Dolar

42,5291

Euro

49,5628

Altın

5.744,63

Bist

11.007,37

Karadeniz’den PKK’ya destek yok!

11 Yıl Önce Güncellendi

2015-08-19 12:07:21

Karadeniz’den PKK’ya destek yok!

Karadeniz gezimiz boyunca ülkemizin kuzey kıyısının en sonu olan Hopa'ya kadar gittik. Burası diğer yerlere göre çok daha değişik bir yer olduğunu hemen belirtmeliyim. Ana cadde üzerinde ve Hükumet konağının bulunduğu meydanın etrafında Kürt ırkçılığı yapan HDP binasının hemen yanında ÖDP ve az ilerisinde de CHP ile Halk Evlerinin merkezi bulunmaktadır. Bu aradaki kahve ve lokallerde oturan insanların bazılarının “top sakallı” bazılarının “post bıyıklı” olduğuna şahit olduk.

Oturup bazılarıyla sohbet etme imkanı buldum. Marksist ideolojiye sahip bu kişiler “ezilmiş halkların” yanında olduklarını dile getirdiler. Vatan hainliği veya bölücülüğü asla kabul etmiyorlar. Son seçimlerde diğer solcuların geneline yakını gibi bunlarda HDP'ye oy vererek Halkların kardeşliğini pekiştirmek istemişler.

Ancak son zamanlarda bölgede varlıkları gittikçe artmakta olan HDP kisvesi altındaki PKK terör örgütü mensuplarının bulunması halkta tedirginlik meydana getirdi. Irkçılığa karşı olan Marksistler karşılarında Kürt ırkçılığı yapan ve masum halkı katleden kişileri görünce araya mesafe koymaya başladılar. Bunun üzerine bölgede konuşlanan terör yanlısı kişileri tavsiye etmeye başladıklarında “yoldaşım” dedikleri Kürt ırkçılarının saldırısına uğradılar. Bu bardağı taşıran son damla oldu.

Hopa halkının bir kısmı ortak eylem yaptığı Kürt ırkçıları ile anlayış farklılığı olduğunu kavradı. Terör yanlısı ve vatan haini gruplarla oluşan dostluğa karşın Karadeniz halkından oldukça tepki aldıklarının farkındalar. Bunun için “vatan, millet ve bayrak” düşmanlığına müsaade etmeyeceklerini dile getirdiler.

Aslında PKK yanlısı terör gruplarının bu bölgede yer edinmesinin en baştaki etkeni “din düşmanlığıdır” Her iki grup arasındaki din düşmanlığı beraberinde sahte Marksizm ideolojisi etrafında “Faşist rejime karşı işbirliğini”getirdi. “Devrimcilik – demokratlık” adı altında ortak hareket eden aşırı solcu Hopalıların bir çoğu bu gelişmelerden son derece rahatsız. Zaten bölgedeki normal halk her zaman vatanın bölünmezliğinden yana oldukları bilinen bir gerçektir.

Karadeniz halkı gerçekten ülkesine bağlı vatanperverdir. Teröristle normal halkı birbirinden gayet net bir şekilde ayırıyor. Yıllardan beri Doğu ve Güneydoğu illerinden Karadeniz bölgesine mevsimlik işçi gelir. Çay, Fındık ve Kivi toplama işinde çalışan on binlerce insan bu bölgeden ekmek yemektedir. Karadeniz halkı mevsimlik gelen bu kişileri evine alır barındırır, yediğini yedirir, malını, evini ve çocuklarını emanet ederek bu insanlara iş verirler. Kardeşlik ve dostluğun en güzel örneğini sunar.

Bölgenin Turizme değil yatırıma ihtiyacı var  

Meydana gelen terör olayları ve gittikçe artmaya başlayan Kürt ırkçılığına karşın Karadeniz halkı Kürt halkını dışlamadı. Eskisi gibi normal Kürt vatandaşı olanları kardeş bilerek yine kapısını açtı. Hiç kimseyi geri çevirmediler. Çünkü normal bir Kürdün vatanına ve milletine bağlı olduğunu bilirler. Teröristlere sıfır tolerans tanıyan Karadeniz halkının Kürt kökenli vatandaşlarımıza kapılarını eskisi gibi açmaları aslında son derece sevindiricidir.

Terör örgütü PKK ve yandaş kuruluşlarıyla Karadeniz'e sızma girişimi olduğu bir gerçektir ancak bölge halkından sadece Hopa, Hemşin ve Pazar ilçelerinde kısmen sahip olduğu desteğin azaldığını söyleyebilirim. Diğer kentlerde ise bırakın desteği sempati dahi besleyen yok ve olması da imkansız görünüyor. Aşırı solcu bazı Türk ve Laz grupların PKK yanlısı teröristlere olan sempatisi terör ve şiddet yüzünden gittikçe azalmaktadır.

“Yeşil Yayla” projesine karşı eylem yapan grupların da bazı çıkar çevrelerince istismar edildiğini dile getirerek kendi imkan ve yöntemleriyle mücadele edeceklerini dile getirdiler.Yayla yoluna değil, yolun geçeceği güzergah'a tepkili olduklarını dile getirdiler.

Karadeniz doğa turizmi bakımından eşsiz bir güzelliğe sahiptir. Ancak bölgenin kalkınması turizme indirgenemez. Bölgeye ciddi anlamda fabrika ve iş sahaları açılmalıdır. İç göç mutlaka durdurulmalıdır. Gençlerin iş bulamadığı bir ortamda aşırı solcu fikirlerine kapıldığını görüyoruz.

Turizm'den yöre halkından ziyade tur organizatörleri kazançlı oluyor. Gelen turistler halka yarar değil aksine külfet getirmektedir. Gerek Arap ve gerekse yerli turistlerin uğrak yerlerinden Avane Şelalesinin etrafı plastik şişe ve çöp yığınından geçilmiyor. Gelen pisliğini orada bırakıp gidiyor. 50 metre ilerideki çöp bidonuna atmayacak kadar bencil olan kişiler bölgeye ancak pislik ve kötülük götürebilir. Devlet bölgeye turizmi teşvik edecekse operatörlerin eğitimli ve doğa sevgisine sahip olmasından başlamalıdır.        

Batum nasıl elden çıkarıldı?  

Seyahatimızı bir adım daha ileri götürdük. Bazılarına göre hala “Misak i milli" sınırları içinde olan Batum'a Gürcistan'a bağlı Acara Özerk Cumhuriyetinin başkentine gittik. Karadeniz'in en önemli tarım ve ticaret kentinin yanında oldukça verimli balık havzasına sahiptir.  Romanya'daki Kostence gibi Batum'un da denizi kumsal ve turizme müsaittir.  

Gürcistan ve Batum ile ortak tarihimiz var. Sadece komşumuz değil aynı zamanda bu topraklarda akrabalarımız ve dostlarımız bulunmaktadır. Kısa zaman içinde iki ülke stratejik ortak haline geldi. Gürcistan'da iktidara gelen her lider Türkiye ile dostane ilişkilere önem verir. Şimdiki cumhurbaşkanı Giorgi Margvelashvili her ne kadar Rusya yanlısı gibi gözükse de ülkemizle olan ilişkiye son derece önem vermektedir. Özellikle ulaştırma ve enerji hatlarının geçiş noktasında Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan arasında oluşturulan üçlü iş bşrliği hayatı öneme sahiptir.

Batum, Çoruh nehri üzerinde ve 1564'te Kanuni Sultan Süleyman döneminde  fethedildi. Osmanlı burasını Lazistan sancağının merkezi haline getirdi. Yaklaşık 320 yıl Osmanlının egemenliğinde kaldı. Sonra Moskof devreye girdi ve işgal edildi. 1921 yılında Batum garip bir anlaşmayla, Gürcistan'ı işgal eden Moskof Bolşevik ordusuna bırakıldı.

Milli Mücadelenin verildiği yıllarda silah ve mühimmata ihtiyaç duyan Karadeniz ve Türkiye halkı bu ihtiyacını Batum'dan karşılaşmıştır. Rize Muhafaza-i Hukuki Milliye Cemiyeti başkanı Mehmed Efendi İngiliz savaş gemileri arasından bin-bir güçlüklerle geçerek elde ettiği silahların büyük bir bölümünü Kurtuluş ordusuna ve Mustafa Kemal'e gönderdi. Böylece Batum milli mücadele yıllarında bir nevi silah temin yeri oldu ve Sakarya savaşında kullanılan cephanenin geneline yakını bu yolla temin edilmiştir.

 Acara özerk cumhuriyeti hala Türkiye'nin garantörlüğündedir.  Sovyetlerin dağılmasından sonra 1991'de bağımsızlığını alan Gürcistan'dan hemen sonra Aslan Abaşidze liderliğinde Acara Özerk Cumhuriyeti kuruldu. O zamandan beri ilişkileri son derece iyidir. Ülkedeki 8 üniversite'de Türkoloji bölümü ve Batum başta olmak üzere bir çok okulda Türkçe dersleri seçmeli olarak okutulmaktadır.

Bölgede Karadeniz iklimi ve bitki örtüsü hakimdir. Türkiye'nin Kafkasya ve Orta Asya'ya açılan Sarp Sınır kapısından günde binlerce Gürcü ve Türk vatandaşı giriş ve çıkış yapar. Aynı kapı Gürcistan'ın Batı'ya açılan tek kapısıdır. Ekonomik güçlük çeken Gürcüler için Artvin, Rize, Trabzon, Giresun  ve hatta Ordu kentleri adeta bir geçim kaynağıdır.    

 Batum'da bulunan Orta camii Osmanlı İslam mısrasından kalan tek ve önemli bir ibadethanedir.  “Valide Sultan” olarak da anılan bu camii Hamşioğlu (Khimshiashvili) Aslan Bey tarafından iki Laz ustaya 1866 yılında yaptırılmıştır. Osmanlı'dan kalma diğer eserlerin yok edildiği kentteki bu camii devamlı olarak ibadete açıktır. Ancak ezan sadece Cuma ve Bayram namazlarında dışa yönelik okunabiliyor. Camii el işi süsleme ve ahşap yapısıyla kentin en güzel ve tarihi eserlerin başında gelmektedir.   

Gürcistan ve Batum'da Türklere yönelik tuzaklar

Kentin yatırımcısı ve işletmecilerinin geneline yakını Karadenizli iş adamlarıdır. TAV'ın yaptığı Batum Havalimanı hem Türkiye'ye hem de Batumlulara hizmet vermektedir.

Batum'da Gürcüler, Acarlar, Lazlar, Azeriler, Ruslar, Osetler, Rumlar ve Ermeniler bulunur. Ancak burada yaşayan Ermeniler çok fakir olmalarına rağmen “Soykırım yalanına” inanmışlar. “Bir gün Türkiye'den tazminat alarak bu fakirliğin biteceğine” inandırıldılar. Batum merkezde küçük bir kilisenin önünde “sözde soykırım anıtı” yapmışlar. Kiliseyi gezmeye gelen Müslüman Türklere son derece saygısız ve hoş görüşüz davranmaları anlaşılır gibi değil.   

Bu arada iki ülke ve toplum arasında en önemli sorunlardan birisi güvenlik meselesidir. Resmi görevli veya sahte polis ve güvenlik birimleri ülkeye giden Türk iş adamlarına ve Turistlere şantaj yapılmaktadır. Fakir ülke insanlarının ne yazık ki akılları da “fakir” ve düşük kapasiteli işliyor. “Çok zengin” olarak gördükleri Türkleri kaçırarak ailelerinden fidye istemek neredeyse bir geçim kaynağı haline geldi. Bu işe sadece “mücrim” diyeceğimiz insanlar değil üst düzey bürokrat ve siyasilerin de katıldığını işittik.

Batum ve Gürcistan'a kara yolu ile özel araçla gitmenin son derece tehlikeli olduğunu belirtmeliyim. Yolda “polis” görünümlü gruplar aracı durdurup arama bahanesiyle ellerindeki uyuşturucuyu arabaya bırakıyorlar. Sonra da “aracında uyuşturucu var” diyerek pazarlığa başlıyorlar. Ya yüklü miktarda para verip kurtulacaksın ya da o haydutlar tarafından kaçırılıp işkence edildikten sonra ailenle irtibata geçilerek yine para vererek kurtulacaksın.

Bir başka problem de bölgede ticaret yapan iş adamlarını kapsıyor. Maliye müfettişleri teftiş amaçlı gittikleri Türk müteşebbislerin ofislerinde sözde “sahte fatura” bulduklarına dair tutanak tutarak işlem yapmaktadır. Ancak istenilen yüksek miktardaki rüşveti verenler bu muameleden kurtuluyor. Rüşvet vermeyenler ise mahkemeye sevk ediliyor. Sonra Mahkeme de şantaj devam ediyor. Uzlaşma yoluna gidilirse para vererek hapisten kurtuluyor, para vermeyenlere ise yıllarca hapis verilebiliyor.

Haksız ve hukuksuz davranış üzerine Sayın Recep Tayyip Erdoğan birkaç devreye girdi ve bazı mahkumların serbest bırakılmasına vesile olsa da bu işlem hala devam ettiğini üzülerek belirtmeliyim. Ancak bu kötü ve çağ dışı eylemleri yapanların suç örgütü olduğunu unutarak Gürcü halkının Türklere karşı olduğu manasına gelmez. Halkın yegane geçim kaynağı Türk iş adamları ve Türkiyedir. Ancak ülke de faaliyet gösteren mafya bozuntuları masum halkımızı tuzağa düşürmektedir. Bu konuda dikkatli olunmalıdır.

https//:twitter.com/aslanbalci1

 

Mehmet biseli
Ülkemizi içine kapayıp küçültmek istiyorlar.İnsanımızı ve çevre kültürleri iyi tanımak gerekiyor.

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
SON VİDEO HABER

Prof. Özkaya: 'Antioksidan ve vitamin takviyeleri ömrü kısaltıyor'

Haber Ara