Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Direnin Ruslar geliyor

10 Yıl Önce Güncellendi

2016-02-24 17:55:25

Direnin Ruslar geliyor

Dünkü basından alıntı yaptım bu başlığı. Diyarbekir Büyükşehir Belediye başkanlığında oturan Dersim'li Gülten Kışanak

söylemiş bunu. Terör örgütünün bir yan şubesi olan KCK'ya yaptığı ziyarette. Tam yüz yıl önce, İşgalci, ırz ve namus

düşmanı Müslüman Kürdün harem-i İsmetine tecavüz eden, Rus askerinin torunlarını bu ülkeye davet eden bir siyasi aktör

söylemiş bunları. Bediüzzaman Said-i Nursi'nin milis kuvvet komutanı olarak savaştığı ve sen Norşinli Hazret Diyauddin'in,

Şeyh Masum'un, Şeyh Said-i Palev'nin, Şeyh Şerif-i Kelahsinin, Zokayd Şeyhi Mahmut Efendinin, Siirt meşayıhından Şeyh

Şerafeddin Efendi'nin, Hoyti aşireti reisi Musa Bey'in, Cibranlı Miralay Halit Bey'in, Hayderan aşiret reisi Kör Hüseyin

Paşa'nın, Sıpkan aşiret reisi Abdülmecit Bey'in, Cemil Paşa Kasım Bey'in, Bahtiyar-i aşiret reisi Cemil-i Çeto'nun, Raman

aşiret reisi Emin-i Perihanın, Hazrolu Hatip Bey'in, Silvanlı Sadık Bey'in ve daha nice şerefli Kürd evlatlarının torunları

biliyormusunuz? Dedeleriniz, bugün çağrılan Rus ayısını tam yüz yıl önce yaptığı barbarlık ve alçaklıklardan dolayı bu

mukaddes topraklardan defetmiş kovmuştu. Siz şimdi neredesiniz?

Nasıl olurda günümüzde tam yüz yıl sonra şehid dedelerinin muazzez ruhlarını inciten, Rus dostlarına musamaha ile

bakarsın? Dedelerinizin aziz ruhu bu sessizliğinizden dolayı hicap duyuyor. Bak kardeşim! Rusların Osmanlı döneminde

Doğu ve Güneydoğu Anadolu ile ilgilenmesi 1805 yılına kadar iner. 1806 Osmanlı Rus savaşında, Rus generalleri Erivan

bölgesindeki Kürdleri kendi saflarına davet ederek, himaye ve taltif edecekleri vaadinde bulunmuş iseler de, istedikleri

neticeyi alamamışlar idi. Kırım harbi yıllarında Rusların Kürd aşiretlerine yönelik politikaları 1853-1856 Kırım harbinde

oldukça belirginlik kazanmıştır. Harbin başlamasından hemen önce Kürdlerle yine ilgilenmeye başladılkları görülür. 1

Temmuz 1854 tarihine kadar, harp ilan edildiği esnada, Ruslara sadakat gösteren Kürd aşiretlerine, hudut ötesinde Kürdlerin

harekâtını yönlendiren gizli ajanlara ve çeşitli aşiret reislerine olmak üzere toplam 2150 altın sarf edildiği Rus arşivlerinde

belgeleriyle yer almaktadır. Bütün bunlara rağmen harp ilan edildiği zaman, Osmanlı-Rus hududundaki birçok aşiret Osmanlı

Ordusuna katılarak Ruslara karşı savaşmıştır.1 Rus General Suslov'a göre, Kürdlerin Rus saflarına çekilmesi hediyelerle

olmayıp, tehdit ve zor kullanmayla ancak mümkündür.2

Miralay Bartolomi ise, yaptığı inceleme neticesinde Kürdleri Rus saflarına çekmenin tek yolu olarak, yaşadıkları bölgenin

işgal edilmesi, ekonomik durumlarının Rusların kontrolünde olmasıyla mümkündü.3

1877-1878 Osmanlı Rus Harbi başlangıcında Erzurum'daki Rus konsolosu ile irtibat kuran Dersim'in bazı Kızılbaş aşiretleri

“savaş sırasında Dersim'in Ruslara yardımda bulunacağını” beyan etmişlerdi. Ayrıca bu savaşta, hudut üzerindeki Yezidi

Kürdlerinin boyunlarına haç takarak, (tarih bugün yine tekerrür etmektedir) Rus saflarında, Osmanlıya ihanet ettikleri

görülmektedir. Bundan sonra özellikle Dersim bölgesi ile ilgilenen Ruslar bazı aşiretlerin desteğini sağladılar. Rus ayısı

huyundan ve inadından vazgeçmiyor. Tarih sanki dün gibi tekrarlanmak isteniyor. Rus ayısı sıcak denizlere inmek için hep

hayal kurdu durdu. Çarlık Rusya'sı 19. asır boyunca Osmanlı-Rus savaşlarında bir takım maddi menfaatler teklif ederek

hudut üzerinde bulunan Kürd aşiretlerini Osmanlı devletine karşı kullanmak istemişti. Ancak bu arzularında kısmen başarılı

olmuşlarsa da aşiretlerin çoğu bu savaşlarda Osmanlı devletinin yanında yer almıştır. Küçük ve önemsiz bir kısmı Ruslara

yardımcı olmuş veya Osmanlı topraklarının işgaline tepki göstermemişler idi. 1904 yılında Sason, Muş ve Van'da çıkan

isyana Ruslar Kürdlerle Ermenileri birleştirmek ve bir Ermeni Kürd devleti kurdurmak maksadıyla destek vermiştir. Rusya'nın

Ortadoğu politikası içinde yer edinme hayali 1907'de İngilizlerle yaptığı anlaşma iler başlar. Bu antlaşmaya göre, İran'ın

kuzeyi Rus, güneyi ise İngiliz hâkimiyeti altına girecekti. Böyle bir durum Osmanlı Devleti'nin doğu vilayetleri ile Irak bölgesini

tehdit eder bir hale getirmekti. Osmanlı Devleti'nin iki büyük düşmanı Ruslar ve İngilizler “Osmanlı'nın doğu sınırlarını” bir

çember içine almak istiyorlardı. Dikkat edilirse bu kez sahne de günümüzde İngilizlerin yerini ABD almak istemektedir. 20.

Yüzyılın başına geldiğimizde ise Çarlık Rusya'sı bu kez Kürd aşiretlerini sadece muharebelerde yardımcı kuvvet olarak değil,

tıpkı Ermeni meselesinde olduğu gibi bunlara da bir takım siyasi vaatlerde bulunmaya başlamıştı. Bilindiği üzere Rusya'nın

amacı öteden beri Akdeniz'e ulaşabilmek idi. Bu da ancak Osmanlı devleti toprakları üzerinde mevcut emellerinin

gerçekleşmesine bağlıydı. Bunlardan biri ve en önemlisi Boğazlara yerleşebilmek diğeri de Doğu'dan İskenderun körfezine

ulaşabilmekle mümkündü. Balkan savaşları sırasında Osmanlı devletinin tüm dikkatlerinin bu alana yoğunlaştığı sırada Çarlık

Rusya'sı bundan tam yüz yıl önce boğazlara yerleşme meselesini yeniden düşünmeye başladı. Ancak boğazlar vasıtasıyla

Akdeniz'e çıkmakta bir takım engellerle karşılaşınca bu defa Ermenileri himaye politikasına ağırlık vererek uluslararası

platformlarda Ermeni ıslahatı konusunda ön plana çıkmaya çalıştı. Bu sayede Ermenilerin desteğini alan Çarlık Rusya'sı,

himayesinde kurulacak bir Ermenistan üzerinden Akdeniz'e ulaşabilecekti. Aslında Rusların kaygısı Ermenilerin yaşadığı

sahalarda ıslahat yapılması değildi. Aksine Osmanlı devletine müdahale edebilmek için bölgenin her zamankinden daha

istikrarsız olması gerekiyordu. İşte bu noktada Ruslar ister Ermeniler, isterse Kürdler tarafından çıkarılsın her isyan ve olayı

bu maksatları için değerlendireceklerdi. Bu yüzden bölgede ıslahatın yapılmasını engellemeye çalışmışlardı. Ermeni ve Kürd

unsurları devlete karşı ayaklandırdıkları gibi, Ermenileri Kürder, Kürdleri de Ermeniler aleyhine kışkırtmışlar, neticede Birinci

Dünya Savaşı öncesinde Doğu illerinde istikrarsızlığı hat safhaya taşıyarak, işgale hazır hale getirmişlerdi. 1916 Şubat

ayında Erzurum,19 Şubat'ta Muş, 1 Mart'ta Bitlis, 19 Nisan'da Trabzon ve 25 Temmuzda Erzincan Çarlık Rusya'sının işgal

ederek kirlettiği vatan toprakları idi. Yaşattıkları vahşet derin bir yara bırakmış ve uzun yıllar Müslüman Kürd halkınca

babadan oğla anlatılmış durmuştu. Bugünün Kürd çocuklarının sadece Diyarbekir Pasur (Kulp) ilçesinin boğazında 12-15

Temmuz 1916 tarihinde 7500'u aşkın ecdadının işgalci Rusya'sının askerlerince şehid edildiğini bilmemesi, katil Putin'in

ayaklarına kadar giderek beraber olduğunu vurgulamaktan kaçınmayan, sefiller için cesaret olmuştur. Oysa yıllarca Kürdlere

bir kimlik dahi vermeyen Suriye'nin faşist Baas yönetimine karşı sessiz duran Rus ayısına güvenmek, günümüz seküler Kürd

siyasalının en büyük açmazı ve utanması gereken yalakalığıdır. Evet, günümüz Rusya'sı geçmişte olduğu gibi hala

Akdeniz'e inmenin yollarını arıyor. Yoksa Rus ayısının Suriye'de ne işi olabilir?

1. P. Avriyanov, 19.Asır'da Rusya, Osmanlı, İran Muharebeleri, (Terc. Adil Efendi- Mustafa Efendi),1926 s.172

2. P. Avriyanov, age. s. 200-2002

3. P.Avniyanov, age. s.202-203

Haber Ara