Dolar

34,9540

Euro

36,7234

Altın

2.999,91

Bist

10.012,03

'Avrupa bize operasyon mu yapıyor?'

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM), Türkiye'yi tekrar denetime aldı. Ankara'dan tepki üzerine tepki gelirken konu ile ilgili akıllardaki ilk soru şu: 'Avrupa bize operasyon mu yapıyor?'

8 Yıl Önce Güncellendi

2017-04-27 16:10:14

'Avrupa bize operasyon mu yapıyor?'

TIMETURK | HABER MERKEZİ

Karar Yazarı İbrahim Kiras, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM)'nin Türkiye için verdiği 'denetim' karararını bugünkü köşesine taşıdı.

Kiras, yazısının girişinde Avrupa ile Türkiye arasındaki ilişkilerin bir özetini amlatarak "Ama son birkaç yıldır ilişkiler eskisinden bile kötü" dedi.

Kiras şöyle devam etti:

"HER İKİ TARAF DA HATALI"

Şimdi taraflar ilişkilerin bozulmasının suçunu birbirlerine atıyorlar ama objektif olarak yaklaşırsak hem Avrupa'nın hem de bizim kusurlarımız ve eksiklerimiz olduğunu kabul etmek gerekir. Özellikle seçime girip oy almak zorunda olan siyasetçilerin kendi ülkelerinin iç kamuoyunun duyarlıklarını gözetmek zorunda oluşu iki tarafın ortak sorunu.

Ne var ki son yıllarda bizim ekstra bir zorluğumuz daha ortaya çıktı. Devlet kurumları içinde yuvalanmış dini cemaat görünümlü bir örgütlenmeye karşı başlatılan mücadelenin olağan hukuk çerçevesi içinde yürütülmesinin zorluğundan söz ediyorum...

BİZ ANLIYORUZ PEKİ YA AVRUPALILAR...

Bugüne kadar dini cemaat olarak gördüğümüz bir yapının aslında devleti ele geçirmek isteyen kökü dışarıda karanlık bir örgütlenme olduğunu anladık, şimdi onları tasfiye ediyoruz diyorduk adamlara.

Biz Türkiye'de neyin ne olduğunu bildiğimiz için devletin gösterdiği refleksin zihinlerimizde karşılığı ve izahı var ama Avrupalıların bütün bunları anlamalarını beklemek fazla iyimserlik değil mi?

ADMALAR DİYOR Kİ

Adamlar bize diyorlardı ki daha yeni referandum yaparak (12 Eylül 2010 halk oylaması) HSYK'nın yapısını değiştirdiniz, bu şekilde oranın yönetimine getirdiğiniz kadroyu şimdi paralel yapı diyerek tasfiye etmek istemenizi anlamıyoruz.

Buradaki kuşkuları gidereceğini düşündüğünüz argümanları masaya getirip durumu iyi kötü izah ettiğinizde dahi bu sefer de mücadelenin olağan hukuk standartları içinde yapılması konusunda ısrara başlıyorlardı. Oysa FETÖ meselesi o kadar karmaşık ve çapraşık bir problem ki ne bunun gerçek mahiyetini Türkiye'nin iç dinamiklerini bilmeyen birine anlatabilirsiniz ne de buna karşı mücadeleyi olağan hukuk standartları içinde sürdürebilirsiniz.

Nitekim 15 Temmuz 2016 günü herkes gördü ki bu mücadelenin olağan standartlar içinde kalarak yapılması mümkün değil. Darbe girişiminin ardından OHAL ilanı zaten bunun için gerekliydi.

BİZ ANLATAMADIK, ONALR ANLAMAMAK KONUSUNDA ISRAR ETTİLER

Ama ne 15 Temmuz'dan önce ne de sonra meseleyi Avrupa'ya anlatamadık. Onlar da kendi ülkelerindeki yükselen yabancı düşmanlığı iklimini de gözettikleri için bizi anlamamakta ısrarcı oldular. Tarihimizin en vahşi darbe girişimi karşısında bile bizimle dayanışma içine girmekten uzak durdular.

Tamam, AB ile aramızı düzeltmek için ortaya attığımız “Geri Kabul Anlaşması”nın başına gelenler aradaki ilişkileri iyice bozmuştu ve Avrupalı liderleri bize karşı kendilerince haklı olarak öfkelendirmişti ama bu durum 15 Temmuz konusundaki duyarsızlığın mazereti olarak kabul edilemez.

Ancak FETÖ ile mücadelenin özgül gereklerinden doğan olağandışılığı dışarıya anlatmanın zorluğu devam ederken gündeme gelen referandum konusundaki tartışmalar bu zorlukların üstüne tuz biber ekti. Şimdi FETÖ'ye karşı mücadelenin aslında otoriterleşme ve demokrasiden uzaklaşma amacıyla yapıldığını ileri süren kesimler Başkanlık yönetimine geçişimizi de eski iddialarına delil olarak göstermeye çalışıyorlar.

KOLAYCILIK...

Kendimizi anlatmanın bu ikinci zorluğu da nur topu gibi kucağımıza verilmişken haber aldığımız Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nin kararını “Türkiye'ye operasyon yapılıyor” diye yorumlamak işin kolay tarafı.

Düşünün ki bize operasyon yaptığını söylediğimiz AKPM'nin birkaç yıl önceki başkanı bugünkü dışişleri bakanımızdı. Türkiye ile AB ilişkilerinde 13 yıllık bir defterin kapatılması ağır ve haksız bir karar ama adamların amacı Türkiye'ye düşmanlıktan ibaret olsaydı 13 yıl önce o defterin açılması da söz konusu olmazdı herhalde diye düşünmek lazım.

BİR KEZ DAHA GÜNDEME GELMİŞTİ

Bir nokta daha: Türkiye'nin 2004'te çıktığı denetim kategorisine yeniden alınması konusu AKPM'de 2008'de gündeme gelmişti ilk defa. AK Parti'ye karşı saçılan kapatma davasına tepki olarak… Anayasa Mahkemesi'nden kapatma kararı çıkmayınca yeniden denetime alma konusu da gündemden kalkmıştı.

Haber Ara