Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

'Latin Amerika'da ABD'ye 'dur' diyecekler'

ANKASAM Başkanı Prof. Dr. Erol, 'Latin Amerika artık ABD'nin 'arka bahçesi' değil. Bölgede, Rusya, Çin, İran ve Türkiye de var. Bu ülkeler ABD'nin bugüne kadar izlediği pervasızca politikalarına 'dur' diyecekler.' dedi.

6 Yıl Önce Güncellendi

2019-01-25 14:29:06

'Latin Amerika'da ABD'ye 'dur' diyecekler'

Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Başkanı Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, Latin Amerika'nın artık ABD'nin "arka bahçesi" olmadığını, bölgede Rusya, Çin, İran ve Türkiye'nin de olduğunu belirterek, "Bu ülkeler, Maduro'nun ve Venezuela'nın yanında yer alacaklar ve ABD'nin bugüne kadar izlediği pervasızca politikalarına 'dur' diyecekler. Çünkü orada, bu ülkelerle ABD arasında bir mücadele dönemi başladı." dedi

Uzmanlar, ABD Başkanı Donald Trump'ın Venezuela'ya yönelik müdahalesini, Rusya ve Çin'in olaya müdahil olma durumunu, Avrupa'nın tutumunu, Türkiye'nin duruşunu ve Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro'yu bekleyen olası senaryoları, AA muhabirine değerlendirdi.

ANKASAM Başkanı Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, Venezuela'nın soğuk savaş sonrası dönemde anti Amerikancı ve aynı zamanda çok kutuplu dünyanın sembol isimlerinden ve ülkelerinden biri olduğunu ifade etti.

Venezuela'nın soğuk savaş sonrasının Kübası olarak ön plana çıktığını vurgulayan Prof. Dr. Erol, ''Son gelinen noktada görünen o ki Venezuela, yakın çevreler mücadelesinin bir parçası haline geldi. Venezuela'da yaşanan gelişmeler, ABD'nin tüm dünyada yürüttüğü yakın çevreler bazlı güç mücadelesinin artık kendi bahçesine yansımasıdır ve bugün Amerika'nın yakın parçası Venezuela ile birlikte yeni bir güç mücadelesine sahne almaya başlamıştır. Trump'ın bu müdahalesi, yakın çevresinin veya ABD'nin arka bahçesi olarak nitelendirilen alanların artık elinin altından kayıp gitmeye başlaması ile ilgili. Son gelişme de bu konuda ABD'nin duyduğu endişelerin somut bir şekilde tezahürüdür.'' diye konuştu.

"ABD, askeri müdahalelere sayfasını yeniden açmıştır"

Soğuk savaş sonrası ilk 10 yılda ABD'nin, Latin Amerika'yı tamamen gözardı ettiği değerlendirmesinde bulunan Erol, bu süreçte Latin Amerika'nın da bağımsızlık arayışına girdiğini kaydetti.

Erol, bağımsızlık arayışına giren Latin Amerika ve çok kutuplu dünyayı savunan ülkelerin bu bağlamda ABD ile küresel mücadeleye girdiğini belirterek, şöyle konuştu:

''ABD'den bağımsız olma, etkisinden kurtulma arayışları, Latin Amerika'nın yeni dünya düzeninde net bir duruş ortaya koymasını sağladı. Bu duruşu da ötekilerle iş birliğinin de zemini teşkil edilmiştir. Yani Samuel P. Huntington 'Medeniyetler Çatışması' ile özdeşleşen kaçınılmaz son, Latin Amerika'yı ötekiler ittifakının bir parçası olmaya itmiştir ve ötekiler dediğimiz Rusya, Çin ve İran ile ABD yakın çevresi dediğimiz Latin Amerika'yı 2000'lerin başından itibaren birleşmeye mecbur kılmıştır.

Bugün, ABD'nin Latin Amerika'da yumuşak gücünü kullanmak suretiyle tekrar nüfuz alanı elde etme imkanı tamamen ortadan kalkmıştır. ABD, yumuşak güç üzerinden Latin Amerika'yı kontrol edemeyeceği için daha önceki klasik yöntemlere geri dönmüş ve askeri müdahalelere sayfasını yeniden açmıştır. Trump'un 'askeri müdahale seçeneği başta olmak üzere bütün seçenekler masadadır' demesinin altında da bu neden yatmaktadır."

Amerika'nın önünde müdahale seçeneğinden başka bir seçenek olmadığını ileri süren Erol, "Bunu daha önce Venezuela halkı ve Venezuela ordusu üzerinde denemeye çalışmış ve başarılı olmamıştır. Askeri müdahale denemeleri başarısız kalınca yürüttüğü ekonomik ve sosyal baskı, ülkeyi ciddi anlamda zor duruma düşürmüşse de Venezuela halkı ve ordusu, liderine ve ülkesine sahip çıkmıştır. Bunda da başarısız kalan ABD, 'Masadaki askeri operasyon şıkkını' devreye sokmuştur.'' dedi.

"Elini kolunu sallayarak istediği sonucu elde edemez"

Prof. Dr. Erol, ABD'nin elini kolunu sallayarak "eski arka bahçesi"ne giremeyeceğinin altını çizerek, ABD'nin, Rusya ve Çin'e rağmen Venezuela'ya yönelik askeri operasyonun, uzun yıllar sürecek bir savaşın başlangıcı olabileceği ifadesini kullandı.

Dengelerin yeniden şekillendiği bir dünyada ABD'nin illegal her hareketinin direnişle karşılaşacağını dile getiren Erol, şunları kaydetti:

''Ne dünya eski dünya ne Latin Amerika eski Latin Amerika. Dolayısıyla ABD eğer Venezuela'ya müdahale ederse, Rusya, Çin, İran gibi birçok ülke, Venezuela'ya yönelik böylesi bir operasyona karşı duracaklardır. Dolayısıyla ABD, elini kolunu sallayarak Venezuela'da istediği sonucu elde edemez. Karşısında çok farklı bir direniş görebilir. Bu, düne kadar Amerika'nın alışık olmadığı bir hadisedir. En son Amerika, Küba'da böyle bir tavırla karşı karşıya kalmış, büyük bir darbe almıştı. Bu, Küba sonrası daha ileri seviyede bir Amerikan yakın çevresine müdahale olabilir ki bana göre ABD zaten uzun zamandır bu bölgede bir mücadele veriyor. ABD'nin ortaya koyduğu bu tepki, artık Latin Amerika'yı kaybetmeye başladığıyla ilgili endişelerin ayyuka çıktığını gösteriyor.''

Latin Amerika'da yeni bir sürecin başladığına işaret eden Erol, şunları kaydetti:

"Yeni bir ruh tekrar ortaya çıktı ve bu bağlamda Chavez ve Maduro, sadece Latin Amerika bağlamında değil, dünyanın bütün geri kalan halkları ve devletleri açısından özellikle emperyalizme, ABD'ye ve batının tek taraflı yaklaşımlarına karşı bir sembol isimdir. Dolayısıyla Amerika'nın bu tavrı, Chavez ve onun devamı olan Maduro'yu daha da güçlendirmiştir.

Venezuela halkının bu anlamda Maduro'ya sahip çıkacağını ve dünyanın önde gelen ülkelerinin yani Rusya İran, Çin, Türkiye ve benzerlerinin de Maduro'nun, Venezuela'nın yanında yer alacağının altını çiziyorum. Burada mevzu sadece Maduro değildir. Amerika'nın bugüne kadar izlediği pervasızca politikalara karşı artık ötekilerin buna müsaade etmeyeceği mesajıdır. Bugüne kadar Amerika elini kolunu sallayarak Afganistan'a girebiliyordu, Irak'a girebiliyordu. Latin Amerika artık ABD'nin 'arka bahçesi' değil. Bölgede Rusya, Çin, İran ve Türkiye de var. Bu ülkeler, Maduro'nun ve Venezuela'nın yanında yer alacaklar. ABD'nin bugüne kadar izlediği pervasızca politikalarına 'dur' diyecekler. Çünkü orada bu ülkelerle ABD arasında bir mücadele dönemi başladı.''

Prof. Dr. Erol, Trump'ın Venezuela kararı karşısında Avrupa'nın takındığı tutumu, ''Batı değerleri ve demokrasisi gömülmüştür'' şeklinde ifade ederek, şöyle devam etti:

''An itibarıyla ne ABD ne de Avrupa'nın dünyaya demokrasi ve insan hakları bağlamında bir dayatmada bulunması, artık mümkün değil ve inandırıcılıklarını kaybettiler. Batı değerleri ve demokrasisi şu an gömülmesi gereken bir ceset konumuna gelmiştir. Çünkü ABD, pervasızca birçok ülkeye yönelik operasyonlar düzenliyor. En yakın örnek, İran'da yaşandı. ABD, İran halkını mevcut yönetime yönelik isyana teşvik etti. Venezuela'da da bunu teşvik ediyor. Rusya'da, Türkiye'de birçok ülkede halkı kendi yönetimlerine karşı isyana teşvik ediyor. Oysa demokrasinin en temel ve kabul gören hususu sandıktır. Sandıkta rejimlerin ya da yönetimlerin değişmesidir. ABD, bu ülkelerde sandık yerine silahı ön plana çıkarmak suretiyle kendisiyle kendi özgürlük ve demokrasi söylemleriyle çelişmiştir.''

''Türkiye, Venezuela halkının yanında durmuştur''

Prof. Dr. Erol, Venezuela örneğinin yeni bir dünyanın oluşumu noktasında, artık "Batı değerleri"nin yerine "ötekilerin öncelikli ortak duruşu"nun geçtiğini, bu sürecin de yeni bir dünya düzenine gebe olduğunu söyledi.

Bu yeni süreçte Türkiye'nin de önemli bir yere sahip olduğuna dikkat çeken Erol, şöyle konuştu:

''Sadece Venezuela halkının direnişi söz konusu değildir. ABD'nin büyük hatası bu. Bugün ha İran ha Venezuela veya başka bir ülke, sonuçta ötekilerin ortak bir mücadelesi ve ortak bir duruşu söz konusu. Bu noktada Türkiye, önemli bir yere sahiptir. Türkiye artık sadece yakın çevresi ile değil, küresel bazda insani değerleri ön plana çıkarıyor. Devletlerin egemenliğini, bağımsızlığını ön planda tutan politika izliyor. Venezuela örneğinde de bunu bir kez daha gösterdi. Venezuela'nın yanında durarak, adaletten, demokrasiden yana bir duruş sergiledi.

Venezuela liderinin bu bağlamda Türkiye'ye yönelik vermiş olduğu mesaj, Türkiye'nin bu anlamdaki samimiyetini, Türkiye'ye olan güveni ve Türkiye'nin gücünü göstermiştir. Bu da Türk diplomasisinin yükselen bir güç olduğunu ve ABD ile Batı'dan farklılığını ortaya koymuştu. Türkiye'nin bu duruşunun kabul görmesi de oldukça önemli. Türkiye her türlü sömürgeye ve emperyalizme karşı olan, bunun mücadelesini vermiş bir ülke olarak bugün de Venezuela halkının yanındadır. Venezuela ve diğer halkların, devletlerin yanında olmaya devam edecektir. Bu konuda da Türkiye'ye tam bir güven söz konusudur.''

''Arkasında durmazsa iktidarda kalması çok zor olacaktır"

Latin Amerika Uzmanı Doç. Dr. Mehmet Özkan da gelecek yıllarda Venezuela meselesinin, Rusya'nın daha fazla dahil olmasıyla bir sistemsel soruna dönüşeceğini öne sürdü.

ABD'nin, Maduro'dan kurtulmak için bölgede bir politika takip ettiğini ve daha önce sinyalini verdiği askeri müdahaleyi devreye soktuğunu aktaran Özkan, şu değerlendirmelerde bulundu:

''Trump daha önce 'askeri seçenek masada' demişti. Fakat bölge ülkeleri karşı çıktı. Şimdi ise ülke içinden muhalefetin daha aktif olduğu, fakat Batı'nın tüm desteğiyle bir tür darbe süreci yaşanıyor. Küresel anlamda ülkelere baktığımız zaman şu ana kadar Maduro'ya Meksika ve Bolivya dışında bölgeden destek yok. Küresel anlamda ise Rusya ve Çin'in, Maduro'nun ne kadar arkasında duracağı, yaşanan sorunun geleceğini doğrudan belirleyecek.

Bundan sonraki süreçte eğer Rusya ve Çin, net bir şekilde Venezuela'nın arkasında durursa, küresel anlamda sistemsel bir soruna, yani Rusya ve Amerika'nın sistemsel etki kavgasına dönüşecek. Eğer Rusya ve Çin, Maduro'nun arkasında durmazsa Maduro'nun iktidarda kalması çok zor olacaktır. Aynen Suriye gibi çözümsüz bir sürece girecek, Maduro, Beşar Esad gibi olacak. Sonrasında muhtemelen Trump'ın Suriye'den çekilmesi ve Suriye'nin Rusya etkisinde bırakılması karşılığında, Rusya, Venezuela'dan çekilecek ve Maduro'nun gidişinin önü açılacak.''

"Türkiye arabuluculuk yapabilir"

Venezuela konusunda Türkiye'nin kilit bir role sahip olduğunu, dolayısıyla Maduro'nun özellikle bölge ve muhalefet bağlamında Türkiye'nin arabuluculuğuna ihtiyaç duyabileceğini ileri süren Özkan, ''Türkiye, Venezuela sorununun çözümü için aktif bir diplomasi izleyebilir ve bu konuda arabuluculuk yapabilir. Bu da Türkiye için bir prestij olur. İkinci seçenek ise beklemek. Eğer beklenirse ülkede darbe olur ya da Rusya'nın dahliyle konu sistemsel sorun haline gelirse Türkiye ne yapacak sorusuna yanıt lazım." diye konuştu.

Özkan, "Diğer opsiyon beklemek ise kazanan durumdan, bir anda kaybeden duruma düşürebilir bizi. Türkiye, Venezuela'dan ikinci bir Somali hikayesi çıkarabilir. Somali nasıl Türkiye'nin Afrika politikası için test olduysa, Venezuela da, Latin Amerika politikası için aynı anlama sahip.'' değerlendirmesinde bulundu.

Haber Ara