Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Irak ve İran arasındaki ziyaret trafiği nasıl okunmalı?

Bilgay Duman’ın, ORSAM'da yayınlanan, “Irak ve İran Arasındaki Ziyaret Trafiği Nasıl Okunmalı?” başlıklı analizde, Başbakan Kazımi’nin bir denge siyaseti kurmaya çalıştığı görülmektedir. İran’ın da Kazımi’yi daha fazla sıkıştırıp, ABD’ye yanaşmasının önüne geçme çabası içerisinde olduğunu söylemek mümkündür” diyor.

5 Yıl Önce Güncellendi

2020-08-01 08:26:14

Irak ve İran arasındaki ziyaret trafiği nasıl okunmalı?

Bilgay Duman'ın, Ortadoğu Araştırmaları Merkezi (ORSAM) web sitesinde yayınlanan, “Irak ve İran Arasındaki Ziyaret Trafiği Nasıl Okunmalı?” başlıklı analizde, Kazımi'nin bir denge siyaseti kurmaya çalıştığı görülmektedir. İran'ın da Kazımi'yi daha fazla sıkıştırıp, ABD'ye yanaşmasının önüne geçme ve Irak'taki etkisini kaybetmeme çabası içerisinde olduğunu söylemek mümkündür” diyor.

Bilgay Duman'ın analiz haberinin tam metni şöyle:

Irak ve İran arasında bir haftada yoğun bir ziyaret trafiği yaşanmış, önce İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, 19 Temmuz'da Irak'ı ziyaret etmiş, hemen ardından Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi 21 Temmuz'da İran'ı ziyaret etmiştir. Her ne kadar Kazımi, ilk yurt dışı ziyaretini 20 Temmuz'da Suudi Arabistan'a yapmayı planlasa da Suudi Kralı Selman'ın rahatsızlanması üzerine ziyaret iptal edilmiş ve böylece Kazımi beklenmedik bir biçimde ilk yurt dışı ziyaretini İran'a gerçekleştirmiştir. Zarif, Irak ziyaretinde Bağdat'ta önce Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin ve ardından Başbakan Mustafa Kazımi ve Cumhurbaşkanı Berham Salih ile bir araya gelmiştir.

Bağdat'taki temaslarının ardından Erbil'e geçen Zarif, IKBY Başkanı Neçirvan Barzani, IKBY Başbakanı Mesrur Barzani ve KDP lideri Mesut Barzani ile görüşmüştür. Zarif'in ziyaretinin ardından Ulusal Güvenlik Müsteşarı, Dışişleri Bakanı, Maliye Bakanı, Planlama Bakanı ve Sağlık Bakanı'ndan oluşan bir heyetle İran'a giden el-Kazımi ise İran'ın Dinî Lideri Ali Hamaney, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, İran Meclis Başkanı Muhammed Bakır Galibaf ve İran Milli Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri Ali Şemhani ile bir araya gelerek geniş bir görüşme silsilesi gerçekleştirmiştir.

Özellikle el-Kazımi'nin İran ziyaretinin detayları, Irak'ın İran'la ilişkilerde yeni bir denge yakalama çabasında olduğunu, İran'ın da el-Kazımi'ye verdiği önemi ve Irak'ı kendi safında tutma gayretini göstermektedir.

Zira, el-Kazimi'nin, 2003'ten bu yana İyad Allavi dışında hiçbir Iraklı Başbakan için düzenlenmeyen devlet töreni ile İran Cumhurbaşkanı Ruhani tarafından karşılanmış olması dikkat çekmiştir. Bugüne kadar İran'ı ziyaret eden Iraklı Başbakanların tamamının cumhurbaşkanı yardımcısı tarafından karşılandığı bilinmektedir.

Öte yandan el-Kazımi, İran'ın dinî lideri Ali Hamaney'in koronavirüs salgını nedeniyle son 5 aydır Ruhani dışında görüştüğü ilk yetkili olmuştur. Bu anlamıyla İran'ın, el-Kazımi'ye özel önem atfederek, İran için diğer başbakanlardan farklı olduğu yönünde mesaj verdiği düşünülmektedir.

Diğer taraftan el-Kazımi'nin İran ziyaretinde yaptığı açıklamalar da Irak'ın İran ile olan ilişkilerinde yeni bir dönem istediğini göstermektedir. Özellikle el-Kazımi'nin, İran'da “Irak'ın iç işlerine karışılmaması” yönünde yaptığı açıklama, ziyaretteki en çarpıcı açıklama olarak kayıtlara geçmiştir.

Bunların yanı sıra, ABD ile Irak arasında ilki haziran ayında gerçekleştirilen stratejik diyalog müzakerelerinin ikinci raundu nedeniyle Kazımi'nin kısa süre içerisinde Washington'a ziyaret gerçekleştirmesi beklenmektedir. Bu ziyaret öncesinde Kazımi'nin Suudi Arabistan ve İran'a ziyaret gerçekleştirmesinin söz konusu diyalog görüşmeleriyle ilişkisinin olmadığını düşünmek doğru olmayacaktır.

Zarif'in Bağdat ziyaretinin, diyalog görüşmeleri öncesinde İran'ın beklentilerini Riyad'a gidecek olan Kazımi üzerinden ilgili taraflara aktarma amacı taşıdığı da düşünülmektedir. ABD yaptırımlarının baskısını tüm şiddetiyle hisseden İran'ın bu süreçte Zarif'i Bağdat'a göndermesinin “yumuşak diplomasiyi” Irak üzerinden Riyad ve Washington'a iletmeyi hedeflediği söylenebilir. Bölgede giderek mevzi kaybeden ve Yemen'de Suudi Arabistan ile vekâlet savaşı yürüten İran'ın gerek Irak gerekse Suudi Arabistan ve ABD ile makul ölçülerde normalleşme arayışında olduğu ileri sürülebilir.

Öte yandan, petrol fiyatlarının düşmesi nedeniyle memur maaşlarını dahi ödemekte zorluk çeken Irak'ın da ekonomik kaynakları artırma arayışında olduğu bilinmektedir. Her ne kadar son dönemde ekonomik daralmalar yaşasa da Suudi Arabistan'ın önemli ekonomik partner olma potansiyeli, özellikle de Riyad'ın Irak'a son yıllarda ciddi yatırımlar yaptığı ve daha fazla yatırım yapma konusunda istekli olduğu bilinmektedir.

ABD'nin önayak olmasıyla Irak'ın Körfez ülkelerinden daha ucuz fiyatlarla elektrik ithal etmesi mümkündür. Nitekim Irak, İran'a kilovatsaat başına yaklaşık 9 sent öderken, yeni bir projeyle kilovatsaat başına 2 sent ödeyeceği belirtilmektedir. Körfez'den çekilecek bir elektrik hattı ile Irak'ın güney bölgelerinin enerji ihtiyacı tamamıyla karşılanacak ve İran'dan elektrik üretimi için gaz ithalatının durması gündeme gelecektir. İçinde bulunduğu ekonomik krizden dolayı Irak'ta desteklediği milislere dahi ekonomik yardımı önemli ölçüde kestiği iddia edilen İran'ın, Suudi Arabistan'ın Irak'ta etkin olmasını istemediği ve Zarif'in Bağdat ziyaretinin, Suudi Arabistan ziyareti öncesinde Kazımi'ye “dengeli” olması yönünde bir mesaj olduğu değerlendirilmektedir.

Özellikle de ziyarette Zarif'in İran ile Irak arasında ekonomi ve enerji alanlarında yeni anlaşmaların imzalanacağını belirtmesi bununla ilişkilendirilebilir. Ayrıca, bölgesel rekabette Suudi Arabistan'ın ABD mihverinde yer alması ve Tahran'ın Washington'la gerilen ilişkilerinden kaynaklanan askerî ve ekonomik daralma nedeniyle İran'ın, Kazımi üzerinden Riyad'a mesaj göndermek için Zarif'i gönderdiği de tartışılmaktadır.

Öte yandan Kazımi'nin ABD'yle yakın bir ilişkiye sahip olduğunu söylemek mümkündür. Nitekim ABD, başbakan olması için Kazımi'ye açık destek vermiştir. Ancak diğer yandan Kazımi, özellikle iç kamuoyunun ve Şii grupların tepkisi nedeniyle, ABD'den uzak kalmak istemekte ve iki egemen devlet gibi bir politika izlemeye çalışmaktadır. Nitekim Kazımi, göreve gelir gelmez ABD ile Irak arasında stratejik diyalog görüşmeleri başlamıştır. Bu görüşmelerin en önemli konusu ABD askerlerinin Irak'taki varlığı ve statüsü olmuştur. Bu konuda ABD'nin Kazımi'yi rahatlatmaya çalıştığı görülmektedir. Washington'ın Kazımi'yi çok fazla Amerikan yanlısı olarak göstermek istemediğini ve bu konuda Kazımi'ye hareket alanı bıraktığını söylemek mümkündür.

ABD ve Kazımi'nin, İran ile ilişkiler konusunda bağımsız tutum sergilemekten yana bir pozisyon aldığı görülmektedir. Kazımi de iç politikada İran'ı dengelemek istemektedir. Ancak İran'ın etkisi, Kazımi'nin yapmak istediklerinin önüne geçmekte ve onu sınırlandırmaktadır. Bu noktada Irak'ın tamamen İran'dan uzaklaşıp bambaşka bir dış politika izleyeceğini söylemek doğru olmayacaktır. Ancak Kazımi'nin İran ziyaretinden sonra Irak'ın İran ile ilişkilerde bir denge oluşturmak istediği açık bir biçimde görülmektedir.
Bu noktada İran'ın da Irak iç politikasındaki dengeler üzerinden hamleler yaptığını söylemek mümkündür.  Bu nedenle Zarif'in Irak ziyaretinin Erbil ayağı da önemli detay olarak dikkate alınmalıdır. Zira Süleymani'nin öldürülmesi sonrasında İran'ın balistik füzelerinin hedeflerinden birinin Erbil olması, Erbil'in ABD ile ilişkilerine yönelik verilmiş bir mesajdı. Bu bağlamda Zarif'in ziyaretinin, Irak'ın ABD ile diyalog görüşmeleri sonucunda çıkacak sonuçlar konusunda IKBY'nin muhtemel tutumuna ilişkin olduğu düşünülebilir. Özellikle de İran'ın, son dönemlerde IKBY sınırına asker konuşlandırarak bölgedeki ayrılıkçı yapılara karşı saldırılar düzenlemesi Erbil'e karşı bir koz olarak durmaktadır. Ayrıca, bölgede ekonomik olarak daha etkin olmak isteyen İran'ın, Zarif'in temaslarıyla bunu gündeme getirdiği değerlendirilmektedir.

Aynı şekilde Kazımi'nin İran ziyaretinde Ruhani'nin özellikle ekonomik ve ticari ilişkilere vurgu yapmış olması dikkat çekicidir. Irak ile İran arasında çok önemli ticari ilişkiler bulunmaktadır. İki ülke arasındaki ticaret hacminin 2019 yılı itibariyle 16 milyar dolar seviyesinde seyrettiği bilinmektedir. İki ülke arasında 5'i resmî olmak üzere 9 sınır kapısı bulunmaktadır. Ayrıca Irak, İran için sadece bir pazar değil; aynı zamanda ABD ambargosunun kırılması için kullanılan bir merkez konumundadır. İranlı pek çok firmanın, Irak'ta şirketler kurup Amerikan ambargosunu bunlar üzerinden delmeye çalıştığı bilinmektedir. Bu nedenle ambargonun etkisinin giderilmesi konusunda Irak, İran için stratejik bir öneme sahiptir. Diğer taraftan İran'ın Irak'a satmakta olduğu stratejik ürünler bulunmaktadır. Özellikle sınır hattı boyunca İran'ın Irak'a çok ciddi elektrik satışı söz konusudur. Elektrik Irak'ın temel problemlerinden birini oluşturmakta, halkın büyük bölümü elektrik kesintileri nedeniyle hükûmete karşı tavır almakta ve gösteriler düzenlemektedir.

ABD, elektrik meselesini dengelemek için Irak'ın Körfez ülkeleriyle iş birliğine gitmesini istemekte ve Irak'ı bu konuda desteklemektedir. Önümüzdeki süreçte Irak'ın ABD-İran çekişmesinin bir parçası olmaya devam edeceğini söylemek mümkündür. Zira ciddi bir ekonomik kriz içerisinde olan İran'ın Irak'ı ekonomik olarak terk etme lüksü yoktur. Ancak Kazımi'nin iç politikada hareket alanını daraltmak istemeyen ABD'nin, Irak hükûmetini zor durumda bırakmamak için siyasi anlamda esnek davrandığı gibi, ekonomik anlamda da esnek davrandığı görülmektedir.

Örneğin ABD, Kazımi'nin hükûmeti kurmasıyla İran'a uyguladığı ambargo kapsamında Irak'a tanıdığı muafiyeti 4 ay daha uzatmıştır. Çünkü bu konuda Irak da fayda sağlamaktadır. Ancak önümüzdeki süreçte Irak-İran ekonomik ilişkileri, ABD'nin baskısıyla devam edecektir. İran'ın bir şekilde hem Irak'taki pazardan hem de onu ekonomik üs olarak kullanmaktan vazgeçmeyeceğini söylemek mümkündür.

ABD'nin yaptırımlarıyla oldukça yıpranan İran ekonomisinin, koronavirüs salgını nedeniyle daha da daralmasının yanı sıra, Kudüs Güçleri Komutanı Kasım Süleymani'nin öldürülmesinin ardından Tahran, askerî ve stratejik açıdan da bölgedeki etkinliğini nispi olarak kaybetmiştir. Kazımi'nin göreve gelmesinin ardından Tahran'ın Irak'taki etkinliği önemli ölçüde kısıtlanmaya başlamıştır. Zira askerî kurumlara yaptığı atamalarla İran yanlısı figürlerin gücünü kırmaya çalışan Kazımi'nin emriyle Tahran destekli Ketaib-i Hizbullah milis grubuna yönelik baskın Bağdat-Tahran hattında ilişkilerin seviyesine ilişkin ipucu vermiştir. Bu nedenle, Kasım Süleymani'nin öldürülmesinden sonra ilk kez karşılıklı üst düzey resmî ziyaretlerin gerçekleştirilmesi, ziyaretlerde yapılan görüşmeler ve açıklamalar dikkate alındığında, Irak'ın da İran'ın hem ekonomik zayıflığı hem de dış politikada yaşadığı sıkıntıları, ilişkileri dengelemekte bir fırsat olarak gördüğü ve bu noktada Kazımi'nin bir denge siyaseti kurmaya çalıştığı görülmektedir. İran'ın da Kazımi'yi daha fazla sıkıştırıp, ABD'ye yanaşmasının önüne geçme ve Irak'taki etkisini kaybetmeme çabası içerisinde olduğunu söylemek mümkündür. Bu dengeyi sağlaması durumunda Irak'ın iç politikada rahatlaması ve hem ABD-İran ilişkilerinde hem de bölgesel denklemde prestij ve denge sağlayıcı bir rol üstlenmesi mümkün olabilecektir.

Bilgay Duman: Öz Geçmiş
1983'te Ankara'da doğdu. 2011 yılı itibariyle Abant İzzet Baysal Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Doktora Programında eğitimini sürdürüyor. Yüksek Lisans tezini “Saddam Sonrası Dönemde Türkmenler ve Kerkük” konusunda yazdı. Çeşitli medya kurum ve kuruluşlarında, ulusal ve uluslararası dergi ve gazetelerde makale ve röportajları yer aldı. Katıldığı çok sayıdaki konferansın yanı sıra, sıklıkla Ortadoğu coğrafyasında saha çalışmaları yapmakla birlikte, Birleşmiş Milletler gözlemcisi olarak Irak ve Afganistan seçimlerinde uluslararası gözlemci ekiplerinde yer aldı. Çalışmalarına ORSAM bünyesinde Irak çalışmaları koordinatörü olarak devam ediyor.

Kaynak: https://www.orsam.org.tr/

Haber Ara