Dolar

32,3374

Euro

34,8108

Altın

2.390,60

Bist

10.276,88

Başbakan Davutoğlu canlı yayında

Başbakan Davutoğlu canlı yayında

9 Yıl Önce Güncellendi

2015-11-10 18:19:26

Başbakan Davutoğlu canlı yayında
Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Suriye içinde çözüm için çaba göstermek bağlamında da entegre bir strateji varsa ve bu entegre strateji içinde Birleşmiş Milletler ve bütün ülkeler bir rol almışsa, biz de o rolü alırız. Bu anlamda kara, hava fark etmez. Nihayet herkesin elini taşın altına koyduğu bir durumdan bahsediyoruz ve Suriye'ye huzur ve sükun gelmesi herkesten önce Türkiye'nin menfaatine" dedi.

Davutoğlu, TRT'de katıldığı canlı yayında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

"DAEŞ ile mücadele ve örgüte karşı bir kara operasyonu" ile ilgili soru üzerine Davutoğlu, DAEŞ'in Suruç, Ankara ve Adıyaman'da meydana gelen saldırılardaki rolü itibarıyla vatandaşları ve askerleri katleden bir örgüt olduğunu ifade etti.

PKK ile mücadeledeki kararlılığın aynısının DAEŞ'le mücadelede de gösterildiğini belirten Davutoğlu, 2013 Ekim'inden itibaren DAEŞ'ı terör örgütü ilan ettiklerini, 2014 Ocak ayında da örgüte karşı ilk operasyonu yaptıklarını kaydetti.

Türkiye'nin üzerine "kara leke" çalmak için kampanyalar yürütenlerin olduğuna dikkati çeken Davutoğlu, "Bunu destekleyen, içerideki bazı hain odaklar da oldu. Ama Türkiye, hiçbir zaman, hiçbir terör örgütüne müsamaha göstermemiştir, DEAŞ'a da göstermedi, göstermeyecek. Bir kere bunun altını çizelim" diye konuştu.

- "Suriye sorununa kapsamlı bir çözüm bulunmalı"

Suriye sorununun sadece DAEŞ sorunu olmadığını, DAEŞ'i çıkaran sorunun Suriye sorunu olduğunu vurgulayan Davutoğlu, "Suriye sorunu bütünüyle çözülmeden de DEAŞ'ı tasfiye etseniz de bir başka terör örgütü tekrar sahneye çıkabilir. Onun için bizim en başından itibaren anlayışımız, Suriye sorununa kapsamlı bir çözüm bulunması ve bu kapsamlı çözümün Suriye'yi terk eden mülteciler başta olmak üzere, Suriye halkınca kabul görmesi" diye konuştu.

Suriye'yi terk eden mültecilerin yüzde 80-90'ının rejimden kaçarak sığınmacı durumuna düştüklerini bildiren Davutoğlu, "Suriye rejimi, Suriye halkıyla barışık hale getirilmedikçe ve Suriye halkına zulmeden, kitle imha silahı kullanan, varil bombasını kullananlar hesaba çekilmedikçe Suriye halkının, 'Suriye'ye barış geldi' sözüne inanmaları mümkün değil. Dolayısıyla çok daha kapsamlı bir stratejiye ihtiyaç var" dedi.

Türkiye'yi tehdit eden unsurlara karşı mukabelede bulunacaklarının altını çizen Davutoğlu, "Kara operasyonu ve hava operasyonu bağlamında, Türkiye'yi tehdit bir şey varsa, ister bu Suriye rejimi olsun, ister DEAŞ olsun, ister PKK bağlantılı YPG olsun. Hepsine aynı muamelede bulunuruz. Karadan, havadan hiç tereddütsüz, Türkiye'yi tehdit edene mukabelede bulunuruz. Bu bizim ulusal hakkımız, güvenlik hakkımız" ifadelerini kullandı.

- "Suriye'ye huzur ve sükun gelmesi herkesten önce Türkiye'nin menfaatine"

Davutoğlu, dün uluslararası bir televizyon kanalındaki sözlerini de hatırlatarak, "Suriye içinde çözüm için çaba göstermek bağlamında da entegre bir strateji varsa ve bu entegre strateji içinde Birleşmiş Milletler ve bütün ülkeler bir rol almışsa, biz de o rolü alırız. Bu anlamda kara, hava fark etmez. Nihayet herkesin elini taşın altına koyduğu bir durumdan bahsediyoruz ve Suriye'ye huzur ve sükun gelmesi herkesten önce Türkiye'nin menfaatine" diye konuştu.

Suriye bağlamında kritik bir eşiğe gelindiğini anlatan Davutoğlu, konuşmasına şöyle devam etti:

"Dün, Sayın Obama tebrik için aradığında, Suriye konusunu da kısmen görüşme imkanı oldu. Orada da kendisine ifade ettim, daha önce de birçok uluslararası görüşmede de ifade ettik, Türkiye için Suriye sorunun çözümü bağlamında çok daha entegre ve bütün parametrelerin gözetildiği yeni bir stratejiye ihtiyaç var. Bunun için de bütün müttefik ülkelerle birlikte, elini taşın altına koyması gerektiğinde, bölgesel bizim iç barışımız, bölgesel barış ve küresel barış için gerekli adımları atmaktan çekinmeyeceğimizi herkesin bilmesi lazım."

- "Çocukça bir oyun"

"ABD ile PYD arasındaki ilişki ne düzeyde devam edecek, seçimlerden sonra bu hava değişebilir diyenler var, böyle midir, çok kırılgan mıdır, çabuk değişebilir mi?" şeklindeki soru üzerine, Davutoğlu, Türkiye'deki terör saldırılarını, bir anlamda teşvik etmeye yönelten faktörlerden birisinin de Suriye'deki durumdan kaynaklandığını bildirdi.

Başbakan Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Suriye'deki durumu dolayısıyla YPG'nin, yani PKK'nın Suriye kanadının meşruiyet kazandığı algısıydı. Yani PKK şöyle düşündü, 'Artık Türkiye'ye saldırmanın vakti geldi. Çünkü YPG uluslararası camiada meşruiyet kazandı, neredeyse Amerika tarafından, bazı Avrupa ülkeleri tarafından. Türkiye yalnızlaştı ve 7 Haziran'dan itibaren de tek parti iktidarını kaybetti. Dolayısıyla tam bünye zayıfladı, vurmanın vaktidir. Onlar meşruiyet kazanırken, bizi DEAŞ'la birlikte gösterip, bizi gayrı meşru gösterme çabası içine girdiler. Çocukça bir oyun. Bir tarafta bir terör örgütü var, öbür tarafta Türkiye Cumhuriyeti Devleti var. Böyle bir şeye kalkıştılar. Terörün başlama sebebinden biri, o meşruiyeti kazanmaları. Biz ne yaptık, aynı anda hem DEAŞ'ı hem PKK'yı vurarak dedik ki, ikisi de aynı kategoridedir, ikisi de terör örgütüdür, ikisi de Türkiye'yi tehdit ettiği zaman aynı cevabı alır. Peki o günden bugüne YPG meşruiyet mi kazandı? Meşruiyet kaybetti.

Amerika başta olmak üzere bütün müttefiklere her vesileyle söylüyoruz. Türkiye'yi tehdit eden kim olursa olsun, buna imkan sağlayan kim olursa olsun bizim için hasımdır. YPG ayrı, PKK ayrı demenin çizgisi aşıldı. Çözüm Süreci devam ediyor olsaydı, Türkiye'ye terör saldırısı yapmak yerine, Türkiye'de silahları bırakmış olsaydı bu yapılar, o zaman tablo farklı olurdu. 2013 Mayıs'ında bunun için biz PYD ile konuşmanın önünü açmıştık. Ama sen orada oyun oynayacaksın, Türkiye'de de silahlı mücadele çağrısı yapacaksın o zaman parametreler değişti. YPG bizim için artık PKK'nın uzantısıdır ve bu anlamda da tedbir alınması gerekiyorsa tedbir alırız. Her fırsatta da söylediğimiz husus şu, 'YPG'ye verilen silahlar, PKK'ya geçmeyecek diye bir garanti yok. Kandil'i vurduğumuz zaman PKK'nın bazı liderlerinin Suriye'ye geçip kendilerini emniyet altına almaya çalıştıklarını biz biliyoruz.

Aynı şekilde insanların geçtiği o koridordan bu sefer silahlar geçip PKK'nın eline gider, özellikle doçka mermileri, mühimmatı olmak üzere. 'DEAŞ'a karşı kullanacağım' diye alınan silahlar, PKK tarafından, Türkiye'ye karşı kullanılma riski taşır. Musul'da Irak ordusuna verilen Amerikan silahları, nasıl Irak ordusu çekilince DEAŞ'ın eline kaldı, biz, verilen silahların, kimin eline geçeceği konusunda teminatı görmek isteriz."

Türkiye'nin, DAEŞ'e karşı mücadelede gruplara verilen silahların, PKK'nın eline geçmesine karşı istediği teminatın, DAEŞ'a karşı mücadeleyi zayıflatmayacağını vurgulayan Davutoğlu, "DEAŞ'a karşı mücadelede, Özgür Suriye Ordusu var, DEAŞ'a karşı mücadele eden Türkiye'yi tehdit etmeyen Peşmerge güçleri var. Dolayısıyla yardım edilecekse onlara edilebilir. Bu mesele, Suriyeli Kürtlere yardım meselesi değil, bu mesele, DEAŞ'a karşı güçlere yardım meselesi de değil. Eğer o yardım yapılmak isteniyorsa Suriyeli Kürtlere, Suriyeli Araplara, Suriyeli Türkmenlere yardım edelim, hiç ön yargımız yok. DEAŞ'a karşı mücadele eden herkese karşı yap, ona da yok. Ama PKK ile ilişkili gruplara yardım edilmesine herhangi bir şekilde müsamaha göstermeyiz" değerlendirmesinde bulundu.

- "Ben her türlü muhasebeyi yapmaya hazırım"

"Türkiye'nin Suriye politikası konusunda eleştiriler hep size yöneldi. Türkiye'nin hata yaptığı, erken beklenti içine girdiği, rejimin hala ayakta kaldığı... Ama faturalar hep size kesiliyor. Böyle midir gerçekten, Türkiye bir hata yapmış mıdır? Yaptıysa nerede yapmıştır veya 'Yeni Suriye politikamız' gibi bir politikamız olacak mı?" şeklindeki soruyu Davutoğlu, şu şekilde yanıtladı:

"Bunu söyleyenlerin alternatifini söylemesi lazım. Biz Suriye rejimi ile ilişkilerimizi şimdiye kadar sürdürüyor olsaydık acaba uluslararası itibarımız ne olurdu? Acaba Türkiye'ye kaçmak durumunda olan mülteciler buna nasıl bakarlardı? En önemlisi vicdanımız nasıl bakardı? Yani dönüp torunlarımız birbirlerine sorduklarında, böyle bir rejim, kendi halkına karşı kimyasal silah kullananlarla nasıl yan yana durdular, dediklerinde ben gelecek nesillere nasıl bir miras bırakacaktım. Herkes bunu sorsun. Yüzyıllık Hindistan'dan bize yapılan yardımları söylüyoruz değil mi, nasıl minnetle anıyoruz. Emin olun ki, yüzyıl sonra dahi Suriye'nin genç nesilleri kendilerine ellerini uzatan Türkiye'yi minnetle anacak. Tersi bir tavır takınmış olsaydık, aynen Cezayir'e rahmetli Özal'ın gidip özür dilemesi gibi bizden birilerinin Suriye'ye gidip özür dilemesi gerekirdi, bu katliamlar karşısında Suriye halkıyla beraber olmadığımız için. Ben her türlü muhasebeyi yapmaya hazırım."

- "Stratejik ve etik hata yapılmadı"

Türkiye'nin, Suriye politikasında hiçbir aşamada etik ve stratejik hata yapmadığını belirten Davutoğlu, "Bu kadar ateş çemberi içinde hala Türkiye demokrasisiyle dimdik ayaktaysa, Türkiye'yi, bu bunalımlar halkası içine sokmayan ama aynı zamanda da vicdani diplomasiyi takip eden bu yaklaşımımız karşısında bu söz konusu olmuştur. Alternatifini söylemeden, kimse bu politikayı tenkit edemez" diye konuştu.

Başbakan Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Yeni Suriye politikası, diye teklif edilen, ben bunu Sayın Kılıçdaroğlu'na da sordum, açık söyleyin nedir, koalisyon görüşmeleri sırasında gidip Esad ile el mi sıkışalım, bunu mu diyorsunuz? Yeni Suriye politikası denilen şey nedir? 'Realist Suriye politikası' denilen şey nedir? Realist Suriye politikası, ülkenin sadece yüzde 14'ünü kontrol eden bir rejimi meşru kılmak mıdır? Rejim ayakta kalmış, hayır. Rusya'nın rejime yardım etmek zorunda kalması bile, rejimin zaafını gösterir. Tek başına ayakta duramayan, ülkenin sadece yüzde 14'ünü kontrol eden, sonra Hizbullah tarafından desteklenen yine ayakta duramayan, sonra İran tarafından desteklenen yine ayakta duramayan, şimdi Rusya tarafından desteklenen yine ayakta duramayan bir rejim, Allah aşkına, bir ülkeye parlak bir gelecek sunabilir mi? Bütün bu zaman geçtiğinde geriye kalan tortuda şu soru sorulacak? Kim bu katliamlarla beraber anılacak, kim özgür Suriye halkıyla beraber anılacak. Biz zorlukları aşarız ama geriye kötü bir ahlaki miras bırakmayız."

(Sürecek)

Haber Ara