Cemal Kaşıkçı'nın Suudi Arabistan Başkonsolosluğunda vahşice öldürülmesi, ABD Başkanı Donald Trump'ın damadı ve danışmanı Jared Kushner ile Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman arasındaki ilişkiyi tekrar gündeme getirdi. Jared Kushner'in Muhammed bin Selman'a Ekim 2017'de Riyad'da yaptıkları birkaç güne yayılan görüşmeler sırasında Veliaht Prense muhalefet etme potansiyeli taşıyan isimleri içeren bir “düşman listesi” verdiği iddia edildi. Washington Post yazarı David Ignatius, Ekim 2017 tarihinde Riyad'a beklenmedik bir ziyaret gerçekleştiren Jared Kushner'ın, burada Veliaht Prens Selman'la gece yarılarına uzanan görüş alışverişi ve strateji belirleme çalışmaları yaptığını köşesinde yazmıştı.
Suudi ve Birleşik Arap Emirlerlikleri'ne yakın üç kaynağa dayandırılan bilgilere göre, toplantı sonrası bizzat Muhammed bin Selman, Kushner ile Veliaht Prense muhalif Suud kökenli isimleri masaya yatırdıklarını yakın çevresine söyledi.
KAŞIKÇI CİNAYETİNİ TERTİPLEDİ
ABD Temsilciler Meclisi Teksas Vekili Demokrat Joaquin Castro da, Cemal Kaşıkçı'nın katledilmesine ilişkin planı tertiplediği iddiasıyla Jared Kushner'e suçlamalarda bulundu. Amerikan CNN televizyonuna konuşan Castro, iddiasını desteklemek için birçok delil olduğunu ve medyada da birçok haberin yer aldığını ileri sürdü.
Temsilciler Meclisi İstihbarat Komitesi'nde de görev yapan Castro, “Jared Kushner, ABD istihbaratı üzerinden, Suudi Arabistan'da Veliaht Prens Muhammed bin Selman'a bir ölüm listesi, bir düşman listesi vermiş olabilir ve Prens de bunun üzerine hareket etmiş olabilir” ifadesini kullandı.
Castro, “Ortaya çıkan haberler üzerinden Kongre'nin, ABD istihbaratının Suudi Arabistan'a Kaşıkçı'nın siyasi infazına yol açan bir bilgi verip vermediğine dair soruşturma açmasını talep ediyorum” paylaşımında bulundu.
İkili arasındaki gizemli toplantının hemen ardından 4-5 Kasım 2017'de Suudi Arabistan'da kraliyet ailesi mensuplarını, işadamlarını, bürokratları olmak üzere 300'den fazla kişiyi hedef alan bir tutuklama ve tasfiye dalgası başladı. Bu tasfiye dalgasında 57 üst düzey profile sahip isim de bulunuyordu. en çok dikkat çeken isim ise 18 milyar dolarlık servetiyle Suudi Arabistan Prensi El Velid bin Talal'di. Tasfiye operasyonu için Riyad'taki Ritz Carlton Oteli de hapishaneye dönüştürüldü. Kasım 2017'deki tasfiye operasyonu sonrası, Riyad ülke dışındaki muhaliflere yönelik de operasyonlara başladı. Veliaht Prens Selman, operasyondan 100 milyar doların bütçeye aktarıldığını yaptığı açıklamalarda belirtmişti.
Tasfiyenin gerçekleştiği günlerde, Riyad'dan bir helikopter kazası haberi geldi. Kazada ölenler arasında Suud Kraliyet ailesinden Prens Mansur bin Mukrin ve üst düzey yetkililerin olması kazayla ilgili şüpheleri artırdı. İddialar arasında Mukrin ve beraberindekilerin ülkeden kaçmak üzereyken, hedef alındığı da bulunuyordu.
Muhammed bin Selman muhaliflerine yönelik tasfiye operasyonuna ABD Başkanı Donald Trump'ın attığı tweetlerle tam destek vermesi dikkat çekmişti. Trump tweetlerinde, “Kral Selman ve Veliaht Prens'e güvenim tam, onlar ne yaptıklarını biliyor” ifadelerini kullanmıştı. Trump'ın Veliaht Prens'e açık çek veren açıklaması, Washington ve Riyad arasında operasyonlara ilişkin eşgüdüm mü var sorusuna sebep olmuştu.
ABD'li ünlü siyaset bilimci Francis Fukuyama da, Cemal Kaşıkçı'nın kaybolmasının ardından, "Jared Kushner, Cemal Kaşıkçı'nın akıbetini arkadaşı Muhammed bin Salman'a sorsun" ifadeleriyle imalı bir tweet atmıştı.