Yaşlı Avrupa gittikçe hırçınlaşmaya ve tarihteki “Barbar” moduna dönmeye başladığını rahatlıkla söyleyebilirim. Maddi olarak her ne kadar refah içinde oldukları gözlense de devlet ve halkta fakirleşme, ellerindeki imkanların yabancılar, özellikle Müslümanlar tarafından alınacağı paranoyası içine girdiler. İslam'dan ve göçmenlerden korkan Avrupa içine kapanmaya başlamış olsa da hala akli selim olan kişilerin de olduğunu belirtmeliyim.
Irkçılık tüm dünyanın olduğu kadar Avrupa'nın da başına bela olmuştur. Alman Faşist Nazilerden kaçarken eski Sovyetlerin despot ve insanlık düşmanı Komünist rejimin kucağına düşmüştü. Yıllarca Komünist rejim altında ölüm kalım savaşı veren Orta Avrupa 1990'lı yılların başında yeniden özgürlüğünü kazandı. Ancak bu kez kapitalizmin vahşi çarkları arasında sıkışıp kaldılar. Yine bir çıkmazın ve bilinmezin içine düştüler.
Çek cumhuriyetine şimdiye kadar 3 kez geldim. Ancak ne hikmetse her geldiğimde ülkenin ismi ya da sınırları değişiyor. Şimdi ise tekrar ismi değişti. Bundan böyle ülke Çekya olarak isimlendirilecek. Slav ırkından olan Çeklerin veya Çekyalıların aslı Karadeniz'in Karpat dağlarına dayanır.
Başkent Prag Orta çağdan beri mimarısını koruyan ender kentlerden biridir. Ülkeyi işgal eden Hitler kadar canavar olan Ruslar bile bu kentin dokusuna pek dokunmamış. Şimdiki Çek halkı tarihin mirasını yiyor diyebiliriz. Gotik, Barok, Roman, Rönesans ve Rokoko tarzındaki mimari yapıları Prag'ın katı, son derece kaba ve ayrımcı tutumuna rağmen insanlığın ortak mirası olarak turistlere hizmet vermektedir. Vitava nehrinin üzerindeki onlarca köprünün en muhteşemi şüphesiz ki Charles taş köprüsüdür.
Eskilerin vazgeçemeyeceği Bohemya Kristallerinin orijinalı hala sertifikalı olarak Prag'da satılmaktadır. Bunca sahtekarlığa rağmen, Bohemya Kristalleri sanırım devlet korumasına alınmış olmalı ki, sahtesine rastlanmadığını ifade etmeliyim. Kendisine bile saygısı olmayan halkın bir çoğu çevreyi ve tarihi yerleri pis tutmak için sanki bir yarışa girmişler. Belediyenin temizlik hizmetleri ise son derece zayıf.
Ülke Orta çağ devrine dönmeye hazırlanıyor!
Her geldiğimde ülkeyi biraz daha değişmiş bulduğumu belirtmeliyim. Ancak bu kez eskisine nazaran akademi ve entelektüel çevre ile halk ve bürokratik çevreleribile tedirgin ve hiç olmadığı kadar bencil ve korkak buldum. Aslında ülkenin geçirdiği evrelere göre halk evresine göre şekillenmiş. Komünist idareden kalan eski emekliler, bunlar en çok ezilen ve yokluk çeken kesimdir. 1989'da Kadife Devrimini yapan aydın ve entelektüel kesim ile Kapitalizm çarkları arasında dünyaya gözlerini açan üç nesille karşı karşıyayız. Her sınıf birbirini anlamakta zorluk çekiyor. Ben ise her üçü ile de anlaşamadım. Hepsi çok aşırı ve soyutlayıcı noktalarda bulunuyor.
Kimsenin kimseye merhameti ve yardımı yok. Herkes daha çok kazanmanın derdine düşmüş. Eski emekliler çok zor şartlarda yaşarken yeni nesil tüketim, alkol, uyuşturucu hastalığının girdabında debelenmekte. İnanç ise her geçen gün daha azalıyor. Ülkenin yüzde 65'i resmi olarak ateisttir. Hiçbir şeye inanmıyorlar. Papazlar ve Kilise yetkilileri ülkede o kadar çok entrika ve sahtekarlık yaptılar ki halkın dinden soğumasına neden oldular. Onlarca Kilise müze veya başka amaçla kullanılıyor. Bütün dinleri Hristiyanlık gibi algılayan halk kesinlikle dinden konuşmak istemiyor.
Hak ve son gerçek din olan İslamiyet hakkında halkın akılına ilk olarak DEAŞ ve türevleri olan terör örgütleri geliyor. Bundan dolayı Müslümanların ülkelerine gelip yerleşmesini istemiyorlar. Mültecilere kapılarını kapattılar.Kilise baskısı hariç tutulacak olursa gelinen nokta tam bir Orta çağ kafası ve anlayışıdır
AB'nin ısrarcı olamasına binaen bir kaç kişiyi Mülteci olarak kabul edebileceklerini belirttiler. Çek Cumhuriyeti 70 ve Slovakya ise 100 kişiyi kademeli olarak iki yıl içinde alabileceklerini belirttiler. Kendileri inanmasa da yine alacakları kişilerin Hristiyan ailelerin yetim çocukları olmasının gerektiğini şart koştular. Bu konuyu Prag Üniversitesindeki bazı yetkililerle konuştum.
Kadife Devriminden eser bile kalmadı
“Kendiniz inanmıyorsunuz ve Hristiyan değerlere savaş açmış olmanıza rağmen neden Müslüman değil de Hristiyan kişileri tercih ettiniz?” diye sorunca, “ İllede tercih etmemiz gerekirse Hristiyanları seçeriz. Çünkü onlarla aynı frekanstayız. Hatta onların bize entegre olmaları daha kolay. Ama Müslümanlar ise Kur'an'dan başka öğretilere itibar etmiyor. Onun için Müslümanların bize uyum sağlaması zor.” ifadelerini kullandılar.
Ülkesi işgal edilmiş, havadan ve karadan bombaların yağdığı kentlerden savaş nedeniyle kaçan veya ekonomik nedenlerden dolayı başka yerlere çalışmaya giden kişileri Irklarına ve dinlerine göre ayırt etmek sözde medeni, insan veya hayvan haklarını savunanlara yakışıyor mu? Bu ayrımcı ve bencil fikirler yüzünden toplum her geçen gün daha da mutsuz ve şiddet yanlısı olmaya mahkum oldu. Oysa paylaşmak ve çoğulculuk bereketi artırır. Bir de işin garip tarafı bu devletler uluslararası insan hakları sözleşmesini imzalamış ama ilk önce kendileri ihlal ediyor.
Orta Avrupa ülkelerinin en gelişmiş endüstrisine ve sanayisine sahip olan ülkelerin başında Çek Cumhuriyeti gelmektedir. Her ne kadar işgal ettiği alan küçük olsa da bölgede önemli izler bırakan ülkelerden biridir. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu I. Dünya savaşının sonunda yıkılınca 1918'de Slovakya ile birleşerek Çekoslavakya adını almıştı.
II. dünya savaşında ise Slovakya Nazi Almanya'sı ile anlaşarak birlikten ayrıldı. 1945 yılında SSCB yanı kızıl Ordu birlikleri ülkeden Nazileri kovdu. Alman işgaline son verdiler ancak Rusya'nın işgali başladı. Dağılan Çekoslovakya tekrar birleşti. Ülke yaklaşık 50 yıl komünist baskısı altında yaşadı. İdare her ne kadar Komünist olmuş olsa da SSCB'den oldukça farklı bir politika izleyen ülke de 1968'de yönetime gelen Alexander Dubcek liberal politika izleyerek ülkesini fakir ve yoksul bir Komünist ülke olmaktan çıkardı. Sanayileşmiş ve kalkınmış ülkeler arasına söktü.
Komünizm tüm dünyada ve SSCB'de çatlamaya başlayınca ilk ayaklanan Prag oldu. 1989'un Kasım ayında “Kadife Devrimi” adı verilen ayaklanmalarda idare değişti. Komünist yönetimden kansız bir şekilde kapitalist rejime geçti. Aradan fazla geçmeden yine kan dökülmeden ülke ikiye ayrıldı. Birisi Çek diğeri ise Slovakya cumhuriyeti oldu. Her ikisi de NATO ve AB üyesi oldu ama Kadife devriminin yapılış amacı ve gayesinden geriye pek bir şey kalmadığını belirtmeliyim.
Gelecek hafta devam edecek...
Yorum Yap