Dolar

32,3374

Euro

34,8108

Altın

2.390,60

Bist

10.276,88

Cumhurbaşkanı Erdoğan, canlı yayında konuştu

Cumhurbaşkanı Erdoğan, canlı yayında konuştu

9 Yıl Önce Güncellendi

2015-09-07 02:04:08

Cumhurbaşkanı Erdoğan, canlı yayında konuştu
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Sayın (Aydın) Doğan bana mektup gönderiyor. 'İşte ben şöyle yaptım, böyle yaptım. Hiçbir zaman size karşı olumsuz davranmadım. İşte ahlaki noktada herhangi bir yanlış yapmadım'. Geçenlerde de bunun biliyorsunuz başköşesinde yazarı var. O da 'Ben böyle bir şey yapmadım, etmedim' falan filan. Her şey orada çok açık, net belli. Kalkıp ne diyor? 'Ben bunu söylemek istemedim'. Hemen manevra yapıyor. Bundan sonraki süreç. Hepsi yargıda ortaya çıkacak" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın katıldığı ATV ve A Haber ortak canlı yayınında, gazeteci Melih Altınok, programın önceki yarım saatlik bölümünde Erdoğan'ın ve kendisinin ifadelerinin bazı internet sitelerinde farklı şekilde yansıtıldığını aktardı.

Altınok, "İzninizle bir açıklama yapma ihtiyacı duyuyorum. Çünkü manipülasyon ve yalan çok hızlı yayılıyor. Programın ilk bölümünde size seçimler öncesinde yaptığınız bir konuşmayla ilgili soru sordum. '400 vekil temenni ediyorum' şeklinde bir açıklamanız vardı. 7 Haziran seçimleri öncesinde. Bunun da Türkiye'nin daha istikrarlı bir hükümet kurması, yeni anayasa yapması için elzem olduğunu düşündüğünüzü söylemiştiniz. Bunun öncesinde Dağlıca'da bir terör saldırısı olmuştu. Şehitler olduğuna dair haberler geldi. Bazı yayın organları, aslında isimlerini vermekten çekinmiyorum. Çünkü aynı mesleği yapmaktan utanç duyuyorum. Bu ifadeyi kullanacağım. Çünkü meslektaşlarının da sözünü çarpıtıyorlar, Cumhurbaşkanının da. '400 vekil verilseydi Dağlıca saldırısı olmazdı' şeklinde bir beyanatınız olduğunu manşetlerine taşımışlar. Hürriyet'in internet sitesi var. Paralel Yapı'nın gazetesi de bu ifadeyi kullanmış. Yayın içinde size tekrar sordum. Böyle bir ifadeniz olup olmadığını. Yayının kaydı var, onu da isterlerse kendilerine gösterebiliriz. Ben meslektaşlarımı bu anlamda sözlerinizi çarpıttıkları için kınıyorum, mesleğimiz adına da kınıyorum" ifadelerini kullandı.

Aynı konuda Erdoğan ise "Bunu ilk kullandığım yer, benim Kırşehir'deki bir açılış törenidir. Aklımda kaldığı kadarıyla. Bakın. O gün bir Dağlıca yoktu. Bu şekilde yoğun bir terör eylemi de yoktu ve biz orada Türkiye'deki yeni bir anayasanın, Türkiye'deki yeni bir yapılanmanın gereği için böyle bir parlamento tablosuna ihtiyacımız olduğunu açıkladım. Yaptığım iş budur ve bunun hedefi nedir. Bunun hedefi siyasi istikrardır. Kararlı bir yönetimdir. Ne oldu? Sandıktan böyle bir tablo çıkmadı. Böyle bir tablo çıkmayınca... Bakın bu süreç içinde 7 Haziran'dan bugüne ülkemizde bir kaos ortamı oluşmuş oldu" diye konuştu.

Erdoğan, bu tablodan medet umanlar olduğunu anlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Böyle bir tabloyu o 400 milletvekili ifademle buluşturmak, bunların ne kadar insani olmaktan nasipsiz olduğunu ortaya koyuyor. Karakter yoksunu olduğunu ortaya koyuyor. Dolayısıyla bunun hangi gazete olursa olsun, hangi medya olursa olsun. Ondan sonra utanmadan, sıkılmadan bunlar bana mektup gönderiyorlar. İşte en büyük grup dediğimiz, Sayın (Aydın) Doğan bana mektup gönderiyor. 'İşte ben şöyle yaptım, böyle yaptım. Hiçbir zaman size karşı olumsuz davranmadım. İşte, ahlaki noktada herhangi bir yanlış yapmadım'. Geçenlerde de bunun biliyorsunuz başköşesinde yazarı var. O da 'Ben böyle bir şey yapmadım, etmedim' falan filan. Her şey orada çok açık, net belli. Kalkıp ne diyor? 'Ben bunu söylemek istemedim'. Hemen manevra yapıyor. Bundan sonraki süreç. Hepsi yargıda ortaya çıkacak. Hepsi izne gidiyor bak. Birisi izne gitti, bir ay yok. Öbürü de izne giderse hiç şaşırmam ama bunlar nereye giderse gitsin, biz yargıdan bunları takip edeceğiz. Yani ben bu makamı bu adamlara, karakter yoksunu olan bu adamlara kesinlikle ezdirtmem. Bu makamı bu adamlara bir hakaret merci olarak kullandırtmam. Bu ülkede yasalar hangi hakkı veriyorsa bu hakkı sonuna kadar kullanırım. Ve kullanacağım da. Şimdi burada da çok adilik bu ya. Biz şu anda dertliyiz. Onlar kalkıyor. 400 milletvekili ile bunu birleştiriyor. Ne zaman kullanılmış bu ifade? 7 Haziran seçimleri öncesinde. Nerede? Kırşehir'de. Böyle bir şey olabilir mi? Ondan sonra yarın kalkar şunu söylerler, 'Biz sosyal medyada önce bunu koyduk ama sonra çıkardık'. Hep yaptıkları iş bu zaten ama yakalanıyorlar. Çünkü yalancının mumu yatsıya kadar yanar."

- "Veren el alan elden hayırlıdır Sayın Bahçeli"

Programda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Birleşmiş Milletler'de (BM) yaptığı bazı konuşmalardan bölümler ile Kılıçdaroğlu ve Bahçeli'nin de Hükümet'in Suriye politikası konusundaki eleştirileri yayımlandı.

Türk milletinin tarih boyunca, insani durumlar karşısında tutumunun geçmişten bu yana belli olduğuna işaret eden Erdoğan, "Bu konumda hele hele dinimizin bir gereği olarak işi ele aldığımızda sevgili Peygamberimize kadar gittiğimizde bizim bir ensar-muhacir ilişkimiz var ve zorda kalan, darda kalan muhacire kapısını açan ensar olmuştur. Mekke'den Medine'ye giderken. Biz böyle bir tarihten geliyoruz. Böyle bir değerler silsilesi içinde yaşamışız" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhalefet partisi liderlerinin bu durum karşısındaki ifadelerine değinerek, "Ben şimdi şu siyasileri dinlerken bunların durumuna bakıyorum ve üzülecek halleri var bunların. Üzülecek halleri var bunların. Ne diyor? 'Bunların hepsini Suriye'ye göndereceğiz' diyor. Ölüme mi göndereceksiniz? Öbürü ne diyor? 'Şu kadar para harcandı. Başbakan Erdoğan şu kadar para harcadı' diyor. Tabi harcayacaksın. Çok açık ve net söylüyorum. Tabi harcayacaksın. Veren el alan elden hayırlıdır Sayın Bahçeli ama senin bu değerlerden haberin yok. Bir diğeri 'göndereceksin' diyor. Bizim olduğumuz iktidarda gönderilemezdi. Şu andaki iktidar da aynı anlayışı savunan bir iktidardır. Asla bu mazlumları göndermez" değerlendirmesini yaptı.

- "Mazlumlara yardımlarımız hala devam ediyor"

Bodrum'da cesedi kıyıya vuran Aylan Kurdi'nin ölümüyle dünyanın adeta çalkalandığını ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:

"Kobani'yle ilgili hakkında birçok spekülasyonlar yaptılar. Kobani'deki insanları Türkiye'de misafir eden kimdi? Bizdik. 220 bin insanı biz misafir ettik ve bu 220 binin 80 bini tekrar Kobani'ye döndü. Diğerleri Türkiye'de. Peki onları besleyen kim? PKK'ya dayalı olan siyasi parti mi besliyor? Onları, AFAD'ımızla, Kızılayımızla bizler besliyoruz. Bu noktadayız. Çünkü biz tüm bunları insani, vicdani, İslami, bütün bu değerlendirmek suretiyle ele aldık ve onlara ilgimiz alakamızı gösterdik. Sayın Kılıçdaroğlu gönderebilir. Sayın Kılıçdaroğlu 300 bin insanın katili olan Esed ile el ele durabilir ama biz duramayız. Bunu dünyada yapan başka ülkeler de var maalesef. Aynı şekilde Sayın Bahçeli bu anlayışta olabilir. İşte biliyorsunuz Adana'daki tır meselesinde, Bayırbucak Türkmenleri'ne yardım gönderildiği halde, bunu DAİŞ'e gönderilen yardım şeklinde telakki eden bu şekilde anlatan siyasiler de çıktı. İşin aslı başkaydı. Eğer Bayırbucak Türmenleri'ne biz elimizi uzatmamış olsaydık, bugün Bayırbucak Türkmenleri diye bir şey kalamazdı. Biz her türlü desteğimizi Bayırbucak Türkmenleri'ne verdik, veriyoruz. Araplara verdik, veriyoruz, vereceğiz. Kobani'de de aynı şekilde Kürtlere verdik, veriyoruz ve bizim Kobani'ye olan yardımlarımız sürdüğü gibi bütün bölgede bütün mağdurlara, mazlumlara bu yardımlarımızı hala devam ettiriyoruz. Kızılayımızla, AFAD'ımızla bunlar devam ediyor."

- "Ağıt yakıyorsun ama 220 bin insanı aldığımızda Türkiye'ye teşekkür etmiyorsun"

Aylan Kurdi'nin babasının kendisine Türkiye'nin yardımları konusunda kendisinin yardımcı olmak istediğini aktardığını dile getiren Erdoğan, "Ben dedim ki bunu Sayın Başbakan ile de görüşeceğim. Orada yapacağımız yardımlar konusunda da kuruluşlarımız sizlerle de irtibat halinde olur. Kobani'ye yapılacak yardımlar konusunda müşterek bir çalışma içerisine sokarız' dedim. Biz bu şekilde bu adımı atıyoruz ama burada önemli olan şey şu bakın, 3 yaşında bir yavru ölüyor, 5 yaşındaki yavru ölüyor, anneleri de ölüyor. Peki bunlar niye acaba gittiler? Bunlar Türkiye'ye gelmiş olsaydılar biz onları da alacaktık. Şimdi Aylan'la ilgili olarak bir taraftan kalkıyorsun bir siyasi partinin başı olarak ağıt yakıyorsun, öbürü aynı şekilde ağıt yakıyor. Biz kalkıp da 220 bin insanı aldığımız zaman Türkiye'ye teşekkür etmiyorsun. Tam aksine Türkiye'yi Kobani'ye karşı durmakla suçlayıp dünyanın değişik yerlerinde bunun propagandasını yapıyorlar" dedi.

Erdoğan, hiçbir zaman kapıları bu noktada kimseye kapatmadıklarını belirterek, "İşte şu anda 280 bine yakın çadır kentte, biliyorsunuz çadır kentte konteyner kentlerimiz var. Bunun dışında bütün kentlerde gerek STK'lar, gerek devlet vasıtasıyla kirada oturan vatandaşlar var. Sıkıntılar yok mu? Tabii ki var ama bu sıkıntılar var diye biz yardım elimizi onlardan çekemeyiz ve çekmemeliyiz. Çünkü insani davranış bunu gerektirmektedir. Onun için de BM'den Mülteciler Komisyonu'ndan geliyorlar, vesaire geliyorlar ve bize teşekkür ediyorlar ama yardıma gelince bize yardım etmiyorlar. Ben Sayın Bahçeli'ye bu akşam bir şey daha hatırlatayım. Sayın Bahçeli, şu ana kadar bizim yaptığımız yardım 6 milyar doları aşmıştır. Bunu da bilmenizde fayda var. Dünyadan da bize gelen yardım 450 milyon dolar civarındadır. Hamdolsun bu da bizim ne denli güçlü olduğumuzu göstermektedir. Efendim işte toplanan vergiler buraya gidiyor. Tabii, bunlar buralara harcanacak zaten" ifadelerini kullandı.

Uluslararası donörler toplantılarında sözlerin yerine getirilmediğini de söyleyen Erdoğan, "O tel örgülerden o annelerin, o çocukların nasıl geçtiklerini gördük, görüyoruz. Biz bunların olmasını istemiyoruz. Onun için elimizden gelen yardımı, desteği vermeye devam edeceğiz. Bu milletin vicdanı, bu milletin gönlü, bunlara açık olduğuna biz inanıyoruz çünkü biz milletimizi iyi tanıyoruz" diye konuştu.

- "Kobani düştü düşecek" açıklaması

Gazeteci Altınok'un "Kobani düştü düşecek" şeklindeki ifadeleri konusunda söylenenleri dile getirmesi üzerine ise Erdoğan, şunları kaydetti:

"Bu konu aslında bizim Sayın Obama ile yaptığımız görüşmeden kaynaklanan bir şeydi. Sayın Obama, '2 gün içinde Kobani düşer' ifadesini bana telefonda kullandı. Ben de Sayın Obama'ya dedim ki 'Bakın şu anda 220 bin Kobanili bizim ülkemizde. Kobani'de sadece savaşçılar var. Yabancı savaşçılar vesaire... Burada böyle bir durum söz konusu değil. Bunların hepsi zaten bizde. Güvencemiz altında. Biz yediriyoruz, giydiriyoruz. Bunların hepsi burada. Bu işi bu şekilde abartmak yanlış ve buralara silah yardımı yapmanız da yanlıştır'. Bu şekilde kendilerine bunu söyledik. Tabi bizim o ara yaptığımız bazı toplu açılış törenlerinde burayla ilgili bu yaklaşımdan hareketle böyle bir ifadeyi kullandık. Eğer biz 'Kobani düştü düşecek' yani bundan bir bayram sevinci duymuş olsak peşmergeyi kendi topraklarımızdan Kobani'ye sokar mıydık? Özgür Suriye Ordusu'nu kendi topraklarımızdan Kobani'ye sokar mıydık? Ama HDP denilen bu parti, arkasına bölücü terör örgütünü alan bu siyasi parti, 'acaba nereden ne çıkarabilirim?' bunun gayreti içinde. Onun için de orada böyle bir iftira kampanyasını başlatmak suretiyle bizim bu iyi niyetli yaklaşımlarımızı, o farklı bir yere çekmenin gayreti içine girdi. İşte bu paralel yapılanma da zaten bunların hepsi bir birine teşne, bir birine teşne oldukları için bunu kullanmanın gayreti içinde oldular. Bizim bir defa asla böyle bir şeyimiz zaten söz konusu değildi, olmadı ve sonuna kadar da biz bu kararlılığımızı devam ettirdik. Şu anda da Kobani'ye dönen 70-80 bin kişi var. Diğerleri hala ülkemizde."

(Sürecek)

Haber Ara