Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde muhtarlarla bir araya geldiği toplantıdaki konuşmasında, iş dünyası temsilcileriyle yaptığı bir görüşmede, Güneydoğu Anadolu'dan gelen bir iş adamının anlattıklarını aktardı.
11 yıldır bekletilen bir yol işini alan iş adamının "Ben orayı yapıyorum, yanımda çalışanların hepsi oradaki iki ilçenin insanları, benim Kürt kardeşlerim çalışıyorlar" dediğini söyleyen Erdoğan, çalışanların "Patronunuz para verecek, vergi verecek, vermediği takdirde burası yakılır" diye tehdit edildiğini, para verilmediği için 20 iş makinesi ve kamyonun, şantiye şefinin de taksitle aldığı otomobilin yakıldığını anlattı.
Şantiye şefinin, "Ben de Kürt'üm. Biz burada çok hayırlı bir iş yapıyoruz. Buralar sürekli kaza yaşadığımız bir yoldu. Burada Batı'da olduğu gibi bir yol yapıyoruz. Yapmayın, etmeyin" demesine rağmen aracının yakıldığını dile getiren Erdoğan, "Tüm bu kesimler, bölücü terör örgütü her gün kan akıtırken, can alırken, yolları, sokakları döşedikleri bombalarla yaşanamaz hale getirirken, bunun faturasını hükümete hatta şahsıma kesmek gibi olağanüstü bir gayret içerisine girdiler. 'Katil devlet, katil saray' dediler. Biz bu ülkede bugüne kadar hizmetten başka bir şey düşünmedik. Bu ülkede bütün derdimiz hizmet oldu" diye konuştu.
"Gelişmiş ülkelerde ne varsa Türkiye'de de olacak, ülkenin batısında ne varsa doğusunda, güneydoğusunda da o olacak" anlayışıyla hareket ettiklerine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti iktidara geldiğinde Türkiye'nin 26 olan havalimanı sayısının bugün 55'e yükseldiğini vurguladı. Ülkenin en doğusunda havalimanı yapıldığını, bunlara 15 yıl önce kimsenin inanmayacağını kaydeden Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Ağrı'ya, Muş'a, Hakkari'ye, Iğdır'a, Şırnak'a havalimanı yapılacağına kim inanırdı? Bunları biz yaptık. Biz, ayrımcılığı kabul etmedik. Benim batıdaki vatandaşım nasıl kardeşimse, doğudaki, güneydoğudaki vatandaşım da ister Kürt ister Zaza olsun o da benim kardeşim. Niye? Beni yaratan Allah onları da yarattığı için onlar benim kardeşim. Maalesef yalanın, iftiranın, riyakarlığın, kibrin, terbiyesizliğin, uzlaşmazlığın her çeşidinin sergilendiği bu karmaşık süreç, milletimizi gerçekten çok rahatsız etti.
Sadece içeride bu fitne ateşini körüklemekle yetinmediler, yurt dışında da ülkemiz aleyhine kampanyalar organize ettiler. Bunları yürüttüler. Örneğin, bir yandan ülkemizi ziyaret eden Almanya Şansölyesi Merkel'e 'gelme' çağrısı yaparken öte yandan çeşitli ülkelerde etki edebildikleri akademisyen, yazar, gazetecileri toplayıp bildiriler yayınlattılar. Onlar da 'gerçekten bu işin aslı bu mudur' diye sorma nezaketini göstermediler veya Türkiye'ye gelip de 'gerçekten bu ülke böyle midir' nezaketini de göstermediler. Türkiye'yi tanımadan uzattıkları kağıda imza attılar. Türkiye'nin yaşadığı bu sıkıntılı durum karşısında benim seyirci olmam, bir kenarda beklemem, sessiz kalmam düşünülemezdi. 10 Ağustos'tan önce, geçtiğimiz yıl, 'alışılmış bir cumhurbaşkanı olmayacağım' demiştim. Hep ifade ettiğim gibi, benim tarafım bellidir. Bazıları 'tarafsız olman lazım' diyor. Tarafsız olmak hak konusundadır. Ama ben tarafım, milletten tarafım, ben milletin yanındayım. Milletimin menfaati neyi gerektiriyorsa onu korumak, onun yanında olmak zorundayım."
- "Tüm sorunların çözüm adresi olarak milleti, milli iradeyi gördük"
Cumhurbaşkanı olarak, TBMM çatısı altında bir koalisyon hükümeti kurulamaması üzerine Anayasa'nın kendisine verdiği yetkiye dayanarak yeniden seçim kararı aldığını belirten Erdoğan, kararın birçok eleştiriye konu olduğunu söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Şöyledir, böyledir, 'Cumhurbaşkanı taraf tutuyor' filan, falan. Yine burada, muhtarlarımıza bir şey söyledim, 'Beştepe'nin yolunu bilmeyenlerle yola gidilir mi'. Bunu söyledim" diye konuştu.
Bugüne kadar tüm sorunların çözüm adresi olarak milleti ve milli iradeyi gördüklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu defa da aynı yola başvurduk. Çözümün dışarıdaki veya içerideki güç odaklarında, terörde, kaosta değil millette, millet iradesinde aranmasını istedik. Bak hemen anında, milletin iradesi tecelli etti, işi bitirdi. Hamdolsun, milletimiz bizi mahcup etmedi. Bir kez daha bizim kendisine olan güvenimizi, itimadımızı, teslimiyetimizi teyit etti. Biz bugüne kadar milletin tercihlerine hep saygı gösterdik, bundan sonra da aynı şekilde davranmaya devam edeceğiz. Türkiye, Gezi olaylarıyla ilk kıvılcımı çakılan, 17-25 Aralık darbe girişimiyle bir adım öteye taşınan, bölücü terörle daha da tırmandırılan zor bir dönemi inşallah artık geride bırakıyor. Bundan sonra tüm zamanımızı, enerjimizi ve imkanlarımızı 2023 hedeflerimize, bölgemizdeki sorunların çözümüne, büyük ve güçlü yeni Türkiye vizyonumuza teksif edeceğiz."
- "Bu iş burada bitmez"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1 Kasım seçimlerinin çok iyi okunması, çok iyi değerlendirilmesi gerektiğine olan inancını dile getirerek, şunları kaydetti:
"Açıkçası 7 Haziran seçimlerinden sonra, bu konuda siyasi partilerimiz, çok iyi bir sınav vermedi, veremedi. Milletin ve ülkenin menfaatleri için uzlaşmaya varmak yerine kendi hesapları doğrultusunda hareket etmeyi tercih eden partilere milletimiz, bu politikalarını onaylamadığını sandıkta gösterdi. Tabi bu iş burada bitmedi, bitmez. Milletimiz 1 Kasım'da 'ben koalisyon istemiyorum, güçlü bir tek parti iktidarıyla yoluma devam etmek istiyorum' mesajını verdi. Yine milletimiz, siyasetin meşru imkanları yerine, terör örgütlerinin yöntemlerini benimseyenlere, bu yolun yanlış olduğunu net bir şekilde ifade etti. Azınlığın çoğunluğa tahakkümü anlamı taşıyan taşkınlıklara yönelenler, milletimiz tarafından bir kez daha seçim sandığı marifetiyle ikaz edildi, uyarıldı. Bundan daha güzel yol olur mu? Eğer siyaset yapacaksan işte buradan geçiyor bunun yolu. Silahlarla, yolları kazmakla değil. 1 Kasım seçimleri göstermiştir ki bu millet, Türkiye'yi istikrar ve güven ortamından uzaklaştıracak hiçbir siyasete, hiçbir girişime geçit vermemektedir."
(Sürecek)
