Dolar

34,8761

Euro

36,7523

Altın

3.038,06

Bist

10.140,82

Irak'ta Sadr'ın riskli siyasi manevraları

İran Araştırmaları Merkezi (İRAM) dış politika uzman yardımcısı Taylan Çökenoğlu, AA için yazdı:

5 Yıl Önce Güncellendi

2020-01-27 16:34:01

Irak'ta Sadr'ın riskli siyasi manevraları

Kasım Süleymani ve Mehdi el-Mühendis'in bu ayki ABD saldırısında hayatını kaybetmesiyle birlikte, İran da Irak siyaseti ve Orta Doğu genelinde en büyük manevra güçlerini kaybetmişti. Bu bakımdan İran'ın Lübnan ve Irak'ta yeni çabalarla siyasi derinlik kazanma çabaları Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'ın bölge siyasetinde daha fazla inisiyatif alması ve Mukteda es-Sadr ile ABD'ye karşıya girilen ittifak neticesinde şekillenmişti. Mukteda es-Sadr ise, cuma günü ülkedeki ABD askerlerinin çekilmesi için yapılan protesto yürüyüşünün düzenlenmesi sürecinde Ayetullah Sistani ile birlikte Irak siyasetindeki en kilit siyasi figür olduğunu özellikle İran'a göstermek istedi.

Sadr'ın İran destekli milis gruplarla girdiği ve geçici olduğu iddia edilen bu ittifak ise öncelikle Sadr yanlıları arasında yankılandı. Başka bir deyişle, tarihsel olarak bir din adamı tarafından yönetilen halk tabanlı bir hareket olan Sadr Hareketi'nin yaklaşık 30 yıl içerisinde öne çıkarttığı halkçılık, siyasi elitlere mesafeli durma, İslamcılık ve ABD karşıtlığı gibi misyonları üzerinde yeni tartışmalar yükselmeye başladı. Sadr'a karşı en ciddi muhalefeti yaklaşık üç aydır protesto gösterilerine katılan ve onun halkçılığını sorgulayan göstericilerden ve hareket içerisindeki yöneticilerden geldi. Peki Sadr ve İran ile İran destekli Iraklı gruplar arasında oluşan yeni ittifakın nedenleri ve anlamı neydi? Sadr'ın kitlesi neden İran için cazip bir fırsat oluşturmuştu ve bu ittifakın Sadr için kazanımları ve götürüleri neler olabilirdi?

SADR'IN MOBİLİZASYON GÜCÜ

Sadr Hareketi'nin lideri Mukteda es-Sadr'ın babası Muhammed Sadık es-Sadr'ın 90'lı yılların başında geniş sosyal ağını kullanarak başlattığı sosyal hizmet faaliyetleri ile Irak toplumunda adını duyurduğu biliniyor. Irak hükümetinin giriştiği İran ve Kuveyt savaşlarının ve ABD yaptırımlarının getirdiği yük dolayısıyla devletin sağlayamadığı sosyal yardım hizmetlerini şehir varoşlarına ulaştıran bu hareket, zaman içerisinde Baas ve sekülerizm karşıtı Şii İslami duruşuyla siyasi bir yönelim de kazanmıştı. Halk tabanını derinleştiren hareket, dolayısıyla kitleleri mobilize etme gücünü ilerleyen yıllarda artırmıştı.

Baas hükümeti Necef havzasını yöneten İran asıllı Ayetullah Hoyi ve Sistani yerine bir dönem Iraklı Muhammed Sadık es-Sadr'ın adaylığını ön plana çıkarmak istemiş ve bu isteğe baba Sadr'ın tarafsız kalması, İran'ın ve 1980'li yılların başında İran'a sığınan Muhammed Bakır el-Hekim'in tepkisini çekmişti. Sadrcılar ise bu tür tepkilere karşı, diasporadaki Iraklı muhalif Şiilerin mücadeleden korktuklarını ve Irak'ı terk etmeyerek Baas iktidarı ve ABD yaptırımlarına karşı gerçek mücadeleyi kendilerinin verdiklerinin altını çizmişlerdi. Baas Partisi tarafından düzenlendiği iddia edilen bir suikast ile hayatını kaybeden Muhammed Sadık es-Sadr'dan sonra hareket yer altına çekilmiş ve 2003 ABD işgali sonrasında oğul Mukteda es-Sadr'ın liderliğinde tekrar Irak sosyal ve siyasi hayatına dahil olmuştu. Mukteda es-Sadr ise devam ettirdiği sosyal yardım faaliyetleri ile halk tabanını diri tutup siyasi süreçlere dahil olurken, mobilizasyon gücünü de yaptırımlar zamanından bu yana antipati ile baktığı ve işgalci olarak nitelendirdiği ABD güçlerine kanalize etmiş ve yaklaşık dört yıl boyunca ABD'liler ile savaşmıştı.

Bunun yanında 2010'lu yıllarda silahlı mobilizasyon yerine kitleleri protesto gösterilerine yönlendiren Mukteda es-Sadr, örneğin 2016'daki hükümet karşıtı protesto gösterilerinde bir milyona yakın taraftarını sokaklara çekebilmişti. Dolayısıyla ABD işgali sonrası babasından miras aldığı hareketin mobilizasyon gücünü efektif kullanabilen ve bu stratejide halk yanlılığı ve ABD/yabancı müdahale karşıtlığı gibi misyonlarını ön plana çıkaran Mukteda es-Sadr, siyasi rakiplerine gözdağı verirken, deyim yerindeyse onların bu güce imrenmelerine de neden oluyordu.

SÜLEYMANİ ÖLDÜĞÜ İÇİN EN MAKUL MÜTTEFİK SADR OLDU

İran'ın ve dolayısıyla İran'ın desteklediği Iraklı siyasi grup Fetih Koalisyonu'nun Sadrcıların mobilizasyon gücüne ihtiyaç duyması, bu cenahın Kasım Süleymani ve Mehdi el-Mühendis gibi en önemli iki askeri ve politik dayanaklarını kaybetmesiyle ortaya çıktı. Başka bir deyişle, İran'ın Irak üzerindeki nüfuzuna darbe indiren iki büyük kaybın ertesinde ve Irak'ta İran karşıtı damarı da bulunan hükûmet karşıtı protesto gösterileri esnasında, en makul müttefik olarak Mukteda es-Sadr görüldü.

İRAN NEDEN SADR'IN DESTEĞİNİ İSTİYOR?

Bu stratejide ilk amacın Sadr Hareketi'nin on yıllardır kaybetmediği ABD karşıtı duruştan faydalanmak olduğunu iddia edebiliriz. İkincisi ise çok doğal olarak yine aynı hareketin yüzbinlerce Iraklıyı seferber edebilme gücü. Bu bakımdan, Mukteda es-Sadr'ın mobilizasyon kabiliyetinin İran ve İran yanlıları için iki açıdan çekici geldiği söylenebilir. Birincisi cuma günü gerçekleşen ABD karşıtı gösteride olduğu gibi Sadr'ın çağrısıyla yüzbinleri sokaklara çekerek ülkedeki ABD askeri varlığına karşı baskı oluşturmak. İkincisi ise Mukteda es-Sadr ile ittifak kurarak, Sadrcı gençleri yaklaşık dört aydır devam eden hükümet karşı protesto gösterilerinden çekip ABD karşıtı yeni gösterilere kanalize etmek.

SADR NEYİ AMAÇLIYOR?

Mukteda es-Sadr'ın, Irak siyasetindeki başlıca rakibi olan Mehdi el-Mühendis'in ve bunun da ötesinde Kasım Süleymani'nin yokluğundaki yeni siyasi manevrası ile birçok siyasi kazanımı aynı anda hedeflediği söylenebilir. Birincisi Sadr'ın İran ve müttefiklerinin darbe aldığı ve güç depolamak istediği bu anda Irak'taki bütün siyasi süreçlere hakim olma isteği. Başka bir deyişle, cuma günü gerçekleşen gösteride yeniden ortaya çıkan kiteleri toplama gücüyle hem ABD'ye esas muhatabın kendi olduğunu hem de oluşturduğu ABD karşıtlığı atmosferi karşılığında Irak'ta yeni başbakanın belirlenmesi, ABD güçlerinin çekilmesi gibi siyasal süreçlerde İran'a ve Fetih Koalisyonu'na seçimlerini dayatabilmek.

Bu bakımdan, Sadr'ın sosyal medyada yayınladığı bildiride ABD güçlerinin çekilmesi için geçici ateşkes önerisi, çekilme süreci ile alakalı İran'ı kastederek hiçbir dış müdahaleyi kabul etmeyeceğini ilan etmesi ve daha da ötesinde Haşdi Şabi'nin İçişleri ve Savunma Bakanlığı'na entegre olarak, elçilik ve diğer yabancı misyonları hükümetin koruması gerektiği yönündeki çağrısı siyasi süreçleri yönetme sürecinde kendi metodlarını dayatmak istediği açıkça görülüyor. Başka bir deyişle Sadr, İran yanlılarının rövanşçı söylemi yerine, bu grupları bir anlamda hayal kırıklığına uğratacak kendi merkezci mesajını vermek için gösterilere öncülük ettiğini ilan etmiş oluyor.

SADR'IN MANEVLARININ RİSKLERİ

Mukteda es-Sadr'ın cuma günü hükûmet karşıtı gösterilerden desteğini çektiği açıklaması da gündemi sarsan diğer bir gelişme oldu. Sadr'ın özellikle bu kararı alırken şahsına yapılan hakaretleri gerekçe göstererek, yaklaşık dört aydır devam eden gösterilerden desteğini çekmesi genel olarak iki farklı açıdan yorumlandı. Birincisi Sadr bu kararı alırken hem İran'a hem de ABD'ye Sadrcı gençleri sokaklardan çekerek iki farklı halk hareketini kendisinin kontrol ettiğini göstermek istediği iddiasıydı. Diğer bir iddia da Sadr'ın siyasi amaçları için gösterileri kaldıraç olarak kullandığı ve yeni bir siyasi kaldıraç edindiği için göstericileri yarı yolda bıraktığı oldu.

İddiaların doğruluk payı tartışılsa da gösterici gençlerin büyük bölümünün Sadr'ın bu kararına tepkili olduğu ortaya çıkmış durumda. Zira Sadr'ın gösterilerden desteğini çekmesine ve bunun ardından kolluk kuvvetlerinin Bağdat ve Basra'da gösterici çadırlarını basmasına rağmen, hafta sonundaki protestolara yüzbinlerin katıldığı görüldü. Bunun yanı sıra, Sadr Hareketi'nde Mukteda es-Sadr'a en yakın isimlerden biri olan Asad en-Nasıri'nin Sadr'ın kararını eleştirerek, “zalim siyasi partilerin ve milislerin iktidarda kalabilmek için göstericileri ezmeye karar verdikleri” açıklamasını yaptı. Bu paylaşımdan sonra en-Nasiri'nin görevleri hemen askıya alındı. Kısacası gösterici ve yönetici Sadrcıların Mukteda es-Sadr'ın kararına tepkisi, Sadr Hareketi'nin eskisi kadar homojen olmadığını, siyasi çıkarlar, ABD karşıtlığı ve halk yanlılığı arasında çatlaklar oluştuğunu gösterdi.

ABD ELÇİLİĞİNİN YEMEK SALONUNA DÜŞEN ROKET

Mukteda es-Sadr'ın önündeki diğer bir tehlike de onun cuma günü ABD'nin çekilme sürecinde ateşkes çağrısı yapmasına ve merkezci-mutedil beyanlarına rağmen, İran destekli milis unsurların ABD elçiliğine ve üslerine roket saldırılarını sürdürmesi olarak ortaya çıktı. Özellikle dün gece ABD büyükelçiliği yemek salonuna düşen roketten sonra ABD'nin karşılık verme ihtimali ve İran yanlısı milislerin muhtemel saldırıları gelecek dönemde siyasi süreçleri kontrol altında tutmak isteyen Sadr önünde ciddi bir handikap olarak duruyor. Bu tür asi manevralar aynı zamanda Haşdi Şabi'nin İran destekli cenahının ileride entegrasyona yanaşmayarak, şu aşamada Sadr'ın mobilizasyon gücünü bir kaldıraç olarak kullanmak istediklerini de akıllara getiriyor.

İRAN-SADR YAKINLAŞMASI UZUN SÜRMEYECEK

Kasım Süleymani ve Mehdi el-Mühendis'in ölümlerinin ardından başlayan Mukteda es-Sadr ve İran yakınlaşmasının Tahran'ın siyasi manevra gücünün zayıflaması sonucu, ABD karşıtlığı ve Sadr'ın mobilizasyon kabiliyeti temelinde başladığı hikayenin sonunda oldukça bariz olarak görünüyor. Ancak çok yakın döneme kadar farklı taraflarda yer alan ve sadece ABD karşıtlığı çerçevesinde birleşen bu iki cenahın, uzun dönemli bir ittifak kurmalarının önünde ciddi handikaplar duruyor. Birinci handikap, Mukteda es-Sadr'ın merkezci ve dış müdahale karşıtı açıklamaları ve İran destekli Iraklı milislerin bağımsız ajandaları ve entegrasyona direnmeleri olarak ortaya çıkıyor. Bunun yanında, devam eden halk hareketi, Sadrcılar içerisindeki çatlaklar ve Ayetullah Sistani'nin barışçıl gösterilere desteği de halihazırda bu yakınlaşma karşısındaki diğer engeller olarak görünüyor.

(HABERE GİTMEK İÇİN FOTOĞRAFA TIKLAYINIZ)


1340891_2

Haber Ara