İki kere iki dört: Kısa süreli ve konjonktürel birlikteliğe değil, uzun yol arkadaşlığına göre kurgulanmış “Cumhur ittifakını” bitiren taraf MHP olmuştur…
MHP'nin, özellikle Danıştay'ın iğvasından sakınması ve öğrenci andı tuzağına düşmemesi beklenirdi.
Bu tuzağa bodoslamadan daldı.
Mesele “Türklük”müş gibi, öğrenci andı meselesine eleştiri getiren eski bakanların tabiiyetini ve “etnik kimliğini” sorgulamaya başladı.
Bence çok ayıp etti.
Daha önce de (bu köşede) dile getirmiştim.
Mesele “Türklük” değildir.
PKK destekçisi politik bir azınlık dışında kimsenin “Türklükle, Türk olmakla” bir alıp veremediği yok ve olmadı.
Dolayısıyla, Danıştay'ın “Andımız” uygulamasını yeniden diriltme kararını “etnik tartışmalar” çerçevesinde ele alamayız. Böyle yaparsak hem (Türklüğe) bühtanda bulunmuş, hem de abesle iştigal etmiş oluruz.
Konuşmamız gereken (asıl) mesele, Kemalist ideolojinin tektipleştirme merakı ve bu merakı doğrultusunda gösterdiği “hukuk dışı” çabadır.
Bunu konuşalım ve Danıştay'ın ilgili dairesinde iş tutan sayın üyelere soralım:
Maksadınız nedir?
Kararınızla bir ittifakı sona erdirdiniz ve durduk yerde bir etnik tartışmanın fitilini ateşlediniz...
Bu muydu bütün dert?
Hadi diyelim ki iyi ettiniz ve AK-Parti-MHP ittifakını boşa düşürmek için alesta bekleyen “Türkiye karşıtı” odakların eline müthiş bir koz verdiniz. CHP-HDP ittifakını kovalayanlara da (hiç beklemedikleri yerden bir müdahaleyle) alan açtınız...
Hadi diyelim ki burada da iyi ettiniz...
Peki, “anayasa” ve “hukuk” karşısındaki pozisyonunuzu nasıl izah edeceksiniz, nasıl izah etmeyi düşünüyorsunuz?
Bu kararınızla kendinizi “yürütme”nin yerine koydunuz.
Bir diğer ifadeyle icranın görev ve yetki alanına girdiniz.
İcranın takdir hakkını yok saydınız.
Peki, icranın takdir alanında bulunan konularda yargı ve anayasa yargısı organları “yerindelik denetimi” yapabilir mi?
Hadi bunu da yaptınız... Mütemadiyen böyle şeyler yapıp duruyorsunuz zaten...
İcra kararlarının “bilimsel temelini” sorgulamak da ne oluyor?
Eskiden yasa ve yönetmeliklerin anayasayla çelişip çelişmediğine bakardınız.
Buna şimdi de “bilim”i mi eklediniz.
Bir yönetmeliğin “bilim”e uyup uymadığını tartışmak, bu tartışma üzerine “kararlar” ihdas etmek sizin üzerinize vazife mi? Bırakın bu işleri “bilim” ve “akademi” yapsın. Size ne oluyor ki!
Kararınızda, “Öğrenci Andı kaldırılmadan önce bilimsel ve pedagojik araştırma yapılmadı” buyuruyorsunuz ki, bunu diyebilmek için ya kötü niyetli, ya da tarihten bihaber olmak lazım...
Irkçı görüşleriyle temayüz etmiş Doktor Reşit Galip'i pek mi kabule şayan buluyorsunuz?
Reşit Galip hangi bilimsel öncüllerle bu işe kalkıştı?
Nazilerden öykünme “içtima düzeni” hangi pedagojik ve bilimsel testlerden geçirildi de, yürürlüğe konuldu?
Hadi yürürlüğe konuldu... Niçin değiştirilemiyor?
Kutsal bir metin midir bu?
İlahî buyruk mudur?
Sorgulanamaz, sorgulanması teklif dahi edilemez bir dogma mıdır?
Hani bütün savaşımınız “dogmalara” karşıydı?
Hani Atatürk'ün buyruğuyla, “gökten indiği varsayılan” dogmalara karşı aklı ve bilimi rehber edinmiştiniz?
Danıştay'ın sayın üyeleri bu sorular üzerinde düşünedursun, bir soru da “görevi” gereği yalan söyleyen ve bunu sistematik hale getirmiş elemana soralım:
Kemal Bey siz niçin konuşmuyorsunuz?
Öğrenci andı kaldırıldığında gök kubbeyi başlarına yıkmaktan söz ediyordunuz.
Danıştay “Andımız” uygulamasına yeniden işlerlik kazandırdı.
Memnuniyetinizi dile getirmeyecek misiniz? Ya da ne bileyim, eleştirmeyecek misiniz? “Bu karar hendekteki arkadaşlarımı üzer” filan demeyecek misiniz?
Bekliyoruz...
Olumlu ya da olumsuz, “tepkinizi” bekliyoruz!