Dolar

32,1362

Euro

34,9929

Altın

2.455,54

Bist

10.193,18

'İran'ın hareket alanı daralıyor...'

İranlı Siyaset Bilimi uzmanı Selahaddin Herseni, Münih Güvenlik Konferansı sonrasında ortaya çıkan tablonun bölgedeki siyasi denklemleri değiştireceğini ve İran'ın hareket alanının daralacağını söyledi.

8 Yıl Önce Güncellendi

2017-02-22 14:26:15

'İran'ın hareket alanı daralıyor...'

TİMETURK | HABER MERKEZİ (AA)

Herseni, İran'ın önde gelen reformist gazetelerinden İbtikar'da yayımlanmak üzere bir makale kaleme aldı.

Herseni, maalesinde İran'ın bölgede izlediği politikalar nedeniyle eleştirilerin hedefi olduğu Münih Konferansı'ndan sonra ortaya çıkan durumu değerlendirdi.

Herseni, İran'ın bölge ülkeleri tarafından "yalnızlaştırılabileceği" tespitinde bulunarak, "Münih sonrası İran'ın hareket alanı daha da daralacak. Zorlu günler önümüzde. Bu durum, bölgedeki siyasi denklemleri birbirine katacak ve bunu da İran üstlenmiştir" dedi.

"İRAN HER TÜRLÜ TAHRİKTEN KAÇINMALIDIR"

Suudi Arabistan ve İran arasındaki gerginliğin özellikle ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin göreve gelmesinden sonra bölge ve İran'a yönelik izlediği politika nedeniyle arttığını aktaran İranlı uzman, "İran'ı yalnızlaştırma siyaseti Trump yönetiminin stratejisiyle daha da şiddetlenirse bu şartlar, Suudi Arabistan'a İran karşısında kullanmak için yeni kozlar sunacaktır. Çünkü bu şartlarda Suudi Arabistan, ABD'nin desteğine ihtiyaç duyacak hatta İran'ın etkisindeki bazı Arapları da bu eksenden çıkmaya teşvik edebilecektir" değerlendirmesinde bulundu.

Herseni, makalesinin sonunda ise İran'ın izlemesi gereken siyasete dair şunları ifade etti:

"Münih sonrasında İran'ın aleyhine şekillenen durum göz önüne alındığında, İranlı yetkililerin bu mevcut durumu gerçekliğiyle kabul etmeleri ve her türlü tahrik edici girişimden kaçınmaları gereklidir. İran, bir taraftan bölgesel kapasitelerini kullanmak suretiyle ilişkileri onarırken diğer taraftan ülkeyi de yüksek tansiyondan uzak tutmalıdır. Diplomasi araçlarımızın akılcılığı ve rasyonelliğine bakılınca bunların uzak bir ihtimal olmadığı görülüyor."

Almanya'nın Münih kentinde geçen hafta düzenlenen 53'üncü Uluslararası Münih Güvenlik Konferansı'nda Tahran yönetimi, bölgeyi istikrarsızlaştırdığı gerekçesiyle eleştirilmişti.

NELER OLMUŞTU?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Bahreyn ziyareti sırasında İran'ın Irak ve Suriye'de "Pers milliyetçiliği" politikası izlediğini söylemişti. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da Münih'te İran'ı "mezhepçilik yapmakla" eleştirmişti. İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Behram Kasımi ise İran'a yönelik Türkiye'den yapılan açıklamalara tepki göstererek, "Türkiye konusunda sabırlı davranıyoruz; ancak, sabrımızın da bir sınırı var. Türk dostlarımız bu tip ifadelerini tekrarlarsa biz de susmayıp karşılık vereceğiz" demişti. İran ayrıca aynı gün Türkiye'nin Tahran Büyükelçisi'ni Dışişleri Bakanlığı'na çağırmıştı.

Önceki gün konuşan Türk Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hüseyin Müftüoğlu ise İran'la ilgili, "Ülkesine mülteci olarak sığınan insanları dahi savaş alanına sürmekten çekinmeyen bir ülkenin bölgedeki gerginliğin sorumlusu olarak başkalarını itham etmesi kabul edilebilir değil" ifadelerini kullanarak, Kasımi'ye yanıt vermişti.

İran lideri Ayetullah Ali Hamaney'in başdanışmanı Ali Ekber Velayeti, Türkiye'nin Suriye konusunda planladığı hedeflerine ulaşmadığından bu tip (sert) açıklamalara başvurduğunu söylerek şunları kaydetti:

"Türk makamları Şam'a gidip Emevi Camisi'nde namaz kılmak istiyordu ancak beklentileri gerçekleşmedi ve asla da gerçekleşmeyecek. Kazanan Suriye halkı ve devleti olacak. İzinsiz ve davetsiz bu iki ülkeye girenler buralardan çıkmalılar. Ya kendileri çıkar ya da Irak ve Suriye halkı onları çıkarır" dedi.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, bu açıklamalara şu şekilde cevap verdi:

İran bizim önemli komşumuz. Uzun bir sınırımız var. Hem ikili ilişkilerimizde hem bölgesel sorunlarda İran'la hep diyalogda olduk. Ancak İran'ın nüfuz elde etme çalışmalarını görmezden gelmiyoruz. Oraya rejimin davetiyle gittik argümanın bizim için hiçbir geçerliliği yoktur. Hangi rejimle iş tutarak İran bunu iddia ediyor, bunun muhasebesini yapması gerekiyor. 600 bin insanın katledilmesiyle ilgili bir hükümetle iş tutmak ne kadar meşrudur? Bizim DEAŞ'la mücadelemiz, çabamız, verdiğimiz şehitler ortada. Kobani meselesi gündeme geldiğinde bütün dünya Kobani dedi. Bunu bir planın parçası olarak yaptılar. Türkiye bugün DEAŞ'la en ön safta çarpışan bir ülke. Bunu takdir etmek yerine zaman zaman Türkiye'ye dönük hiç dikkate almadığımız eleştiriler geliyor. Devlet adına konuşurken verilerle ve ciddiyetle konuşacaksınız. Biz kendi ulusal güvenliğimiz, bölge ve Suriye halkının geleceği için çok ciddi mücadele veriyoruz.

Başbakan Binali Yıldırım da "İran ile karşılıklı bir kriz çıktı. İran ile ilişkiler Cenevre'yi olumsuz etkiler mi?" sorusuna şöyle cevap verdi:

Öyle zannetmiyorum. Bizim oradaki duruşumuz net. Herkes kendi alanına baksın.

Haber Ara