Bu son seçim diğerlerinden çok farklı idi. Bir yerel seçimden çok daha fazla bir anlam yüklendi. Adeta siyasi partilerin ve liderlerinin geleceği oylanıyormuşçasına canhıraş bir kampanyaya dönüştü.. Sanki bir referandum havasında bir seçim yaşandı.
Batı siyasası, mediası, STK'sı da süreci yakından izledi.
AK Parti ilk kez böyle topyekûn adeta siyasi bir seferberlik ilan etmiş gibiydi. Milletvekilleri, belediye başkanları, STK'ları, herkes ya kendi bölgesinde ya da İstanbul'da bu seçim için görevlendirilmişti.
CHP'liler de boş durmadı ama, eski heyecanları yoktu.
Okullar tatil oldu, tatilciler yola çıktı. Onlar seçim günü İstanbul'a taşındı.
Yurtdışından akın akın gazeteci geldi, gözlemci olarak STK temsilcileri ve politikacı geldi.. Böyle bir şey daha önce “Gezi”de yaşanmıştı.
Türkiye gündemden düşmüyor. Seçimle gündemde, S-400 ile gündemde ABD ile ilişkiler, Suriye konusu ile gündemde. Seçim öncesi gündem seçim sonrası yine aynı devam ediyor.
Dışarıdan bakanlar; AK Parti'nin seçimi almak için var gücü ile çalıştığını ve mutlaka kazanmak istediğini görüyorlardı, ama partizanlar sonucu öngöremediler.
Bugünkü sonucu doğrusu bu ölçüde CHP de beklemiyordu. Seçim sonuçları daha netleşmeden Binali Yıldırım'ın yenilgiyi kabul etmesi bir ölçüde CHP'yi rahatlattı. Bıçaksırtı bir sonuç olması halinde yine itiraz ve ardından tartışmalar devam edecekti.
Seçim bitti ama önümüzde kolay günler yok. AK Parti için de CHP için de, diğer partiler için de dipten gelen yeni bir dalgaya hazır olmak gerek. Siyasi arenada taşlar yerinde oynayacak. Bu “zafer” CHP için hayır getirmeyecek. AK Parti de bu sonucu kolay hazmedemeyecek.
Halk AK Parti'ye oy verirken, oy verenlerin bir kısmı CHP'ye “hayır” demek için veriyordu. AK Parti'nin elinde artık böyle bir koz yok.. AK Parti eğer beklenen değişikliği gerçekleştiremez ise, gelecek günler geçen günleri aratabilir. Olmaz olmaz demeyin olmaz olmaz! Yanlış bir adım, telafisi mümkün olmayan sonuçlara sebeb olabilir.
Göreceksiniz birileri yine rahat durmayacak. Bütün siyasi partilerde sorunlar, bölünmeler yaşanacak gibi gözüküyor. CHP eğer kendi dışında bir kriz çıkaramaz ise, CHP içinde liderlik tartışması yeniden başlayacaktır. Onun için bir yolunu bulup kriz çıkaracaklardır. Belki hemen olmasa da, eylül - ekim gibi, toplumsal olaylar için yeniden harekete geçebilirler. Ama artık bu da eskisi kadar kolay değil.
Artık Ankara ve İstanbul'da belediye yönetimi kendilerinde. İşten çıkarılanlar olacak, kendileri de artık muhalif seslerin hedefinde olacaklar. “Bekara karı boşamak” kolaydı.
AK Parti'nin ve CHP'nin aldığı oy ve oy oranları açısından durum ortada. İmamoğlu'nun aldığı %54 CHP'nin oyu değil. CHP'nin oyu yine 34-35 bandında. Belediyeleri almak için aday profili CHP tabanından gelen isimleri aday gösteremedi.
Bir Kur'an Kursu talebesi ve MHP tabanından gelen adayla seçimi kazandı. İki tane de koltuk değneği ile.
Türkiye'de kriz çıkarmak hiç zor olmadı.
HDP de içeride, FETÖ de.
CHP gibi bir müzmin muhalefet partisi var.. Ekonomik kriz, siyasi kriz, terör için birileri topyekûn saldırıya geçebiliyor. Bu olayları yöneten lobiler düğmeye basınca hep bir şeyler oldu bu memlekette. Birileri bir türlü akıllanmadı. Hep “yangına körükle gitmek için” hazır beklediler.
Yarın HDP'li milletvekillerinin milletvekillikleri dosyalarını ele alıp, yargılanmaları için dokunulmazlıklarını kaldırın, Türkiye yeniden ara seçime gider.
Ya da grub kuracak kadar milletvekili milletvekilliğinden istifa etsin, Türkiye yine ara seçime gider. Seçim bile bir kriz aracı olarak kullanılabilir. Zaten yarın eğer TBMM aritmetiğinde ciddi bir değişiklik olursa yine aynı risk sözkonusu.
Hep söylüyorum; CHP'nin en iyi bildiği şey kriz çıkarmak. Rahat durmazlar. Duramazlar. Öz güvenleri yok. CHP içinde birilerinin öfkeleri akıllarından büyük. Onun için darbelerden medet umuyorlar. Çünki başka türlü iktidar olamıyorlar. İlk kez böyle bir başarı elde ettiler, ama o da tamamen konjonktürel. Ya tek parti olacaklar ya da darbe olacak ki, CHP'liler bakan olabilsinler.
Ama şu da var, artık CHP de değişiyor. Gençlerde belirgin bir aidiyet duygusu yok. Yaşlılar da artık belirleyici pozisyonda değiller. Genç takım ise gırtlağına kadar oportünizme batmış. Kemalizm bile artık CHP içinde tartışılmaz değil. CHP bugünkü hali ile ne bir sol parti, ne de Kemalist bir parti. İmamoğlu'ndan sonra artık geri dönüş yolları da kapandı. Ne laiklik kaldı ne de Kemalizm. 6 Oku bile doğru düzgün sayamayacak bugünkü CHP'lilerin çocukları. Peki yarın ne olacak dersiniz!.
Kenan Evren Kemalizm'in köküne kibrit suyu döktü, Nadir Nadi onun için “Ben Kemalist değilim” diye kitap yazmıştı. Baykal geçiş dönemiydi. Kılıçdaroğlu CHP'nin mezarına tüy dikti, İmamoğlu ise mezarlığın üzerine gökdelen dikmek için kolları sıvamış vaziyette.
Kılıçdaroğlu harika bir politikacı, Ergenekon ve Balyoz'da FETÖ'nün kumpası ile köşeye sıkışan BÇG'lilerin avukatlığına soyunmuştu, bugün geldiği noktada FETÖ'cülerin desteklediği İyi Parti ile kol kola yoluna devam etmeye çalışıyor. Bir yandan da PKK destekli HDP'yi yanına alarak.
Siyaset zaten garip bir hal aldı. Dün Kılıçdaroğlu MHP ile beraberdi, bugün Saadetçilerle dirsek teması kurma çabasındalar. Oysa dün Refahçılar, bu BÇG kafalılardan ne çekmişlerdi. Bugünse BÇG'liler, 28 Şubat'çılar “Biz Erbakan'ı anlayamamışız” diyorlar.
Bu kriz dipten gelen bir dalgaya işaret ediyor. Hiçbir şey, bundan sonra eskisi gibi olmayacak.
23 Haziran öncesi ve 23 Haziran sonrası hiç birbirine benzemeyecek.
Sonuç ne olursa olsun, yeni bir durumla karşı karşıyayız. Bu durumda olayları doğru okumak önemli.
Sonuca bakarak övünmek ve dövünmek aldatıcı olabilir. İşlerin bu noktaya nasıl geldiğine/getirildiğine bakmak gerek.
Selâm ve dua ile.