Dolar

32,5173

Euro

34,7871

Altın

2.422,17

Bist

9.672,31

Ayda 30 milyon ilaç reçetesi

5 Yıl Önce Güncellendi

2019-07-03 08:22:38

Ayda 30 milyon ilaç reçetesi

“Aylık 30 milyonun üzerinde reçete yazılıyor. SGK Başkan Yardımcısı Cevdet Ceylan, yaptığı açıklamada, ‘Aylık ortalama 30 milyonun üzerinde reçete yazılıyor ve ilaçları eczacılarımız aracılığıyla vatandaşlarımıza ulaştırıyoruz' ifadelerini kullandı.”

Yukarıdaki paragrafı 30 Haziran 2019 tarihli bir gazeteden aldım.

Türkiye'nin bir Hastalar Cumhuriyeti haline geldiğinin beyanıdır.

80 milyonluk bir ülkede kaç aile vardır? Ayda 30 milyon reçete bütün Türkiye'nin hasta olduğunu gösteriyor.

İşin garibi bununla iftihar ediyoruz. Hastane sayısı hızla artıyor… Doktor sayısı hızla artıyor… Eczane eczane eczane pıtrak gibi… Halkımız ilaç sanayisine bağımlı olmuş. İlaç fabrikaları gece gündüz çalışıyor.

Bir eczacı dostum anlattı, sahibi bulunduğu eczanede ayda bir tek kalp ilacından 900 kutu satılıyormuş. İlaçla ilgili acayip bir özellik:

Kâğıdında, “Kalp problemi olanlar kesinlikle kullanmasınlar!” yazılı.

Sağlıklı bir toplumda hastalar dışında kimse ilaç kullanmaz. İlaç kullananlar da zaruret, gerek, ihtiyaç varsa kullanırlar.

Dünyanın sağlıkta birinci ülkesi İspanya'ymış. Sevgili ülkemiz kim bilir kaçıncı sırada.

Bizim sağlık sistemimizin özellikleri:

Genellikle hastalara geçmiş olsun bile denilmez.

Doktorlar genellikle, yazdıkları ilaçlar hakkında yeterli bilgiye sahip değildirler.

Bizde tıpla tedavi, ucuz-pahalı ilaç yutturmaya planlanmıştır.

Modern tıbba karşı olan Profesör Doktor Rasim Küçükusta'nın şu kitabını dikkatinize sunuyorum:

“Adamın Biri Doktora Gitmiş… Gidiş O Gidiş!” (Hayy Kitap)

Halkının büyük kısmı hasta olan, büyük miktarda ilaç yutan bir toplumda sağlığın iyi olduğunu söylemek için deli olmak gerekir. Sağlıklı insan, ilaç kullanmayan insandır.

Yıllar önce birkaç kere yazmıştım, yirminci asırda tanınmış Fransız edibi Jules Romains “Doktor Knock” isimli bir piyes yazarak halkı hasta eden sağlık sistemini hicvetmişti.

Modern tıptan, insanî tıbba yönelmedikçe Türkiye'nin sağlığı düzelmeyecektir.

Hastalanan vatandaşlarımızı kimyevi ilaç tıbbıyla değil paralel tıplarla tedavi etmeye çalışmalıyız.

İnsan şu üç şeyle ayakta durur, yaşar:

Birincisi besin maddeleri, ikincisi su, üçüncüsü hava. Büyük şehirlerimizde bunların hepsi bozuktur.

Müslümanlar Müslüman'ca yaşarlarsa ve İslam tıbbıyla tedavi olunurlarsa sağlıklarını koruyabilirler.

Ceza kanunumuza, gerekmediği halde ameliyat yapan doktor ve hastaneleri cezalandıracak madde ilave edilmelidir. Aşırı ilaç tüketimi mutlaka frenlenmelidir. Doktorlar, yazdıkları ilaçların en azından prospektüslerini okumuş ve öğrenmiş olmalıdır.

Yazımı sağlıklı kalınız diye bitirmek istiyorum ama bugünkü durumda bu söz havada kalacak.

***

İktidar popülizm yapmamalı.

Muhalefet yıkıcı ve olumsuz yaygara muhalefeti yapmamalı.

Kimse arivistlik yapmamalı.

İslamî kesimde birtakım yetersizler ve yarı cahiller hizmet mıncıklaması yapmamalı.

***

Kaddafi'den sonra Libya'da millî bir hükümet kurulmuştu. Lakin emperyalist devletler, BOP ile bu İslam ülkesini parçalamak için Hafter isimli laik bir generali getirdiler, imkân sağladılar, ikinci bir devlet kurdurdular, iç savaş çıkardılar. Aynı oyunu her yerde yapıyorlar. Laik Hafter Libya'nın meşru lideri değildir ve dünya Müslümanları tarafından desteklenmemeli, kabul görülmemelidir.

***

Her gün yazsam azdır… Bugünkü tarihle Fransa'daki Sarı Yelekliler kalkışması 33'üncü haftasına girdi ve bir türlü sona ermiyor. Türkiye'de de aynı şeyi deneyeceklerdir, bundan kimsenin en ufak bir şüphesi olmasın.

Ülkemizde yapacakları bu kalkışma hareketine Kızıl Yelekliler ismini verebiliriz. Başarılı olurlarsa seçimle gelen iktidar seçimsiz olarak, sivil bir darbe ile devrilecek, kaos ve anarşi yaygın hale gelecektir. Dış düşmanlarımız ve içerdeki yardakçıları bunu bekliyor.

***

Egemen azınlık ve vesayet sistemi taraftarı bir CHP'linin, “Türkiye'de demokrasinin d'si bile yoktur” iftirası kocaman bir yalandan ibarettir. Demokrasi var ki iktidar Ankara'yı, İstanbul'u, İzmir'i, Antalya'yı ve daha nice büyük şehri kaybetmiştir.

Birinci Paşa zamanında demokrasinin d'si bile yoktu.

İkinci Paşa zamanında 1945'e kadar demokrasinin d'si yoktu. Lakin bugün var. Nasıl var? Bize göre demokrasi var, onun da kocaman bir D'si var…

Saçma sapan laflar ederek milleti kendilerine güldürtmesinler.

***

Her işin ilmi ve kültürü vardır. Siyasetin de elbette vardır. Bir ülkede önüne gelen herkes siyaset profesörlüğüne soyunursa o ülkede siyaset kirlenir, ayağa düşer.

Üniversitelerimiz, medyamız, siyaset konusunda halka ışık tutmalıdır.

Deli dana bir sürü siyasetçimiz var. Onlara kim sus, dur diyecek?

***

Müslüman bir toplumun durumunun iyi olup olmadığı, İslami ölçütlerin ışığında anlaşılır. Ölçüt, kıstas, kriter demektir… Müslüman bir toplum, özet de olsa ilmihalini bilmiyorsa, beş vakit namaz kılmıyorsa durumu ÇOK kötü demektir. Bunun büyük vebali başta Diyanet olmak üzere bilenlere aittir… Namaz kılanların sayısı yüzde onun altına düşmüş, sonra bir takım cahiller İslam çok ilerliyor edebiyatı yapıyorlar… Zavallılar.

 

Haber Ara