, İsrail ile özellikle bu dönemde askeri tatbikat gerçekleştirme yönündeki tutumunun manidar olduğu belirtilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
"Kıbrıs Rum tarafının bu çerçevedeki faaliyetlerini Ada'nın tek egemen varlığı olduğu iddiası ile müzakere sürecine bir etki yapma çabası olarak değerlendirdiğimizi bildirmekte fayda görmekteyiz. Kıbrıs Rum tarafının tek yanlı adımlar atmaktan imtina etmesinin özellikle böylesi önemli bir dönemde elzem olduğunu yineler, Kıbrıs Türk tarafının Ada'daki eşit ve egemen haklarının göz ardı edilemeyeceğini vurgularız."