Dolar

32,5836

Euro

35,0060

Altın

2.464,69

Bist

9.883,45

'Canlı kalkan savaş suçu'

'Canlı kalkan savaş suçu'

9 Yıl Önce Güncellendi

2015-09-01 12:30:26

'Canlı kalkan savaş suçu'
ADEM DEMİR - Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Akif Okur, Cenevre Sözleşmesi'nin temelini oluşturan Roma Statüsü'nde, "canlı kalkan"ın uluslararası savaş suçu olarak kabul edildiğini söyledi.

Okur, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde, özellikle Türkiye-Irak sınırındaki illerde son dönemlerde sivillerin, "canlı kalkan" olarak kullanılmasına ilişkin AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, canlı kalkan meselesinin, Cenevre Sözleşmesi'ne göre uluslararası savaş suçu olduğunu belirtti.

Uluslararası hukuka göre, küçük çocukların savaştırılması ve kimyasal silahların kullanılması gibi canlı kalkan eylemlerinin de savaş suçu olduğunu vurgulayan Okur, şöyle konuştu:

"Canlı kalkan olayı, Cenevre Sözleşmesi'nin temelini oluşturan Roma Statüsü'nda açıkça uluslararası savaş suçu olarak kabul ediliyor. Onun için canlı kalkan meselesi, öyle masum ve makul etkinliklermiş gibi gösterilemez. Özellikle Türkiye örneğinde olduğu gibi terör örgütünün çağrıları üzerine toplanarak çatışmaların yaşandığı bölgelere gidenler suç işlemektedirler."

Okur, terör örgütü PKK'nın, "canlı kalkan" organizasyonuyla birçok açıdan kazançlı çıkmayı hedeflediğini aktardı. Burada iç içe geçmiş birden fazla unsur olduğunu dile getiren Okur, şunları anlattı:

"Terör örgütü, canlı kalkan eylemleriyle Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) terörle mücadelesinde sivil öldürdüğü propagandasını yapmak ve yaymak istiyor. Tabii, bununla yurtiçinde kitlesel eylemlerin yapılmasını amaçlarken, yurtdışında da dünya kamuoyunda Türkiye üzerine bir baskı yapılmasını sağlamayı arzu ediyor. Ayrıca çatışma bölgelerine taşınan sivillerin varlığıyla kendilerine yönelik operasyonları bertaraf ederek örgütteki kayıplarını azaltıyor. Netice itibarıyla sivillerin, çatışma bölgelerine gittiğini gören TSK mensupları, operasyonlara ara bile veriyor. Eğer, kaza sonucu bir sivil hayatını kaybederse örgüt bu sefer de meseleyi büyüterek içeride ve dışarıda kitlesel eylemler yaptırıyor. Yani PKK, bu tür eylemlerden her açıdan kazançlı çıkmayı hedefliyor."

- "Hukuki yaptırımı olmalı"

Okur, terör örgütü mensuplarının, TSK ile girdiği çatışma sırasında, tehlikenin olduğu bölgelere giderek "suçluyu koruma amaçlı" eylem yapan canlı kalkanların suç işlediğini ve bunun da hukuki yaptırıma tabi tutulması gerektiğine inandığını vurguladı.

Türkiye'deki "canlı kalkan" olayında insanların evlerini, işletmelerini korumak amacıyla eylem yapmadığına dikkati çeken Okur, şöyle devam etti:

"Terör örgütünün çağrılarıyla organize olup araçlara binerek dağ başlarına, yani sıcak çatışmaların olduğunu bölgelere gidiyorlar. Dağ başındaki çatışma bölgesine giden sivil, 'Bu örgütün mensubuyum' diyor. Bu da suç teşkil ediyor. Durum böyle değilse o zaman örgüt, açık ya da örtülü bunları zorluyor. Her halükarda orta yerde bir aktivist eylem söz konusudur diyemeyiz. İster bir devlet isterse bir örgüt yapsın, uluslararası hukukta yeri çok kesin ve nettir. Canlı kalkan, savaş suçudur."

Okur, "canlı kalkan" organizasyonlarına katılanların kendilerine alan açmak ve gelebilecek eleştirilerden kurtulmak için dillendirdikleri, "Gönüllülük esastır, savaş suçu sayılamaz" şeklindeki savunmalarının gerçekçi olmadığını aktardı.

"Teröristleri koruma amaçlı organize bir faaliyet için mazeret kabul edilemeyeceğini" dile getiren Okur, şunları anlattı:

"Nasıl ki savaştırılan çocukların 'Ben kendim geldim' mazereti geçersizse aynı şekilde sivillerin de çatışma alanlarına taşınmasına farklı bahaneler gösterilmesi geçersizdir. Eğer bir yetişkin, güvenlik birimleriyle suçluların çatıştığı bir yere gidiyorsa o zaman hukuken başka bir tartışma var demektir. Canlı kalkan, aslında bu tür bir girişimle suçlu tarafın bir mensubu olduğunu itiraf ediyor. Böyle olunca bu tür bir itirafın hukuki mahiyeti de farklı oluyor."

Okur, Türkiye'deki, "canlı kalkan" algısının değiştirilmesi gerektiğini ifade etti. Öncelikle bunun "masum ve makul" bir eylem olmadığının yurtiçinde ve yurtdışında anlatılmasının önemine değinen Okur, şunları kaydetti:

"Bu konularda çalışma yapan uluslararası sivil toplum kuruluşlarıyla temasa geçerek bir duyarlıklık oluşturulması lazım. Türkiye'deki sağduyulu sivil toplum kuruluşlarının desteği alınarak örgütün bu konudaki kara propagandalarının önünü kesilmesi şarttır. Oluşturulan bu kamuoyuyla beraber, bazı yasal düzenlemeler yaparak cezai yaptırımlar hayata geçirilmelidir. Tıpkı kimyasal silahların kullanılması ve çocukların savaştırılması gibi canlı kalkan eylemlerinin de uluslararası ceza mahkemelerine göre savaş suçu olduğunun Türkiye ve dünya kamuoyuna anlatılması gerekiyor."

Haber Ara