“Kuzu altıncı mührü açınca, büyük bir deprem olduğunu gördüm. Güneş keçi kılından yapılmış siyah bir çul gibi karardı. Ay baştan aşağı kan rengine döndü.” (İncil. Esinleme 6. Bölüm, Yedi Mühür)
Korkuyorlar. Ne yapacaklarını bilmiyorlar. Kimi Tanrıyı kıyamete zorlamaya devam ediyor aklınca, kimi ne yapacağını bilmiyor. Batı dünyası teolojik bir travma yaşıyor.
ABD'nin şimdi İran'a yönelik meydan okuması, İsrail'in “Ulus devlet” ilanı bu korkunun bir tezahürü olabilir.
İsrail saldırıyor. İsrail'de liberal kesimden büyük tepki alan, İsrail'in bir Yahudi devleti olduğunu, laik kanunların yetersiz kaldığı yerde dini kanunlarını referans alınması gerektiğini ifade eden kanun 62'ye karşı 55 oy ile İsrail meclisi Knesset'te kabul edildi.
Bakın, Kudüs'ün başkent ilan edilmesinin ardından, bu karar Siyonistler için en önemli bir karar. Bunun bir sonraki adımı Mescid-i Aksa'nın yıkımı ve yerine Süleyman Mabedinin inşası adımı olacaktır.
Mescid-i Aksa'ya yönelik Siyonistlerin saldırıları geçen yıla göre % 50 oranında arttı ve Müslümanların Mescid-i Aksa'yı ziyaretlerine yönelik sınırlandırmalar da aynı şekilde artırılmaya devam ediyor.
Bu adım, Mısır yönetiminin bile tepkisine sebep olurken, İsrail Gazze, Suriye ve Şii bölgelerine yönelik provokatif saldırılarını sürdürüyor.
Bu süreçte İran ve Irak hattına dikkat etmek gerek. Bölgede istikrarsızlık, terör ve güvenlik kaygılarını artırmaya yönelik, insani trajediyi büyüten yeni gelişmeler yaşanabilir..
“Kanlı Ay tutulması” şeklinde isimlendirilen astronomik bir olay giderek astrolojik bir konu haline geldi. Türkiye'den 2018-2020 yılları arasında gözlenebilecek 6 tutulmadan ikincisinin gözlenebileceği kanlı ay tutulması 27 Temmuz akşamı gerçekleşecek. Tartışmanın kaynağında yukarıdaki İncil ayeti var.
Kehanetler batılı ülkeler, Hristiyan dünyası ve Yahudiler için güzel bir gelecekten söz etmiyor. Biraz da korkuları o yüzden. Kâhinlerin anlattıklarına bakacak olursanız, afetler, savaşlar, kıtlık.
Son 2000 yılda kanlı ay tutulmaları hep felaketlerle sonuçlanmış. Yani tam bir püsküllü bela dönemine giriyormuş dünya. Aklınıza gelen her türlü kötülükten bir şeyler var gibi sanki. Dünya liderleri bir “akıl tutulması” yaşayacaklarmış. “Kör bir inatla ülkelerini felakete sürükleyeceklermiş”. Bu durum 2019 sonuna kadar artarak devam edecekmiş. 1492'de kanlı ay tutulması olmuş, soykırıma uğrayan Yahudiler İspanya'dan göçe zorlanmış, 1948'de Siyonistler Filistin'de bağımsızlıklarını ilan edip İsrail'i kurmuş, 1967'de Mısır, Ürdün ve Suriye'yle ‘Altı Gün Savaşları” yaşanmış, sonuç malum. Müslümanların, Yahudilerin ve Hristiyanların özel günlerinin bu olaya denk gelmesi de işin tuzu biberi. Bir yandan Kurban Bayramı, öte yandan Süleyman Mabedi'nin yıkılışı ve yeniden inşasının yıldönümü olması..
İncil'de kıyamete yakın “Güneşin kararıp, ayın kanlanacağı ve Mesih›in yeryüzüne ineceği” yazar. San Antonio Kilisesi Papazı John Hagee, “Mesih'in gelmesine vesile olacak şartlar ve kıyamet savaşı olarak adlandırılan Armageddon'un bugünlerde gerçekleşeceğini” söylüyor. Bu görüşte olanlar Amerika'da % 30 civarında.
Tabi modern müneccimler, astroloji uzmanları da insanları uyarıyorlar. Koç, Terazi, Akrep, Kova, Aslan burcundan olanları uyarıyorlar.
Astrologlara göre bazı liderler çökecek, bazıları beklenmedik şekilde yükselecek. Partilerde kavga gürültü eksik olmayacak. Piyasada dalgalanmalar, iflaslar, çöküşler, global, bölgesel, yerel kriz. Ardından yeni bir dünya ve yeni bir düzen. ABD, AB, Dolar ve Euro'nun çöküşü, Asya'nın yükselişi. İsrail'in sonu. Her şeye sahip olmak isterken elinde hiçbir şeyin kalmaması, İngiltere ve AB ülkeleri onun için İsrail'e “Bir an önce varlığını ve güvenliğini, elindeki mevcutları güvenceye kavuşturmak, uluslararası toplumda meşruiyet kazanmak için Abbas yönetimi ile masaya otur ve anlaş, yoksa gelecek günler geçen günleri aratacak” diyordu. Ama Netanyahu dinlemedi. Dinlemek istemedi. Akıl tutulması yaşıyordu batılılara göre. Son kararı ile de açıkça intihar etti.
Ulus yasasına göre, Arapça resmi dil olmaktan çıkacak ve ülkenin tek resmi dili İbranice olacak. Ülkede kendi kaderini tayin etme hakkı sadece Yahudilere aittir. İsrail bir Yahudi devleti olarak tanınacak, ötekiler 2. sınıf insanlar olacaklar. İsrail dünyadaki tüm Yahudilerin tarihi anavatanı kabul edilecek ve dünyadaki tüm Yahudiler diledikleri zaman ana vatanlarına dönebilecek ya da ikinci bir vatandaşlık hakkına sahip olacaktır. Yani 20 küsur milyonluk bir İsrail devleti söz konusu artık. Tüm dünyadaki şirketlerinin ana merkezini İsrail'e taşıyabilecekler. Hukukta bir boşluk olduğunda Yahudi şeriatı referans alınacak, başkent Kudüs olacak ve Yahudilerin dini günleri resmi tatil olacak.
Tabi Yahudi yerleşimlerinin inşasına devam edilecek. Bunun bir diğer anlamı Filistinlileri “Tehcir” politikasına hız verilecek.
Siyonistler “Ulus devlet” oluyorlar bugün! Vestefelya'nın (1648) kaçıncı yılında! 370. yılı mı oluyor?
Hani İngilizler, “Ulus kimliği için kişinin doğduğu toprak esas alınsın” demişti. Bugün ABD, Kanada, Avustralya'da, Yeni Zelanda'da bu böyle. Ama Almanlar ve Yahudiler kan birliğini esas almışlardı. Almanlar babadan, Yahudiler kan birliğini savunuyorlardı. Şu bayrağında haç olan batılı ülkeler, din, mezhep, tarikat birliğini esas alan bir “Ulus” tanımı yaptılar, ulusal kimlik ona göre şekillendi. Ve derken geri kalanları da “dil birliğine dayalı ulus” ilan ettiler. Türkiye öyle bir ulus tanımına sokuldu. “Güneş Dil” teorisi de öyle doğdu, her ne kadar daha sonra kafatasçılığa kadar gitse de bu iş. Ama bu tartışma bitmedi, kimi “kan” dedi, kimi “toprak” dedi, kimi “kültür” dedi.
İsrail anneden kan ve din bağına dayalı bir ulus kimliği tanımı yaptı bugün. Siyonistler, işgal altındaki topraklarda yaşayanların dinlerini, dillerini, geleneklerini, kanlarını yok saydılar ve böylece Hz. Musa'nın lanetini tekrar hak ettiler. Siyonistler belki farkında değiller ama kendi cehennemlerine kendi sırtlarında odun taşıyorlar.
Filistin topraklarını, “Yahudi ulusunun toprağı” olarak ilan ederek o toprakları kendilerine vatan ilan edenler, bu oylamayı çok az bir farkla kazandılar. “Vatan” ilan ettikleri toprağı aslında kendileri için bir mezarlık ve cehennem ilan ettiklerinin farkında değiller. Ama pek yakında anlayacaklar, “Dinle ey İsrail” diye başlayan uyarının sonucunu. Şimdi birileri “Ay kan rengine döndü” diye korkuyorlar. Asıl korkmaları gereken şey ayın ya da güneşin hareketi değil, kendi elleri ile yaptıkları, dilleri ile söyledikleridir. Herkes yaptığının karşılığını, “Miskale zerretin hayran yerah ve miskale zerretin şerran yerah” ölçüsünde görecektir. Elbet, bir gün ve mutlaka. Kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın. Bekleyin inananlar zafer gelecek zafer, korkun ey zalimler cehennemden. Selam ve dua ile.