Dolar

32,2020

Euro

35,0069

Altın

2.504,53

Bist

10.643,58

Körfez ittifakının içindeki görünmez güç 'BAE'

BAE'nin fiili yöneticisi Muhammed bin Zayid, son zamanlarda Türkiye'den Katar'a, Yemen'den Suriye'ye kadar birçok konuda tartışmaların ve kaosların arkasındaki isim olarak gündeme geliyor.

7 Yıl Önce Güncellendi

2017-12-21 10:42:25

Körfez ittifakının içindeki görünmez güç 'BAE'

Yeni Şafak Yazarı Merve Şebnem Oruç, Birleşik Arap Emirlikleri Silahlı Kuvvetleri başkomutan yardımcısı ve Abu Dabi emirliğinin veliaht prensi Muhammed bin Zayid el-Nehyan'ı bugünkü köşesine taşıdı. Oruç "Arap sokağında “İmarat” denilerek korkuyla anılır hale gelen Körfez ittifakının içindeki görünmez güç BAE'nin imza attığı işleri de gözden kaçırıyoruz" dedi.

 

İşte yazının ilgili bölümü:

BAE GÜNDEMİMİZE NASIL GİRDİ?

Bir süredir BAE'yi kendine mesken edinen ve dış politikasında da belirleyici rol oynayan Filistin asıllı Muhammed Dahlan ismi, Türkiye'yi de hedef alan bir kısım projelerde ön plana gelmesiyle birkaç kez gündemimize girmişti. Hakeza, BAE'nin Washington Büyükelçisi Yusuf Uteybe'yi de Katar-Körfez krizi sürecinde İsrail yanlısı Demokrasiyi Savunma Vakfı (FDD) ile yakın ilişki içinde olduğunu gösteren maillerin sızmasıyla konuştuk. Bu hafta da BAE Dışişleri Bakanı Abdullah bin Zayid'i, Osmanlı Paşası Fahreddin Türkkan'ı ‘hırsız' olarak niteleyen Twitter paylaşımı nedeniyle tanımış olduk.

MBZ'Yİ HALA HAK ETTİĞİ ŞEKİLDE KONUŞMUYORUZ

Ama Dahlan, Uteybe ve diğerlerinin patronu ve Abdullah bin Zayid'in de ortanca ağabeyi olan, şimdilerde BAE'nin fiili yöneticisi diyebileceğimiz Muhammed bin Zayid'i (MBZ) hala hak ettiği biçimde konuşuyor değiliz.

MUHAMMED BİN ZAYİD'İN BÖLGEDE ARTAN ETKİSİ

MBZ, 1961'de Ain kasabasında doğduğunda, BAE bir ülke bile değildi. Babası Şeyh Zayid bin Sultan, uzun yıllar İngiliz himayesinde kalan bu topraklarda yedi büyük aileyi bir araya getirip yedi emirlikten oluşan BAE federasyonunu kurduğunda MBZ 10 yaşındaydı. Şeyh Zayid'in BAE'yi sakin ve bölgenin siyasi kaosundan uzak bir yer olarak tutma hayali büyük oğlu Halife ile devam etti. Halife bin Zayid, Abu Dabi emiri ve BAE lideri olarak 2014'te geçirdiği rahatsızlığa kadar bu tavrını sürdürdü. Abu Dabi Veliahtı MBZ, abisinin rahatsızlığından beri BAE'nin de facto lideri olarak görülse de, esasen son 10 yıldır BAE'nin iç ve dış politikasında her geçen gün artan etkisiyle, bölgeye ilgisi olanların dikkatinden kaçmamaktaydı.

ABD POLİTİKALARINA GÖRE HIZLI ŞEKİL ALAN BİR ÜLKE

Şeyh Zayid'in 2004'te ölümüne kadar Arap ülkeleriyle her ne olursa olsun iyi geçinme ve Filistin'i öncelemeye yönelik politikaları, MBZ'nin işleri ele almaya başlamasıyla kademeli olarak değişmeye başladı. Afganistan'da Suudi Arabistan ve Pakistan'dan sonra Taliban yönetimini tanıyan üçüncü ülke olarak gördüğümüz BAE, 2001'de Hamid Karzai başa gelince hızla taraf değiştirip desteğini öte yana taşıyınca, ABD politikalarına göre nasıl hızlı şekil alacağını bize göstermişti. O günden beri de yeni ABD yönetiminin önceliklerine göre hızla biçim almasıyla, ama aynı zamanda İsrail'le kurduğu sağlam ilişkiyle takipçilerini şaşırtmaya devam ediyor.

NEREYE GİTSENİZ KAYŞINIZA BAE ÇIKIYOR

Libya'ya gidiyorsunuz, BAE'nin DAEŞ'in Sirte'ye taşınmasında önemli rol oynadığını öğreniyorsunuz; Mısır'a gidiyorsunuz, Sisi darbesinin ardında oynadığı kritik rolü görüyorsunuz; Suriye'ye baktığınızda her ne kadar Suudi Arabistan'ın Esad karşıtı politikası nedeniyle onunla yan yana imiş gibi görünse de aslında Esad ailesi ile yakın ilişki içinde buluyorsunuz BAE'yi. Katar krizinde Doha'yı İran'la işbirliği içinde olmakla suçlasa da, Abu Dabi ve Dubai'nin İran'la ticaretinin diğer Körfez ülkelerinden daha fazla olduğu görmenizin yanı sıra illegal işbirliklerinin de bir o kadar olduğunu fark ediyorsunuz.

Kral Abdullah'ın ölümünden sonra tahta çıkan Salman bin Abdülaziz, Türkiye'yle iyi ilişkiler kurmaya çalışırken ne oldu da Suudi Arabistan'ın bölge politikaları bugünkü noktaya savruldu diyorsunuz? Arkasından Veliaht Prens Muhammed bin Salman'ın MBZ'nin kuklası haline geldiği gerçeği çıkıyor. İsrail'le Suudi Arabistan'ın dolaylı iletişimini zenginleştirme görevi gördüğü kadar Trump yönetimini de bizzat Riyad'la bu yeni ittifaka sokanın MBZ olduğunu görüyorsunuz. Gezi'den 17-25 Aralık'a, hatta 15 Temmuz'a Türkiye'ye yönelik saldırıların ardında BAE'nin önemli finansal desteği var. Mısır'dan Suriye'ye, Libya'dan Filistin'e bir çılgınlık boyutuna ulaşan Müslüman Kardeşler karşıtlığında en büyük rolü İsrail ile birlikte BAE oynuyor. Son günlerde adını yine sık sık duyduğumuz karanlık isim, eski Blackwater kurucusu Erik Prince en çok BAE'deki faaliyetleriyle gündeme geliyor. Hatta Trump ve Putin arasında bir arka kapı diplomasisi başlattığı söylenen Prince'in, Putin'e yakın bir isimle Seyşeller'de yaptığı görüşmeyi dahi organize edenin MBZ olduğu iddia ediliyor.

AYNI KITADA YAKIN COĞRAFYALARDA VAHHABİLİK ve SUFİLİK

Suudi Arabistan'daki Vahhabilik ekolünün aksine BAE'de yaygınlaştırılmaya çalışılan yeni nesil Sufilik anlayışı bile, BAE projesinin arka planında FETÖ benzeri bir yol haritasının olup olmadığını sorgulatıyor.

Hem ılımlı İslam propagandası yapıp hem de DAEŞ gibi örgütlerin taşeron olarak farklı ülkelerde kullanılmasında parmağı olduğu iddia edilen BAE hakkında gerçeklere ulaşmaksa, tıpkı FETÖ kadar zor. Üstelik bir zamanlar Türkiye'de olduğu gibi Arap dünyasında da BAE ve MBZ hakkında konuşmak o denli büyük bir mesele.

ÖLEN PRENS, MBZ'Yİ SUÇLAMIŞTI...

Geçen ay Riyad'daki tutuklamalar sırasında öldüğü iddia edilen, Kraliyet bunu reddetse de kendisinden hala haber alınamayan Kral Fahd'ın oğlu Abdülaziz, kısa süre önce Twitter'da MBZ'yi “şeytan”a benzeterek Salman'ı kandırmakla suçlamıştı. Olağan Şüpheliler filmindeki meşhur replik geliyor ister istemez insanın aklına: “Şeytanın en büyük hilesi dünyayı var olmadığına inandırmaktır.” MBZ'nin de en büyük hilesi, BAE'yi bunca kirli işine rağmen Körfez ittifakının içinde görünmez yapması olsa gerek.

Haber Ara