Sevim Dağdelen... Alman Sol Parti milletvekili...
Biz bu ismi, daha önce, Fazıl Say'a hapis cezası verildiğinde duymuştuk.
Çıktı ve “AB, Türkiye'yle müzakereleri derhal durdurmalıdır” dedi.
Hafif esmer bir hemşiremiz...
Muhtemelen, Kemal Kılıçdaroğlu gibi, Horasan boylarından gelme bir Türk.
Kılıçdaroğlu, tabiiyetini ve kökenini gizlemek için kullanıyordu bu sıfatı.
Dedelerinin Horasan boylarından geldiğini, bir kollarının Hicaz'a uzanıp “Seyyidlik” unvanı kaptığını söylüyordu. Daha doğrusu, “usta gazeteci” Soner Yalçın'a böyle söyletiyordu.
Buna neden gerek duymuştu?
Neden Kürt ve Alevi olduğunu gizliyordu?
Bilmiyorum.
Sevim Dağdelen'de de ufaktan bir “Kılıçdaroğlu kokusu” seziliyor.
Maaile Horasan'dan (!) gelmişler, bir süre Türkiye topraklarında eğleşmişler, sonra kapağı Almanya'ya atmışlar.
Sevim Dağdelen Duisburg doğumlu.
Doğduğu şehirde çeşitli işlerde çalışmış. Garsonluk filan yapmış. Hırslı ve çalışkan olduğu için, sonradan merak sardığı siyasette ikbal basamaklarını hızla tırmanmış. Milletvekili olmuş.
Bu iki Horasanlı'nın ortak özelliği şu:
Doğdukları toprakları sevmiyorlar.
Daha doğrusu, ülkelerinden nefret ediyorlar.
Kılıçdaroğlu iyi kötü bu duygusunu gizleyebiliyor.
Sevim Dağdelen'de teenni yok. Sözünü sakınmıyor. Doğrudan dalıyor. Kafa göz yarıyor. Söz Türkiye'den açılmaya görsün, hemen o sihirli cümleyi yapıştırıyor: “AB, Türkiye'yle müzakereleri derhal durdurmalıdır.”
FETÖ operasyonlarının hız kazandığı dönemde, Alman Sol Parti milletvekili olarak çıkmış, “AB, Türkiye'yle müzakereleri derhal durdurmalıdır” demişti.
Bir özelliği de şu Sevim Dağdelen'in:
Nerede olursa olsun, hangi platformda konuşursa konuşsun, sözü mutlaka PKK'ya getiriyor ve Almanya'daki siyasi ortaklarından, terörle mücadele eden Türkiye'yi kınamalarını istiyor. Arkasından da o sihirli cümleyi yapıştırıyor: “AB, Türkiye'yle müzakereleri derhal durdurmalıdır.”
Sevim Hanım'ın PKK ilişkisi “empati” düzeyinde değil.
Kalpten bağlı PKK'ya.
Denilebilirse, PKK'nın Alman Sol Parti temsilcisi...
Bunu gizlemiyor.
Hatta “bağlılığından” gurur duyuyor.
Bir meclis oturumuna PKK bayrağıyla gelmiş, oturum boyunca elindeki paçavrayı sallayıp durmuştu.
Bir Alman milletvekili olarak, doğrudan Alman siyasetiyle iştigal etmesi beklenen Sevim Dağdelen'in biricik mesaisi, zor durumda olmasını arzuladığı Türkiye'yi daha da zor duruma düşürecek aktiviteler içinde yer almak.
Bundan çok hoşlanıyor.
Bir diğer ifadeyle, gözü Türkiye düşmanlığından başka bir şey görmüyor.
Soykırım yasa tasarısı Alman meclisine geldiğinde, ilk “evet” oyunu Sevim Dağdelen vermişti.
Hem “evet” demişti, hem de kameraların karşısına geçip, soykırım suçu işleyen Türkiye'yle müzakereleri derhal durdurulması gerektiğini söylemişti.
Bununla da kalmamış, Afrin operasyonunu işaretle, “NATO Türkiye'ye müdahale etmek için daha ne bekliyor?” demişti.
Bütün bunları niçin anlattım?
Kemal Kılıçdaroğlu geçenlerde Almanya'ya gitti ve PKK sever Sevim Dağdelen'le görüştü, Yanlarında, yine PKK sever milletvekili Helin Evrim Sommer vardı.
Denilebilirse, üç Horasanlı Almanya'da buluştu.
Kılıçdaroğlu oradan çıktı, “Bana göre FETÖ diye bir şey yok. Erdoğan bu söylemi muhalifleri ezmek için kullanıyor” diyen Sosyal Demokrat Parti (SPD) Genel Saymanı Dietmar Nietan'la görüştü.
Neler konuştular?
İyi şeyler konuşmadıkları kesin.
Basına intikal eden haberlere göre, Kılıçdaroğlu yine ülkesini şikâyet etmiş, yine “ihanet”le eşdeğer sözler söylemiş.
İyi etmiş de...
Ben de diyorum ki, bu ülkenin Kemalistleri ve yurtsever CHP'lileri daha ne kadar katlanacaklar bu adama?
Partileri resmen ve alenen vesayet altında...
Buna ne zaman son verecekler?
Ne zaman Türkiye yanlısı bir partinin seçmeni haline gelecekler?