FETÖ yapılanması ile ilgili birçok yeni bilgiye ulaşıldı, ama daha hiç kapağı açılmamış konular da var bu arada.
Geçen gün Nurettin Veren yazdı, ben de destek veriyorum. Bu defa Cumhurbaşkanlığı tarafından bu konu ile ilgili DDK başkanlığı çatısı altında yeni bir araştırma komisyonu kurup, hem mahkeme belgeleri, iddianameler, duruşma tutanakları yeniden incelenmeli, hem de itirafçıların verdikleri bilgiler, kişilerin adları gizli kalmak sureti ile yeniden değerlendirilmeli. Emniyetteki ifadeler, MİT ve emniyet istihbarata ulaşan bilgiler yeniden toplanmalı. O da yetmez, bu konu ile ilgili olarak Nurettin Veren gibi mutlaka dinlenmesi gerekirken dinlenmeyen bir sürü isim var, onlar da dinlenmeli.
Mesela beni de çağırmadılar. Oysa benim anlatacaklarım vardı.
Eski dinlenen kişiler de, eldeki veriler toplandıktan sonra, ilişkilendirilmiş bir veri tabanında sorgulandığında, çelişkili ifadeler üzerinden yeni sorgulamalar yapılabilir..
Bu işin, Media, Mafia, Sermaye, Siyaset, Bürokrasi, STK ayağı ayrı ayrı sorgulanmalı. Bu işin finans, uluslararası ilişkiler ve örgütlerle ilgili ayağı önemli.
Henüz bu yapı içinde “kim kimdir” tam olarak bilmiyoruz. Hâlâ siyasette, bürokraside varlıklarını sürdürüyorlar. Böyle bir çalışma olmadan tam bir temizlik mümkün değil.
Bir AF çıkacaksa da, çıkmadan bu gerçeklerin ortaya çıkması gerek. Yoksa bir Af ile bu gerçeklerin üstü örtülürse bu hainler döner geri gelirler, yine gelirler..
Görüyorsunuz hâlâ birileri kaç planı yapıyor. İçeridekiler dışarı çıkarılıyor, sonra onlar da ortadan kayboluyorlar..
Veren'in şu görüşlerine aynen katılıyorum: “Şimdi yeni Türkiye, yeni hükümet ve Başkanlık sisteminde, bence yapılması gereken en önemli iş, FETÖ ile mücadele karargahında yeni meclis ve yeni bakanlıklarla, FETÖ ve darbe ile Mücadele Araştırma Komisyonu yeniden, güvenilir ve bu örgütün iç yapısını, stratejilerini ve taktiklerini bilen, uzman kişilerle yeniden kurulmalıdır. Pek çok itirafçı ve eski FETÖ'cülerden bilgiler alınıp, dünyanın değişik yerlerinden Türkiye'ye geri dönmek isteyen pişmanlık ve itirafçılık yasasıyla FETÖ'den kurtulmak isteyenler, bu kurulacak olan komisyona gelerek de pek çok bilgi verebilirler. Daha önceki yıllarda Genelkurmayda vermiş olduğum FETÖ ile ilgili çok önemli bilgiler olmasına rağmen, 8 saatlik bu görüntülü ifadem 2006'dan 2017 yılına kadar, yani 11 yıl ortaya çıkmadı. Daha sonra 2017 yılında Sözcü gazetesi bu kasetin bulunduğunu, Nurettin Veren'in ifade kasetinin kaybolmadığını, şu anda Ankara Cumhuriyet Savcılığının adli emanetinde bulunduğunu açıkladı.”
Veren'i beğenirsiniz, beğenmezsiniz, verdiği bilgileri kabul edersiniz, etmezsiniz, ama önce dinleyin. Veren'in dinlenmemesi bir skandaldır. Birilerinin bunun sebebini açıklaması gerek.
Ben 1991'deki Fuller görüşmesi ile ilgili bir şeyler söylüyorum, 28 Şubat'la ilgili bir şeyler söylüyorum, niye kimse oralı olmuyor. Çünkü bazı gerçeklerin ortaya çıkması birilerinin işine gelmiyor.
Türkiye FETÖ ile ilgili bu süreçte elde ettiği bilgi ve belgeleri komşuları ve bu örgütün örgütlü olduğu ülke yöneticileri ile paylaşması gerek ki, bizim katlanmak zorunda olduğumuz güçlükler onlar için baht kaynağı olsun.
Bakın ABD de bugün benzer bir durumla karşı karşıya.
Geçen gün İranlı bir entelektüel ile konuşuyorduk. “Siz bizim Ambargo sürecinde yaşadığımız tecrübeye muhtaçsınız, biz de sizin FETÖ ile mücadelenizdeki tecrübeye muhtacız. İran'da da benzer bir durum sözkonusu, belki 100.000 kişinin bu tehlikeden kurtulmak için devlet bürokrasisi ve piyasadan ayıklanması gerek.”
AA'dan geçen gün şöyle bir haber geçti: Amerika merkezli Orduda Dini Özgürlük Vakfı (Military Religious Freedom Foundation) Kurucu Başkanı Mikey Wienstein, “Donald Trump'ın seçilmesi ile beraber köktenci ve fundamentalist Hristiyanların ve özelde Evangelistlerin Amerikan ordusunda oluşturmaya çalıştırdıkları dinsel bağnazlıkların yükselişe geçmesi ülkede ‘ulusal güvenlik tehdidi' oluşturuyor” dedi.
Dün TSK'nın karşı karşıya kaldığı FETÖ-BÇG benzeri bir tehditle bugün Pentagon karşı karşıya. Evet ordular da ele geçirilebiliyor. Dini muhteva itibarı ile bu iş daha çok FETÖ'ye benziyor. Amerikan FETÖ'sü ise Evengelist'ler.
AA'nın haberinde ayrıca, bu hareketin, sınırdışındaki ABD askerlerinin bulunduğu ülkelerde de tehlikeli misyonlar üstlendiği vurgusu yapıldıktan sonra şu bilgiler veriliyor: “ABD ordusunun uzun süredir kökten dincilerin -yani Hristiyan hakimiyetçileri, dominyon (Christian Dominions) ve Hristiyan yeniden yapılanmacı (Christian Reconstructionists) grupları - Warrior Jesus olarak tanımladıkları Hazreti İsa'nın, İslam'a karşı olduğuna inanan fikirlerle beslendiğini” söyleyen Wienstein, “Ordunun içine sızan bu gruplar Amerika'dan başlayarak, yeryüzünde ‘Tanrı'nın egemenliğini' kurduklarına inanıyorlar” dedi. Florida Kiliseler Birliği Başkanı Dini Lider Russell L. Meyer, 1960'larda Felsefeci R.J. Rushdonny tarafından Amerika'da yayılmaya başlayan “Dominyon teolojisinin” (Hristiyan Hakimiyetçileri) şimdilerde Amerika'da tekrar yaygınlaştırılmaya çalışılan bir ideoloji olduğunu belirtiyor. Wienstein, “Donald Trump'ın seçilmesi ile beraber köktenci ve aşırılıkçı fundamentalist Hristiyanların ve özelde Evangelistlerin Amerikan ordusunda oluşturmaya çalıştırdıkları dinsel bağnazlıkların yükselişe geçmesi ülkede ‘ulusal güvenlik tehdidi' oluşturuyor.' değerlendirmesinde bulunuyor.”
ABD'nin bu gidişatından seküler çevreler de dindar çevreler de rahatsız. Trump'ın bu İslam dünyasına yönelik politikalarının da aslında bu çerçevede değerlendirilmesi gerekir.
Evet ABD'de bir “Amerikano FETÖ” tehlikesi ile karşı karşıya. Bu da yeni bir 11 Eylül demek. ABD'li Demokratlar, bu beladan kurtulmak istiyorlarsa önce Türkiye'deki FETÖ belasını incelemeleri gerek. Çünkü Evengalistlerle FETÖ'cüler tencere kapak gibiler. FETÖ, bir bakıma onların “Dominyon işgüderi”dir. Selâm ve dua ile.