Gazze'ye giden filoya düzenlenen ve Mavi Marmara gemisinde 9 kişinin hayatını kaybetmesine neden olan İsrail saldırısı kapsamında ABD'de İsrail devleti aleyhine ilk yasal süreci başlatan davacılardan Arraf, AA muhabirinin sorularını yanıtladı.
Arraf, İsrail devletine karşı ABD'de ilk davanın açıldığını anımsatarak dava dilekçesinin mahkemeye iletilmesinden sonra İsrail'in olumlu veya olumsuz cevap vermesi için 60 günlük süresinin bulunduğunu belirtti.
"Davanın hukuken başlayabilmesi için İsrail'in cevap vermesi lazım" diyen Arraf, "İsrail suçlamaları kabul edebilir, reddedebilir veya cevap vermeyerek göz ardı edebilir, ki böyle yapması muhtemeldir" diye konuştu.
Arraf, davanın yabancı bir devlete karşı açıldığını hatırlatarak hem İsrail'in ne tür bir cevap vereceğini hem de dava sürecini yakından takip ettiklerini kaydetti.
- "İsrail'e karşı açtığımız bu davayı sonuna kadar takip edeceğiz"
Hukuki süreç bağlamında İsrail'e karşı açtıkları davayı sonuna kadar takip edeceklerinin altını çizen Arraf, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Biz İsrail'in, Özgürlük Filosu'nda yaptıklarından dolayı hukuken hesap vermesi gerektiğine inanıyoruz. İsrail'in uluslararası sularda işlediği suçlar cezasız kalmamalı. Ancak özellikle bu davada İsrail, Amerikan toprağı sayılan Challenger 1 gemisine saldırmış ve ABD vatandaşlarını yaralamıştır. ABD hükümetinin bu davada İsrail'in yargı muafiyetini savunmamasını umuyoruz çünkü bugüne kadar İsrail'in işlediği suçlarla ilgili hep bu çerçevede davrandı."
"Filistinlilere yönelik insan hakları ihlallerini dünyaya duyurmak için" 10 yıldır çabaladığını söyleyen Arraf, sadece Filistinlilerin değil tüm insanların haklarına saygı duyulan bir dünya için çalıştığını kaydetti.
Arraf, İsrail'i kastederek "Bir devlet ağır insan hakları ihlalleri işliyorsa bu ihlaller cezasız kalmamalı. İhlaller karşılıksız kalırsa zımnen isteyen herkesin istediği kişinin hakkını ihlal edebileceği bir ortam doğar ve bu da kabul edilebilir bir şey değil" dedi.
ABD'nin yıllardır İsrail'e "sorgusuz sualsiz" ciddi yardımlar yaptığını ve insanların artık bunu "normal" karşıladığını anlatan Arraf, "Ancak bu davada İsrail, ABD topraklarında Amerikan vatandaşlarına saldırmıştır. Bunun farklı olduğunu düşünüyoruz. Eğer değilse o zaman ABD'nin dış politikasında İsrail'in yerinin, Amerikan vatandaşlarının haklarından daha önemli olduğu gibi anlam çıkmış olacak" diye konuştu.
- "İsrailli yetkililerden çok baskı gördüm"
Hem ABD hem de İsrail vatandaşlığı bulunan Arraf, her iki ülke yetkililerinden de zaman zaman baskı gördüğünü, İsrail'e her girişinde ciddi zorluklarla karşılaştığını ve 13 yıldır eşinin bu ülkeye alınmadığını belirtti.
"Açıkçası daha çok İsrailli yetkililerden baskı ve taciz gördüm. Ben bir İsrail vatandaşıyım. İsrail polisi, benim ülkeye girmemi engelleme hakkına sahip değil" diyen Arraf, İsrail'e her girişinde polisin kendisini gözaltına aldığını ifade etti.
Arraf, gözaltı sürelerinin bazen 4-5 saati bulduğunu ve bazen sorgudan da geçirildiğini kaydederek yasa dışı herhangi bir şey yapmadığı için polisin kendisini tutuklayamadığını ancak bu muameleyle gözdağı vermeye çalıştığını söyledi.
ABD'de ise birkaç yıl öncesinde daha fazla hissettiği baskının son dönemde azaldığını anlatan Arraf'ı FBI, 2014 yılında evinde ziyaret etmiş. Önceki yıllarda ABD'ye her girişinde sorgulandığını ifade eden Arraf, FBI'nın ziyaretinden sonra Amerikalı yetkililerin kendisini pek rahatsız etmediğini söyledi.
Arraf, "Zannediyorum bizim yanlış bir şey yapmadığımızı anlamış olmalılar ki son bir yıldır geri çekildiler. Biz de inandığımız şeyleri yapmaya devam ediyoruz" şeklinde konuştu.
- "İsrail hukuk sisteminde adalet yoktur"
Bazı ailevi hakları için bir kere İsrail mahkemesine başvurduklarını ancak mahkemenin başvuruyu kabul etmediğini dile getiren Arraf, İsrail'deki hukuk sistemi hakkında da şunları söyledi:
"Ama buna pek şaşırmadık çünkü İsrail hukuk sisteminde adalet yoktur. Hatta İsrail'de genel anlamda ciddi bir hukuk sorunu vardır. Mesela son günlerde İsrail yönetimi ülkedeki insan hakları aktivistleri üzerinde ciddi baskı kurmaya çalışıyor. İsrail'de sadece Yahudi İsrail vatandaşları için demokrasi ve hukukun üstünlüğü söz konusudur."
Arraf, "İsrailli askerlerin Filistin'de yaptığı şey, 'Apartheid' bir sistemi empoze etmeye çalışmaktan başka bir şey değildir" diyerek diğer aktivistlerle Filistinlilerin insan hakları için mücadele etmeyi sürdüreceğini vurguladı.
ABD'nin başkenti Washington DC'de ocak başında açılan davada, İsrail askerlerinin 31 Mayıs 2010'da baskın düzenlediği "Özgürlük Filosu"nda yer alan gemilerden biri olan ABD bayraklı Challenger 1'deki 3 ABD ve 1 Belçika vatandaşı İsrail devletinden şikayetçi olmuştu. Arraf da İsrail askerlerinin saldırısına uğrayan Challenger 1'de yaralanan ABD vatandaşları arasında yer alıyordu.
