Bilindiği üzere CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisinin içinde olduğu koalisyon, PKK ve FETÖ ile bağlantılı insanlara meclis üyesi listelerinde yer vermekle suçlanıyordu. Tüm mitinglerde bu suçlamalar dillendiriliyor muhalefetin PKK'nın ve FETÖ'nün argümanlarıyla siyaset yaptığı söyleniyordu. Bunu gözler önüne sermek için de geçtiğimiz günlerde sosyal medyaya devletin bazı kişilerle ilgili tuttuğu raporlar servis edildi.
Raporlar PKK- KCK ile irtibatlı kişilerin bilgilerinden oluşuyor. İçlerinde en küçük maddi yardımdan örgütte ideolojik eğitim almaya kadar irili ufaklı yığınla ayrıntı mevcut… Takibin detaylı yapıldığı açık. Raporları incelerken aklıma takılan bir kaç soruyu ve birkaç öneriyi sizlerle paylaşmak istiyorum.
1) Eğer listede sayılıp dökülen bilgilerin her biri, hukuken örgütle bağlantılı olma suçu oluşması için yeterli ise, adalet bakanlığı bu kişilere meclis üyesi olmaları için nasıl temiz adli sicil belgesi verdi?
2) Şuan neden bu kişilerle ilgili gerekli yasal işlemler yapılmıyor da seçime girmeleri bekleniyor?
3) Hukuken suçlu oldukları halde yine de sicillerinin temiz olduğuna dair resmi belge alabilmişlerse, devlet yetkililerinin de örgüte yardımdan ya da görev ihmalinden yargılanmaları gerekmez mi?
4) Raporlar seçim maratonunun ilk günlerinde değil de neden son günlerinde ortaya çıkarıldılar?
****
Ve bir kaç öneri…
Ülkemizin başına bela olan PKK terör örgütü ile bağlantılı olanların titiz ayrıntılarla afişe edilmesi önemli sonuçlar doğuracaktır seçmen açısından. Ancak, en az PKK kadar tehlikeli olan FETÖ terör örgütünü ve 15 Temmuz'u da unutmayalım… FETÖ terör örgütüne mali, siyasi, idari, istihbari, hukuki yardımlarda bulunmuş; örgütün palazlanmasını, devlet içinde güçlenmesini söylem ve eylemleriyle desteklemiş, onun önerdiği kişileri aday listelerine dahil etmiş parti ve kişilerin de aynı şekilde ifşa edilmesi gerekir. Özellikle örgütün siyasi ayağının açığa çıkarılması gerekir ki bu konuda ciddiye alınır hiçbir siyasi operasyon yapılmadı şimdiye kadar… Böyle kompleks bir örgütün siyasi ayağının olmaması düşünülebilir mi? Hiçbir operasyon yapılmaması, örgütün siyasi ayağının olmadığı anlamına mı geliyor?
****
Hatta madem seçim dolayısıyla gizli ilişkiler bir bir açığa çıkarılıyor ve halk devletin aleyhine iş yapanlarla ilgili bilinçlendiriliyor, o halde vatandaş olarak şunları beklemek de hakkımız değil mi?
Mesela yerel yönetimlerde, ihaleler üzerinden kendilerine, yakınlarına, yandaşlarına çıkar sağlayanlar oluyor mu? Acaba, belediye başkanlarının, yardımcılarının çocukları ya da damatlarından, doğrudan veya dolaylı olarak bu çıkardan pay alanlar var mı? Partilerin ilçe yöneticilerinden doğrudan ya da dolaylı olarak iş takibi yapan, başka belediyelerden ihaleler alan, kamu kaynaklarından zenginleşen kimseler var mı?
31 martta koltuğunu bırakmaya hazırlanan yerel yöneticilerin son 3 ayda yaptıkları resmi personel alımları ve atamalarda objektif ve adil kriterler göz önünde bulunduruldu mu?
****
Şayet oluyorsa, kamu kaynaklarının, yetim hakkının ahlaki ve hukuki kurallar hiçe sayılarak eş, dost, akraba, yandaş ve partili arasında pay edilmesi de PKK'nın ve FETÖ'nün yaptığından farksız, yıkıcı bir terör türüdür bana göre ve en ağır bir biçimde cezalandırılmalıdır. Kimse yoksul halkın sırtından ahlaksızca zenginleşemez… Kimse yoksul halkın vergisini kendi siyasi çıkarı için birilerine peşkeş çekemez, çekememelidir… Devletin istihbarat birimleri pekala bu ilişkiler ağını açığa çıkarabilir, deşifre edebilir ve sonuçları yargıya intikal ettirebilir. Suçlular sadece görevden el çektirmeyle, tekrar aday göstermeme yoluyla kurtulamaz, kurtulmamalıdır.
Meydanlarda sadece PKK bağlantılarına odaklanıp FETÖ ve yereldeki rant ilişkilerini göz ardı etmek doğru olmaz. Halk raporlarla PKK taraftarlarını öğrendiği gibi FETÖ taraftarlarını ve rantçıları da öğrenmeli ki büyük fotoğrafı daha net görebilsin.