Dolar

42,5183

Euro

49,5613

Altın

5.776,89

Bist

10.979,33

HDP vekilleri barışseverliğin, demokratlığın, insanlığın ve mertliğin neresinde?

10 Yıl Önce Güncellendi

2016-07-08 10:08:43

HDP vekilleri barışseverliğin, demokratlığın, insanlığın ve mertliğin neresinde?

Bir ülkenin idaresine talip olan bir partinin o ülkede kim tarafından ve ne adına girişildiğine bakmaksızın gerçekleştirilen bütün şiddet ve terör eylemlerini mahkûm ve faillerini telin etmesi o partinin sıradan görevleri arasındadır. Çünkü bir partinin iktidar olması, topluma verdiği güven ile doğru orantılıdır. Söz konusu olan eğer can güvenliği ise, din, ideoloji, parti iktidar, muhalefet, karşıtlık ve yandaşlık birer ayrıntıdır. Yani, ayrıntı demekten kastımız, hepsinin telkinleri, çabaları ve ilk görevleri bu güvenliği sağlamaya yönelik olmaları gerektiğidir. Bu duyarlılıkta olmayan bir birey, bir dernek, bir cemaat, bir parti ve hatta bir devlet o toplum için potansiyel bir tehlike ve bir musibettir.

Bugün Türkiye'deki şiddet ve terör eylemlerinin failleri PKK ile İŞİD'dir. Bu saldırıları aynı derecede melun ve menfur görmek yerine bazılarını mahkûm edip bazılarını da lisanıhâlleriyle destekleyen bir birey, bir grup ve bir parti de benzer eylemleri gerçekleştirme potansiyeline sahip değil mi? Dikkat edilirse, toplumsal barışın sağlamada ve buna katkı sunmada hayati derecede önemli bir konumda bulunan HDP'nin insanların hayatına mal olan şiddet ve terör eylemleri arasında ayrım yaptığı izlenimi vermesi bile insanı dehşete düşürmeye yetiyor. Bizi de HDP'nin barışseverliği ve demokratlığı ve vekillerinin insanlıkları, mertlikleri ve vicdanları hakkında şüpheye düşüren şey de işte şiddet ve terör eylemlerine karşı uyguladığı çifte standarttır.

Dün Kürtleri inkâr, asimilasyon ve imhaya tabi tutan bir devlet olduğu için belki şiddete başvurmanın da bir anlamı ve göz yumulabilir bir yanı vardı. Ama bugünün Türkiye en azından her şeyi konuşup tartışabildiğimiz bir düzeye gelmiştir. Türkiye'nin partisi olma iddiasında bulunan HDP'den de doğal olarak beklenen, her türlü şiddeti mahkûm ve telin etmesidir. Ancak HDP, şiddetin İŞİD patentli olanını mahkûm ve telin ederken, şiddetin PKK patentli olanını da masum ve takdir etmeyi yeğlemekte, söylem ve eylemleriyle PKK'nin siyasi ve milis kolu gibi davranmaktadır.

Oysa toplumsal barışın yakın olduğuna ve kanlı haberlerin artık tarih olacağına toplum olarak inanmaya başlamıştık. Hatırlanacağı gibi, Kürt Açılımıyla birlikte bütün bir Türkiye olarak toplumsal barış ve güvenin kısa bir süre içinde sağlanacağı inancı hâkim olmuştu. Çünkü sorunun kaynağı olan inkâr, asimilasyon ve imha dönemi sona erdirilmiş ve kalan sorunların da her ne pahasına olursa olsun adım adım çözüleceği güçlü bir irade ile belirtilmişti. Nitekim Kürtçe üzerindeki yasakların kaldırılması, TRT Şeş'in ( TRT Kürdi) kurulması ve Kürtçenin okullara seçmeli ders olarak konulması bu sürecin ilk somut adımlarından sadece birkaçı idi. Kamuoyunun olumlu tepkileri, Anadilde eğitim de dâhil olmak üzere bütün sorunlarımızın üstesinden gelebileceğimizi gösteriyordu. Artık Kürtçe konuşmak veya Kürt müziği dinlemek istediğimizde, etrafımıza bakmak zorunda kaldığımız günler geride kalmıştı. Türkiye'den ayrılmak dâhil her düşünceyi dillendirip konuşabildiğimiz bir zemin bile oluşmuştu. HDP de 7 Haziran 2015'teki seçim meydanlarında barışçı ve dahi bütüncül bir dil kullanıyor, “Türkiye'nin partisi” olduklarını söylüyor ve “PKK'ya silahı bıraktıracak olan gücün AKP değil, HDP olduğunu” haykırıyordu. Sadece bu silah bıraktırma sözü-vaadi bile Kürtlerin güvenini ve oylarının çoğunu kazanmalarına yetmişti bile. HDP'yi kendisinin bile beklemediği 80 milletvekili ile ödüllendirmeleri bundandı.

Ama HDP milletvekilleri teşekkür konuşması yerine, ayaklarının tozuyla Kürtlere keleşli tehditler savurmakla aslında silahı hala bırakmadıklarını da zımnen ifade ettiler. PKK da hiç vakit kaybetmeden şiddet ve terör eylemlerine başlamıştı bile. Kamuoyu HDP'den verdiği sözler doğrultusunda icraat beklerken, eşbaşkanlardan Yüksekdağ, sırtlarını yasladıkları güçleri ilan ediyordu. Siyasi iradesini PKK'ye teslim eden HDP'yi halk 1 Kasım 2015'te ciddi olarak uyardı. Ancak HDP seçmenin bu uyarısını dikkate almayı değil, PKK'nin şiddetini meşrulaştırma politikasını tercih etti.

Madem bulunduğunuz ülkede siyaseti tercih etmiş ve o ülkenin parlamentosuna girme başarısını göstermişsiniz, bundan sonraki göreviniz ve önceliğiniz de ülkenin ve ülkede yaşayan bütün bireylerin güvenliği olmalı değil mi?

PKK'nin neden yeniden şiddet ve teröre yöneldiği ve HDP'nin neden şiddet dilini tercih ettiği sorusu ve cevabı da hayati derecede önem arz etmektedir. Bize öyle geliyor ki, PKK-HDP, şiddet eylemlerinin devleti bölge halkına zulmetmeye yönelteceğini ve zulüm gören halkın da kendilerine katılacağını düşündü. Yani ne kadar zulüm ve ölüm, o kadar ölüm… Ancak bu hesapları tutmadı. Halk katılmak şöyle dursun, siyasi desteğini dahi ciddi bir şekilde geri çekti. Dağa kaçırılan çocukların ve çatışmalarda ölenlerin yakınları bunların hesabını PKK-HDP'ye sormaya başladılar. Bunun kesinlikle bir hak arama mücadelesi olmadığını ve şiddetin Kürtleri büyük bir felakete götürdüğünü görebiliyorlar artık. HDP vekilleri de artık halkın arasına giremiyorlar. Gittikleri yerlerde de ya kendilerine hesap soruluyor veya konuşturulmuyorlar. Kürtler PKK-HDP'nin kendilerinden aldığı gücü başından beri kendi değerlerine karşı kullandığının farkındadır ve bu oyunu bozacaklardır.

HDP'nin içindeki muhalefet de er ya da geç gün yüzüne çıkacaktır. Onca baskılara rağmen Altan Tan ve Kadri Yıldırım gibi şahsiyetler partilerinin bazı politikalarını beğenmediklerini dillerinin ucuyla dahi olsa söyleme cesareti gösterebiliyorlar. Çünkü iman ve vicdan sahibi olanlar gördükleri haksızlıklar karşısında uzun süre suskun kalamazlar!

Sözümüzü HDP vekillerine birkaç soru ile bitirelim:

- Sizler PKK'nın şiddet eylemlerini meşru bir savaşın bir parçası olarak gördüğünüz için mi, mahkûm etmiyorsunuz?

- İnsanları enselerinden, başlarından, arkalarından ve uykuda vurulanları ve bombalı-mayınlı saldırılar düzenleyenleri telin edip, öldürülenler için de vicdan azabı duyduğunuz oluyor mu?

- Vekili olduğunuz ülkeye ve o ülkenin insanlarına karşı gerçekleştirilen her türlü şiddet ve terör eylemini aynı derecede görüp telin ettiğinizi söyleyebilir misiniz?

- Bugün artık her sorunumuzu açıkça konuşup tartışabildiğimiz bir Türkiye olduğu halde, sizin hala inkâr döneminin şiddet dilini kullanmanız ne kadar barışçı, demokratik ve insanidir?

- Söz verdiğiniz gibi, PKK'yı silah bırakmaya uğraşmak yerine, söylem ve eylemlerinizle Kürt gençlerini PKK'ye katılmaya teşvik ettiğiniz için, sizin de bu ölümlerde bir payınız yok mu?

ekol türk
Baris insanlik, demokrat,mertligin hatta kürt'lügün neresinde bunlar? Ancak ebu cehil, ebu lehep gibiler dünya durdukca Hakkin karsisinda duracak.Zira insanin iki kutbu vardir.Hak ve batil, Hakka talip olanda, Batila talip olanda tercihinin geregini yapacak.Biri zulum etmek icin Digeride zulmü yok etmek icin mücadelelerini sürdürecek.Zulme talip olanlarin irki ZALiM ler.Hakka talip olanlarin irki MÜ'MiN ler irkidir.gerisi deriden ibarettir.

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara