Son kulis bilgilerini aktarıyorum: İstanbul'u kazanmak isteyen CHP, “16 Nisan referandumu ittifakını” canlandırmak istiyormuş...
Bu iş için “yapılacaklar” şunlarmış:
Bir, Saadet Partisi'nin itiraz etmeyeceği bir adayla seçime girmek...
İki, HDP'nin rızasını almak.
Bir de “yapılmayacaklar” var...
Bir, Erdoğan'ın açtığı tartışma kulvarlarından uzak durmak...
İş Bankası meselesini fazla köpürmemek... Daha doğrusu partinin haksız çıkacağı beyan ve davranışlardan “özenle” kaçınmak...
İki, “Andımız” meselesini kurcalamamak...
Bazı üst düzey CHP'liler, “Andımız” nümayişi yapan parti örgütlerine Kemal Bey'in “suskunluğunu” örnek gösteriyormuş... En azından temyizden karar çıkıncaya kadar bu meseleyi tartışma gündemine getirmemeleri gerektiğini öğütlüyormuş...
Niye?
Saadet Partisi'ni ve HDP'yi ürkütebilirlermiş...
Düşünmüşler taşınmışlar, 16 Nisan ittifakını canlandıracak biricik ismin Abdüllatif Şener olduğuna karar vermişler.
Gerçi Kemal Bey, milletvekillerinin belediye başkanı adayı gösterilmesine “ilkesel” olarak karşı çıkıyor ama burada amaç, daha çok, Muharrem İnce ve hırsı aklından önde giden Gürsel Tekin'i engellemek.
Şener için bu ilke bir defalığına çiğnenebilir.
Neden olmasın?
CHP kulislerinden sızan bilgilere göre, CHP ve Saadet Partisi arasında Abdüllatif Şener ismi üzerinde alt düzey görüşmeler başlamış. (Bu alt düzey görüşmelerin aktörlerinden biri mutlaka Mehmet Bekaroğlu'dur... Bütün tuhaf temaslarda mutlaka parmağı olmalıdır... “Kefere Kemal”den CHP elçiliğine... Hey yavrum hey!)
Saadet bu işe sıcak bakıyormuş...
HDP de sıcak bakıyormuş...
Hatta HDP İstanbul'da aday göstermeyebilirmiş... Muhafazakâr Kürt seçmenin Şener'e oy verebileceğini düşünen HDP'liler, diğer belediye başkanı adaylıkları için de pazarlığa açık olduklarını söylüyorlarmış...
Önce “hayırlı olsun” diyelim...
Sonra da beter olsunlar...
Bu CHP, darbe korkusuyla partisini ve davasını bırakıp kaçan, üstelik şarabın tadından başka her şeyini bilen Şener'e müstahaktır. Beter olsunlar... Daha iyi bir aday bulamazlardı.
Fakat burada iki önemli problem var...
Bunlar nasıl aşılacak?
Birincisi, Muharrem İnce...
Bir kere Muharrem İnce ve Hürriyet'teki zallağı (“Coşkun” soy isimli kişi) bu işe çok bozulacak...
İnce, 24 Haziran'da estirdiği rüzgârı, yerel seçimde de estirmek istiyordu. Sanki ismi üzerinde mutabakat varmış gibi, “Ön seçim olursa adaylığı lütfen kabul ederim” diyordu. Hürriyet'teki zallağı da onun piarını yapıyordu: “İnce'yle İstanbul'u kazanırsınız. İstanbul'u kazanan, Türkiye'yi kazanır.”
Belediye başkanı adaylığını “genel başkanlık için atlama tahtası” gören İnce'nin gazabından Kemal Bey'i kim kurtaracak?
İkincisi, CHP'nin Kemalist tabanı...
Şener, evet, şarabın tadından başka her şeyini biliyor, Nazım'a bayıldığını söylüyor, “Bizim hanım bana sormadan başını kapattı” diye kalbe hoş gelecek açıklamalar yapıyor ama son tahlilde başka muhitin insanıdır.
CHP, Şener'i kabul ettirmekte zorlanabilir.
İşin Gürsel Tekin ve Akif Hamzaçebi boyutunu saymıyorum bile...
Hamzaçebi'yi bilmiyorum ama Gürsel Tekin neredeyse kartvizit bastırmıştı. İstanbul belediye başkanlığını çantada keklik görüyordu... Muhafazakâr kesimden de oy alacağına inanıyordu...
Çıkıp, “Hayatı başarısızlıklarla ve davasını bırakıp tüymekle geçmiş bu Abdüllatif Şener'de boncuk mu buldunuz?” derse haksız mıdır?
Bence dibine kadar haklıdır!