Dolar

32,3602

Euro

34,7713

Altın

2.400,93

Bist

10.208,65

Küresel Göç ve Kalkınma Forumu

Küresel Göç ve Kalkınma Forumu

9 Yıl Önce Güncellendi

2015-10-14 15:40:49

Küresel Göç ve Kalkınma Forumu
Başbakan Ahmet Davutoğlu, mülteciler konusunda sorumluluğun coğrafi yakınlıktan değil, insani, vicdani sorumluluktan ve duyarlılıktan kaynaklandığını belirterek, "O vicdan, tüm insanlığa yani hepimize aittir. Esasen başta göç dalgasından etkilenen Avrupa Birliği ülkeleri olmak üzere, uluslararası toplumun Suriyeliler ve diğer sığınmacılara yönelik maddi yardımın da ötesine geçen daha kapsamlı bir strateji uygulama zorunluluğu vardır" dedi.

Davutoğlu, Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı'nda düzenlenen Küresel Göç ve Kalkınma Forumu'nun açılışında yaptığı konuşmada, Suriye'de yaşanan krizin 2. Dünya Savaşı'ndan sonra dünyanın yaşadığı en büyük, en ciddi insani trajedi haline geldiğini, bu kriz nedeniyle neredeyse Suriye nüfusunun yarısını teşkil eden 12 milyon erkek, kadın ve çocuğun yer değiştirmek zorunda kaldığını belirtti.

Suriyelilerin 4 milyondan fazlasının komşu ülkelere sığınmacı durumuna düşerken, geriye kalan 7,6 milyonunun kendi ülkesinde yer değiştirdiğini anlatan Davutoğlu, "Bunların her biri, tedbir alınmazsa bir sonraki aşamada mülteci olarak hepimizin kapılarına dayanacaklar. Çok daha büyük bir mülteci dalgasıyla karşı karşıya kalmak istemiyorsak, Suriye'deki zulme bir an önce 'dur' demek zorundayız" diye konuştu.

Davutoğlu, Türkiye'nin, Suriye'de yaşanan krizin başından bu yana açık kapı politikası izleyerek, din ve etnik köken ayrımı yapmaksızın, Suriye ve Irak'tan 2,5 milyona yakın kişiye ev sahipliği yaptığını hatırlatarak, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'nin rakamlarına göre en fazla mülteciye ev sahipliği yapan ülke olduğunu söyledi.

- Suriyeli sığınmacılara yapılan yardımlar

Türkiye'nin, ülkesindeki Suriyeliler için geri göndermeme ilkesine sıkı bir şekilde riayet ettiğini, insanlık hukukunu bu anlamda koruduğunu vurgulayan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ülkemiz barınma merkezlerinde bulunan 260 bin Suriyeli'nin gıda ve gıda dışı malzemeler dahil olmak üzere tüm ihtiyaçları karşılanmaktadır. Suriyeli misafirlerimize sağlık, psikolojik destek, mesleki eğitim ve sosyal aktivite imkanları sunulmaktadır. Ayrıca barınma merkezleri dışında yaşayan yaklaşık 2 milyon Suriyeli, ülkemiz tarafından sağlanan geçici koruma ve ücretsiz sağlık hizmetlerinden istifade etmektedirler.

Geçici koruma altındaki Suriyeliler için ülkemizde gerçekleştirilen cerrahi operasyonların toplam sayısı 280 bindir. Tıbbi muayene sayısı 9 milyondur. Herhangi bir ülkenin bütçe rakamlarına dönüştürüldüğünde nasıl rakamlara ulaşılabileceği, hepinizin tahmin edebileceği hususlardır. Krizin başından bu yana doğan Suriyeli bebek sayısı 66 bindir. Bilsinler ki doğdukları ülke Türkiye, özgür ve demokratik ülkedir. Asırlarca mazlumlara kucak açtığı gibi, onları da bağrında barındıracak ve zalimlere terk etmeyecektir."

Davutoğlu, Türkiye'de okul çağında 600 bin Suriyeli çocuk bulunduğunu, bunlardan 230 bininin eğitim kurumlarında öğrenimlerine devam ettiğini söyledi.

Başbakan Davutoğlu, Türkiye'de geçici koruma altındaki Suriyelilerin ihtiyaçları için 8 milyar dolar harcama yapıldığını anlatarak, "Ancak bugüne kadar ülkemize uluslararası toplum tarafından yapılan toplam yardım 417 milyon dolar civarında kalmıştır" dedi.

- "Uluslararası toplum, gerekli dayanışmayı göstermeli"

Türkiye'nin, Suriyeli ve Iraklı sığınmacılar için 4 yıldır gösterdiği çabaların küresel anlamda bir model teşkil ettiğini belirten Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Uluslararası toplumun gerekli dayanışmayı göstermesini ve yük paylaşımı konusunda daha duyarlı hareket etmesini beklediğimizi ifade etmek istiyorum. Sığınmacılar konusunda coğrafi yakınlığın sorumluluk anlamına gelmediği hepimizce bilinen bir husustur. Coğrafi yakınlık, bu anlamda bir yük olarak değerlendirilemez. Mülteciler konusunda sorumluluk, coğrafi yakınlıktan değil, insani, vicdani sorumluluktan ve duyarlılıktan kaynaklanmaktadır. O vicdan, tüm insanlığa yani hepimize aittir. Esasen başta göç dalgasından etkilenen AB ülkeleri olmak üzere, uluslararası toplumun Suriyeliler ve diğer sığınmacılara yönelik maddi yardımın da ötesine geçen daha kapsamlı bir strateji uygulama zorunluluğu vardır. Öncelikle, Suriye'den yeni mülteci dalgalarını engelleyebilmek için Suriye içinde mutlak surette bir güvenli alan oluşturulması artık bir zarurettir."

- "2015'te 65 bine yakın göçmen denizden kurtarıldı"

Deniz yoluyla Avrupa'ya geçmeye çalışan ve bir kısmı bu yolculukta hayatını kaybeden Suriyelilerin dramının her geçen gün ağırlaştığını dile getiren Davutoğlu, 2015 yılı başından bu yana Sahil Güvenlik Komutanlığı'nca 65 bine yakın göçmenin denizden kurtarıldığını, bu rakamın son 5 yıldakinden fazla olduğunu, Sahil Güvenlik Komutanlığı'nın bu konudaki çalışmalarının ayda 5 milyon avroya mal olduğunu söyledi.

Suriye krizinin başlamasından bu yana terör faaliyetlerinin artması gibi, olumsuz kriz yansımaları ve yan etkilerini de herkesin bir kez daha tezekkür etmesini rica eden Davutoğlu, bunların tümünü uluslararası toplumun dikkatine sunduklarını ancak bu uyarılara gereken tepkiyi ve cevabı alamadıklarını ifade etti.

Esed rejimi ve DAEŞ'in katliamları nedeniyle göç etmek zorunda kalan mazlum halklar için Suriye içinde güvenli bölge kurulmasını gündeme getirdiklerini hatırlatan Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Eğer bu güvenli bölge, üç yıl önce kurulmuş olsaydı şu anda milyonlarca Suriyeli, Suriye'yi terk etmek zorunda kalmayabilirdi. Geçen sene DAEŞ'e ve Suriye rejiminin hava saldırılarına karşı korunan bir bölge kurulmuş olsaydı, bugün bu konuyu çok daha farklı bir bağlamda konuşur olurduk. Bu konuda gerekli adımların atılması için uluslararası topluma çağrı ve uyarılarda bulunduk, bulunmaya da devam ediyoruz. Uluslararası toplumun sorumlu üyelerinin, bu kritik dönemde sığınmacıların yaşadığı insanlık dramını hafifletmek için elinden gelen çabayı göstermesi ve insani görevini yerine getirmesi gerekmektedir. Diğer taraftan, sığınmacılar konusunu bazı ülkeler sadece egemenlik çerçevesinde değerlendirmektedir. Ancak yaşadığımız çağda, özellikle insani konularda egemenliğin tezahürü sadece iş birliğiyle mümkün olabilmektedir. Herhangi bir ülkenin 'şurası benim sınırım, benim egemenlik alanım, buraya herhangi bir mülteci giremez' demesi, insanlık hukuku bağlamında da uluslararası hukuk bağlamında da doğru bir yaklaşım değildir."

- "Kıtaları, toplumları, denizleri, bölgeleri bölmek, insanlığa karşı işlenen bir suçtur"

Davutoğlu, "İnsani krizlere karşı politikamızı, duvarlar örerek veya korkuları körükleyerek sürdüremeyiz, gerçekleştiremeyiz. 'Şu kıta sadece Müslümanlara veya Hristiyanlara aittir' gibi bir yaklaşımla kıtaları, toplumları, denizleri, bölgeleri bölmek, insanlığa karşı işlenen bir suçtur. Özellikle Avrupa içinde son dönemde artan ırkçı temayüllere, dışlayıcı yaklaşımlara karşı Avrupalılar olarak bizlerin hep beraber müsamaha kültürüyle cevap vermemiz gerekmektedir" dedi.

Yaşanan krizin kazananlarının insan kaçakçıları, tacirleri ve diktatörleri olurken, kaybedenlerinin mazlumlar, savunmasızlar, zayıflar ve çocuklar olduğunu ifade eden Davutoğlu, uluslararası toplumun BM Mülteciler Yüksek Komiseri Antonio Manuel de Oliveira Guterres gibi yetkin temsilcilerinin, mevcut krizin bir mülteci krizi olduğunu, çatışma bölgelerinden gelen sığınmacıların ekonomik göçmen gibi kabul edilemeyeceğini her vesileyle söylediğini belirtti.

Davutoğlu, kış aylarındaki şartların çok daha ağır olacağını aktararak, herkesi derinden yaralayan faciaların tekrarlanmaması için uluslararası toplumu bir kez daha İstanbul'dan, göçlerle zenginleşmiş olan bu şehirden harekete geçmeye davet etti.

Başbakan Davutoğlu, "İklim değişikliği, doğal afetler, uluslararası suçla mücadele, siber güvenlik ve salgın hastalıklar gibi küresel meydan okumalara karşı çözüm bulması gereken uluslararası toplumdur. Suriye krizi de bu sorunlar yumağı içinde merkezi bir konumdadır" diye konuştu.

Göçün uluslararası gündemin en üst sırasında yer aldığı bu günlerde 8. Küresel Göç ve Kalkınma Forumu'nun, konunun kalkınma başta olmak üzere tüm yönleriyle ele alınması için bir fırsat teşkil ettiğini bildiren Davutoğlu, bu çerçevede göç ve kalkınma gündeminde yer alan güncel konuların, uluslararası kuruluşlar, sivil toplum ve özel sektör temsilcilerinin de aktif katılımıyla üç gün boyunca İstanbul'da tartışılacak olmasının son derece isabetli ve zamanlı olduğunu kaydetti.

Başbakan Davutoğlu, konuşmasının ardından AFAD Başkanı Fuat Oktay ile AFAD'ın, Türkiye ve Irak kamplarındaki çalışmalarının yer aldığı fotoğraf sergisini gezdi.

(Bitti)

Haber Ara