Nefes nefese geçen bir Ramazan.
İslam'a ve Müslümanlara saldırma sırası İsrail ve Avusturya'da idi. İlla dini günler ve gecelerde bir huzursuzluk çıkarmalı idiler.
Avusturya yöneticileri camileri kapatıp, imam'ları sınırdışı etmekle tehdit ediyor. İsrail ise Kudüs ve Gazze konusunda saldırgan politikalarını kesintisiz sürdürüyor.
Netenyahu saldırgan politikaları için Avrupa'dan destek arayışına çıktı. Neyse ki, elleri boş döndü. G7'lerin Kanada zirvesi de krizi çözecek bir ortak anlayış zemini oluşturma yerine krizi daha da derinleştirmekten başka bir işe yaramadı. Merkel'in çabaları boşa çıkarken, Macron çok sert tepki gösterdi ve “…” dedi. Trump İsrail ve Kuzey Kore ile ilişkileri geliştirirken Avrupa, Rusya ve İslam dünyası ile arasına mesafe koymaya çalışıyor.
Ramazan'a veda ederken gündemde Kandil vardı, Membiç vardı, Sincar vardı. Siyasi polemikler ve ekonomik kriz vardı.
Ramazan biterken yemek fabrikalarındaki yoğun mesai sona ererken sokak iftarları da artık sonlanıyor.
Bakıyorum da, sokak iftarları zekat ve fitreden, sadakadan daha çok öne çıkıyor. Bu yanlış. Yememek – içmemek üzere yapılan bir ibadet süresinde en çok yapılan şey yemek tarifleri, “Ramazan mutfağı” programları. Burada bir yanlışlık var. Ramazan bir oyun ve eğlence vesilesi değil, aksine dünya nimetlerinden el-etek çekerek içe dönme, uzlet, itikaf anlamı taşıması gerekirken, “Ramazan eğlencesi” diye bir şey icad etti birileri.
Biz sigara ile mücadele ediyoruz, birileri başına fes geçirip, kolunun altında nargile ile geliyor. Kapıda “Ottoman Cafe” yazıyor. İçeriden ney sesi geliyor. İçeride sedirler var. Duvarda “Edep ya hu”, ya da “Hiç” yazılı bir hat. Tabii bir de Osmanlı arması.
Osmanlının çöküş sebebi olarak sayılan Lale Devri ve Tanzimat sonrası gayrimüslim Osmanlıların direklerarası mekanı, bizim neo Osmanlıcılar'ın hayali oldu sanki.
Osmanlı'da “rafine şeker” yoktu, bizde “en tatlı zehir” şekerden geçilmiyor. Hem de gıda boyalarına bezenmiş, içinde başka nelerin olduğunu bilmediğimiz şekerlemeler “Osmanlı” etiketi ile satılıyor. Baklava, kadayıf, güllaç, künefe!.. Yiyin efendilerin yiyin, bu han-ı iştiha sizin..
Ramazan geldi Cola firmaları bizden önce bayram yaptılar ya hu!
Yabancı marka kullanmayalım dedik; Cola firmaları “Türk” adı ile “İhlas” markası ile “Zemzem Cola” diye geldiler.. Sanki, onların yaptığı yanlışı bir yapınca meşru oluyormuş gibi.
Neyse, bir Ramazan daha geride kaldı. Bu bayramda Süleymaniyedeyiz.
İnşallah yine bayram namazları her şehirde mümkün olduğunca en büyük ve merkezi camide kılınır. İnşallah dini hassasiyet taşıyan vakıf, dernek, oda sendika ve hatta şirketlerimiz bayramlaşmalarını bayram namazı sonra cami avlularında yaparlar ve bayram namazlarına kadın, erkek, çocuk, yaşlı, namaz kılacak durumda olan, olmayan herkes gelir. Ve inşallah namaza gelenler bayram namazı sonrası hemen kalkıp gitmezler. Bayram namazının hutbesi namazdan sonra okunuyor ve hutbe namazın bir parçasıdır. Yani hutbenin dinlenmesi gerekir. Hutbeden sonra da hemen cami avlusundan ayrılmayıp orada biraz vakit geçirirler. Camiye gelirken tanıdıklar, çocuklar için hediyeler getirirler inşallah.
Belediyeler de insanların su ihtiyaçlarını, güvenlik yanında, muhtemel ilk yardım taleplerini ve yoğunluk sebebi ile temel ihtiyaçlarını karşılamaları için destek hizmeti verirler inşallah. Tabii, namaz öncesi insanların mekana intikali ve namaz sonrası tahliyesi de bu açıdan önemli. Alanda medianın rahat hareketi yanında trafik akışının da sağlanması gerekir.
Aslında bayram namazlarının sahra mescidinde kılınması gerek. Bu anlamda Üsküdar Harem mevkiinin sahra mescidi olarak yeniden dizayn edilmesi gerekir. Aksaray ve Pendik'teki miting alanları da sahra mescidi olan dizayn edilebilir. Bu arada Çamlıca Camii'nin inşası tamamlanırsa orasının da önemli bir merkez olması mümkün olabilir.
İnşallah zaman içinde camilerimizi yeniden keşfetmeyi öğreneceğiz. Bayramlarımızı, düğünlerimizi de sadece bir gelenek, görenek olarak değil, olması gerektiği gibi gerçekleştireceğiz. Bu konularda düne göre daha iyi olsak da, gitmemiz gereken yere göre daha işin çok başındayız..
Hepsinden önce bayramı hak etmemiz gerek. O gönül genişliğine ulaşmamız gerek. Boşuna demiyoruz, “Rabbım gönlümü genişlet” diye. O sürura erişmek için daha farklı bir anlayışa ihtiyacımız var. Haz, keyif, asıl o aradığımız şey değil. Herkes “neşe”den söz ediyor, “çile”den söz eden yok maalesef. Mücadeleci, Mücahedeci olmak yerine çok kolaycı olduk. İstikamet sahibi olmamız gerek, ama her zaman dosdoğru olmak kolay olmuyor. Zorluklarla mücadele etmeyince de hayat bizi dönüştürüyor. Oysa bizim hayatımızı dönüştürmemiz gerekiyordu.
Bayramınızı en kalbi duygularla tebrik ediyorum.
Allahım, bizim ellerimizle zalimleri cezalandır, mazlumlara yardım et. Bizi rızanın tecellisinin vesilesi kıl. Bizi nimet verdiklerinin yoluna ilet, gazaba uğrayanların değil. Bize inkarcılar ve zalimleri topluluğuna karşı güç ver, sabır ver ve bizi şerlilerin şerrinden koru. Selâm ve dua ile.