Dolar

32,2964

Euro

34,6522

Altın

2.412,35

Bist

10.045,74

NSU cinayetlerini araştıran milletvekiline ölüm tehdidi

NSU cinayetlerini araştıran milletvekiline ölüm tehdidi

10 Yıl Önce Güncellendi

2015-07-10 12:33:55

NSU cinayetlerini araştıran milletvekiline ölüm tehdidi
Almanya'da Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) terör örgütünün işlediği iddia edilen cinayetleri araştırdığı için ölüm tehditleri alan Thüringen Eyalet Parlamentosu Sol Parti Milletvekili Katharina König, tehditlerin kendisini yıldıramayacağını belirterek, "Ne olursa olsun kararlıyım. Bu tehditler ne aşırı sağ ile mücadelemi sekteye uğratabilir ne de NSU Araştırma Komisyonu'ndaki görevimi yerine getirmemi engelleyebilir" dedi.

Eyalet parlamentosunda kurulan NSU Araştırma Komisyonu'nun üyesi olan König, 8'i Türk 10 kişiyi öldüren terör örgütü NSU'nun kurulduğu Thüringen'de, örgütün karanlık bağlantılarını aydınlatabilmek için çaba gösteriyor.

König, AA muhabirine yaptığı açıklamada, son aylarda aldığı tehditlerin arttığını, geçen hafta Neonaziler tarafından gönderildiğini tahmin ettikleri bir mektupta, "Bir sonraki doğum gününü yaşayamayacaksın" denildiğini anlattı.

Güvenlik birimlerinin son tehditleri ciddiye aldığını ve kapsamlı soruşturma başlattıklarını kaydeden König, "Hiç etkilenmedim diyemem. Sokakta yürürken arkama, sağıma soluma bakıyorum. Bazen, yalnız mı yürüyorum, bir sonraki trene mi binsem diye de düşündüğüm oluyor" dedi.

Tehditler karşısında geri adım atmayacağını, dört yıldır karanlık bağlantıları aydınlatılamayan NSU terör örgütünün üzerine gitmekte kararlı olduğunu vurgulayan König, "Bu tehditler aşırı sağcılarla mücadelenin ne denli önemli olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. Ne olursa olsun kararlıyım. Bu tehditler ne aşırı sağ ile mücadelemi sekteye uğratabilir ne de NSU Araştırma Komisyonu'ndaki görevimi yerine getirmemi engelleyebilir" diye konuştu.

- "NSU üç kişiden ibaret değil"

2011 yılı sonunda NSU terör örgütünün cinayetlerinin ortaya çıkmasının ardından federal başsavcılığın hazırladığı iddianamede yalnızca üç kişilik bir hücreden bahsedilmesini gerçekçi bulmadığını vurgulayan König, iki yılı aşkın süredir devam eden NSU davasının da yeni soru işaretlerine yol açtığını dile getirdi.

NSU'nun çekirdek ekibinin çok daha geniş bir yapılanmayla hareket ettiğinin anlaşıldığına işaret eden König, şunları söyledi:

"NSU kesinlikle dışarıya kapalı, üç kişiyle sınırlı bir hücre değil. Birbirleriyle bağlantılı sayıları 200'ü bulan kişinin faaliyet gösterdiği bir şebeke. Bu gerçek, 200 kişinin tamamının cinayetlerde, Köln ve Nürnberg'deki bombalı eylemler ve banka soygunlarında fiilen rol aldıkları anlamına gelmiyor. Ama bu 200 kişinin çoğu, NSU'nun çekirdeğindeki üç kişinin ideolojik tercihlerini biliyordu, onların neden yeraltına çekildiklerinden haberdardı. Bu üçlüye mali veya lojistik destek sağlayanlar var. Ehliyet, sağlık sigortası, telefon temin etmelerine yardımcı olanlar var. Ayrıca cinayetlerin işlenmekte olduğundan da haberi olanlar vardı. NSU'nun yalnızca üç kişilik bir hücre olduğu varsayımı gerçeği yansıtmıyor."

- "Devlet daha fazlasını biliyor"

König, NSU terör örgütünü 1990'ların sonunda kurdukları tahmin edilen Uwe Mundlos, Uwe Böhnhardt ve Beate Zschaepe'nin yakın çevresinde en az 40 iç istihbarat teşkilatı muhbirinin bulunduğuna dikkati çekerek, devlet görevlilerinin NSU hakkında çok daha fazla bilgiye sahip olduklarını ancak bunları mahkeme ve parlamento araştırma komisyonlarıyla paylaşmadıklarını iddia etti.

König, şöyle devam etti:

"Bugüne kadar NSU Araştırma Komisyonu çalışmalarından elde edebildiğimiz bilgiler ve benim kanaatim şu; devlet yetkilileri kesinlikle resmi olarak açıkladıklarından çok daha fazlasını biliyor. İç istihbarat teşkilatı, içişleri bakanlığı ve polis, bugüne kadar çok sınırlı bilgi verdi ancak çok daha fazlasını biliyorlardı. İç istihbarat konumundaki Anayasa Koruma Teşkilatı'nın, NSU üçlüsünün bir dönem silah temin etmeye çalıştıkları hakkında bilgi sahibi olduğunu biliyoruz. Neonazilerin silah temin etmeye çalıştıklarında, bunu eylem gerçekleştirmek için istediklerini de gayet iyi biliyoruz. Nazi ideolojisinin bir parçasıdır bu. Yani Anayasayı Koruma Teşkilatı örgütün öldürme hedefi ve araçları olduğunu biliyordu ancak sonra cinayetler işlenirken, bunların arkasında kimin olduğunu bilip bilmedikleri konusunda elimizde delil yok. Ben bunu bilmelerine rağmen harekete geçmemiş olmaları gibi korkunç bir ihtimali tahayyül edemiyorum."

- "Ailelere karşı sorumluluğumuz"

NSU tarafından öldürülenlerin ailelerinin yıllardır cinayetlerin aydınlatılmasını beklediklerini, örgütün bağlantılarını ortaya çıkarmayı ailelere karşı bir sorumluluk olarak gördüklerini vurgulayan König, "Aileler bilmek istiyor. Babalarının, kardeşlerinin, oğullarının neden öldürüldüğünü, Alman devletinin ne kadar bilgi sahibi olduğunu, ne denli işin içinde olduğunu bilmek istiyorlar. İşte benim üstlendiğim görevin çerçevesi bu. Elimden geldiği ölçüde ailelere bu soruların yanıtlarını vermeye çalışacağım" ifadelerini kullandı.

Almanya Başbakanı Angela Merkel'in NSU cinayetlerinin ortaya çıkmasının ardından hiçbir şeyin üzerinin örtülmeyeceği ve cinayetlerin tüm yönleriyle aydınlatılacağı yönünde verdiği sözün iç istihbarat teşkilatından bazı belge ve bilgileri alabilmelerine katkı sağladığını söyleyen König, daha fazla belgeye erişim imkanı sağlanmasının önemine değinerek, şöyle devam etti:

"NSU cinayetlerinin tüm yönleriyle aydınlatılabilmesi için o dönemlere ilişkin tüm ilgili dosyaların içişleri bakanlığı, iç istihbarat teşkilatı BfV, eyalet teşkilatları, dış istihbarat teşkilatı BND ve askeri istihbarat tarafından mahkemeyle paylaşması gerekiyor. Bu dosyalar meclis araştırma komisyonlarıyla da paylaşılmalı. Cinayetlerin aydınlatılması için atılması gereken adım budur."

- "Kamuoyunun desteğine ihtiyacımız var"

NSU cinayetlerinin ilk olarak ortaya çıktığı 2011 yılı Kasım ayında bazı belgelerin iç istihbarat teşkilatı BfV'de imha edilmiş olmasının, cinayetleri aydınlatma çabalarını olumsuz etkilediğini belirten König, gerçekleri ortaya çıkarabilmek için kamuoyu desteğinin büyük önem taşıdığını dile getirdi.

König sözlerini şöyle tamamladı:

"Bazı devlet yetkilileri, geçmişte olanları tam olarak hatırlamadıklarını öne sürerek bilgi vermiyor. Zaman zaman önümüze gizlilik gibi engeller çıkarılıyor. Bu da bazı soruların yanıtsız kalmasına yol açıyor. Ne yazık ki NSU örgütü ve tüm bağlantılarını yüzde 100 oranında aydınlatabileceğimizi düşünmüyorum ancak bizler, yani parlamentolardaki araştırma komisyonları, diğer yandan müdahil avukatlar, araştırmacı gazeteciler, NSU Watch gibi sivil inisiyatifler kararlı bir şekilde çabalarımızı sürdürürsek, belki yüzde 70 oranında gerçekleri aydınlatmayı başarabiliriz. Kamuoyunun desteğine ihtiyacımız çok ama çok büyük. Toplum NSU'nun aydınlatılmasını çok daha güçlü bir şekilde talep etmelidir. Buna ihtiyacımız var."

- NSU'nun karanlık bağlantıları

Almanya'da, 2000-2007 yıllarında 8'i Türk 10 kişiyi öldürdüğü ve çok sayıda soygun gerçekleştirdiği ileri sürülen NSU terör örgütünün varlığı ve cinayetlerdeki rolü, 4 Kasım 2011'de tesadüf sonucu ortaya çıkmıştı.

NSU üyelerinden Uwe Böhnhard ve Uwe Mundlos, 4 Kasım 2011'de bir banka soygununun ardından saklandıkları karavanda ölü bulunmuş, terör örgütü üyelerinin intihar ettikleri öne sürülmüştü. NSU terör örgütü üyesi olduğu gerekçesiyle yargılanan Beate Zschaepe ise NSU üyelerinin son kullandıkları hücre evini ateşe verdikten sonra polise teslim olmuştu.

NSU cinayetlerinde kullanılan Ceska marka silah hücre evinde bulunmuştu. Zschaepe, davada susma hakkını kullandığı için NSU cinayetlerine ilişkin birçok soru, yanıt bekliyor.

- Zschaepe hakkındaki suçlamalar

Başsavcılık tarafından hazırlanan iddianamede, Zschaepe'nin terör örgütünü kuran üç kişiden biri olduğu belirtiliyor ve cinayetlerden eşit derecede sorumlu olduğu kaydediliyor. Ancak işlenen cinayetlerde Zschaepe'nin olay yerlerinde olduğuna ilişkin görgü tanığı ifadesi bulunmuyor.

Terör hücresinin kullandığı evi ateşe veren Zschaepe hakkında ayrıca komşu katlarda yaşayanların can güvenliğini tehlikeye atmak ve kasten adam öldürmeye teşebbüs suçlamaları da bulunuyor.

NSU davasında Zschaepe'nin yanı sıra örgüte yardım ve yataklıkla suçlanan dört kişi daha yargılanıyor.

NSU'yu kuran Neonazilerin, yıllarca hücre evlerinde faaliyet göstermelerine rağmen Alman güvenlik birimleri tarafından tespit edilememiş olması ülkede büyük skandala yol açmış, daha sonra NSU üyelerinin geçmişte bazı istihbarat muhbirleriyle temasta oldukları ortaya çıkmıştı.

Almanya iç istihbarat teşkilatında aşırı sağcı gruplara ve kullanılan muhbirlere ilişkin bazı belgelerin, 4 Kasım 2011'den günler sonra imha edilmesi kuşkulara yol açmıştı.

Haber Ara