Sözcü Milhim, AA muhabirine yaptığı açıklamada, İsrail'in işgal altındaki Doğu Kudüs'ün Sur Bahir bölgesinde yer alan Vadi El-Hummus Mahallesi'nde bu sabah başlattığı yıkımlara tepki gösterdi.
Milhim, "Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ile İsrail arasında imzalanan anlaşmaya (Oslo Anlaşması) göre A bölgesinde yürütülen bu yıkımlar etnik temizliğin bir parçasıdır ve Filistinli nüfusu yerinden etmeyi amaçlamaktadır. İsrail sonradan inşa edilen duvara (Ayrım Duvarı) yakınlığı bahanesiyle binaları yıkıyor." dedi.
İsrail'in Ramallah yönetimiyle Kudüs'ü ayırmak istediğini belirten Milhim, uluslararası toplumun bu adaletsizlik karşısında sessiz kalmaması gerektiğini vurguladı.
Milhim, ayrıca, İsrail'in benzer sebeplerle Sur Bahir bölgesinde 200 kadar binayı yıkma ihtimali olduğunu belirterek tehlikenin büyüklüğüne dikkati çekti.
Filistin resmi ajansı WAFA'nın haberine göre, Filistin Devlet Başkanlığından yapılan açıklamada da İsrail'in Vadi El-Hummus Mahallesi'nde başlattığı yıkımlar kınandı.
İsrail güçleri, işgal altındaki Doğu Kudüs'te Ayrım (Utanç) Duvarı'nın devamı olan tel bariyerlere yakın olduğu gerekçesiyle Filistinlilere ait bazı evleri bu sabah zorla boşaltarak yıkmaya başlamıştı.
NELER YAŞANDI?
İsrail Yüksek Mahkemesi, geçen ay Sur Bahir'deki söz konusu binaların Ayrım Duvarı'nın devamı oluşturan tel bariyerlere yakınlığı nedeniyle "güvenlik tehlikesi oluşturduğunu" iddia ederek yıkımına karar vermiş ve mülk sahiplerine 18 Haziran'a kadar binalarını yıkmaları için süre tanımıştı.
Bunun üzerine Filistinliler, bazıları inşa halinde olan 10 binanın yıkımının durdurulması için Yüksek Mahkemeye başvurmuş ancak mahkeme dün bu başvuruyu reddetmişti.
Uzmanlar, İsrail mahkemesinin bu kararının Filistin'in diğer bölgelerinde de birçok evin yıkılmasına neden olabileceği uyarısında bulunuyor.
Filistin ile İsrail yönetimi arasında 1995'te imzalanan "İkinci Oslo Anlaşması" çerçevesinde Batı Şeria; A, B ve C bölgelerine ayrılmıştı. Yüzde 18'i kapsayan "A bölgesi"nin yönetimi idari ve güvenlik olarak Filistin'e; yüzde 21'lik "B bölgesi"nin idari yönetimi Filistin'e, "güvenliği" İsrail'e devredilmiş; yüzde 61'ini oluşturan "C bölgesi"nin ise "idari yönetimi ve güvenliği" İsrail'e bırakılmıştı.