Bakın bu azarlar, uyarılar, istikamet uyarıları kitapta yazıyor. Bu sözler aynı zamanda bize de. Sadece ötekilere değil. “İman ettik, tasdik ederiz” dediğimiz kitaptaki sözler bunlar. Dün de geçerli idi bu kurallar, bugün de. Yarın da geçerli olacak. Bunu ev hayatınızda, işinizde, oy kullanmaya giderken, her zaman, her yerde ve her konuda, herkese karşı miyar ve şiar edinmemiz gerekiyor.
Önce bu “söz”e bakın. Kişi, iş ve sözü bu “söz”e göre değerlendirelim.
Kalem suresinden başlayalım mı?. 8- O hâlde (Kitabı-Resulü) yalanlayanlara boyun eğme. 10,11,12,13,14-Yemin edip duran, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan söz taşıyan, iyiliği hep engelleyen, saldırgan, günaha dadanmış, kaba saba; bütün bunların ötesinde bir de soysuz olan kimseye mal ve oğulları vardır diye, sakın boyun eğme. 15-Âyetlerimiz kendisine okunduğu zaman, “Öncekilerin masalları!” der. 16-Yakında biz onun burnunu damgalayacağız. 17-Şüphesiz biz, vaktiyle “bahçe sahipleri”ne belâ verdiğimiz gibi, onlara (Mekkeli inkârcılara) da belâ verdik. Hani o bahçe sahipleri, sabah erkenden (fakirler gelmeden) bahçenin ürünlerini devşirmeye yemin etmişlerdi. 18-(Bunu tasarlarken) istisna da yapmıyorlardı. (“İnşaallah” demiyorlardı. Allah'ın nasib ettiğinden başka bir şey olmadığını düşünmüyorlardı..) 19-Nihayet onlar uykuda iken Rabbinden bir afet (ateş) bahçeyi sardı. 20-Böylece bahçe, (Anız'ı, Başağı bizilmiş buğday sapı) yakılmış toprağa döndü. 21,22-Derken, sabahleyin birbirlerine, “Haydi, eğer ürününüzü devşirecekseniz erkenden gidin” diye seslendiler. 23,24-Bunun üzerine, “Sakın, bugün orada hiçbir yoksul yanınıza sokulup, aranıza katılmasın, kazancımıza ortak olmasın” diye fısıldaşarak yola koyuldular. 25-(Yoksullara yardım etmeğe) güçleri yettiği hâlde (böyle söyleyerek) erkenden yola çıktılar. 26-Fakat bahçeyi o hâlde gördüklerinde, “Biz mutlaka yolumuzu şaşırmış olmalıyız!” dediler. 27-(Gerçeği anlayınca da), “Hayır, meğer biz mahrum bırakılmışız!” dediler. 28-Onların en akl-ı selim sahibi olanı, “Ben size ‘Rabbinizi tesbih etseydiniz ya! dememiş miydim?” dedi. 29-Onlar, “Rabbimizi tesbih ederiz (yüceltiriz). Şüphesiz biz zalim kimseler imişiz” dediler. 30-Bunun üzerine birbirlerini kınamaya başladılar. 31-Şöyle dediler: “Yazıklar olsun bize! Gerçekten biz azgın kişilermişiz!” 32-“Umulur ki, Rabbimiz bize bunun yerine daha iyisini verir. Çünkü biz artık Rabbimizi arzulayanlarız.” 33-İşte böyledir azap! Ahiret azabı ise elbette daha büyüktür; ah bir bilselerdi! 36-Size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz? 37-Yoksa size ait bir kitabınız var da (bu batıl hükümleri) ondan mı okuyorsunuz? 38-Onda, “Seçip beğendiğiniz her şey mutlaka sizindir” (diye mi yazılı?). 39-Yahut bizden, her ne hükmederseniz mutlaka öyle olacağına dair Kıyamete kadar sürecek kesin sözler mi aldınız? 40-Sor onlara: “Onların hangisi bu (iddianın doğruluğu)na kefildir?” 41-Yoksa onların ortakları mı var? Doğru söyleyenler iseler, haydi getirsinler ortaklarını! 44-(Ey Muhammed!) Bu sözü (Kur'an'ı) yalanlayanlarla beni baş başa bırak. Biz onları bilemeyecekleri biçimde adım adım helâka yaklaştıracağız. 45-Onlara mühlet veriyorum. Şüphesiz benim tuzağım sağlamdır. 46-Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da onlar bu yüzden ağır bir borç yükü altına mı girmişlerdir? 47-Yahut gayb (Levh-i Mahfuz) kendi yanlarında da onlar mı (bundan aktarıp) yazıyorlar?
Maun suresine bakalım mı bir de? 1-Dini/hesap gününü yalanlayanı gördün mü? 2-İşte o, yetimi şiddetle itip kakar. 3-Yoksulu/muhtacı doyurmayı hiç teşvik etmez. 4-Yazıklar olsun şöyle namaz kılanlara, 5-Ki onlar, kıldıkları namazdan gâfildirler. 6-Onlar, gösteriş için ibâdet yaparlar. 7- Onlar, en ufak bir yardımı bile esirgerler.
Bir de Bakara suresine bakalım. 1-(Elif, Lâm, Mîm.) 2-İşte o kitap, bunda şüphe yok, müttakiler (kötülükten korunacaklar) için hidayettir. 3-Onlar ki gaybe iman edip namazı dürüst kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan (Allah yolunda) harcarlar. 4-Ve onlar ki hem sana indirilene iman ederler, hem senden önce indirilene. Ahirete de bunlar kesinlikle iman ederler. 5-Bunlar, işte Rabblerinden bir hidayet üzerindedirler ve bunlar işte felaha erenlerdir. 6-Şu muhakkak ki inkâr edenleri uyarsan da, uyarmasan da onlar için birdir. Onlar inanmazlar. 7-Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözlerinin üzerinde bir de perde vardır. Ve büyük azab onlaradır. 8-İnsanlardan öyleleri de vardır ki, inanmadıkları halde, «Allah›a ve ahiret gününe inandık» derler. 9-Allah'ı ve müminleri aldatmaya çalışırlar. Halbuki sırf kendilerini aldatırlar da farkına varmazlar. 10-Kalplerinde hastalık vardır. Allah da onların hastalığını artırmıştır. Yalan söylemelerine karşılık onlara elem verici bir azab vardır. 11-Hem onlara: “Yeryüzünde fesat çıkarmayın” denildiğinde: “Biz ancak ıslah edicileriz” derler. 12-İyi bilin ki, onlar ortalığı bozanların ta kendileridir, fakat anlamazlar. 13-Onlara: “İnsanların (Müslümanların) inandığı gibi inanın” denilince, “Biz de o beyinsizlerin inandığı gibi mi inanacağız?” derler. İyi bilin ki, asıl beyinsiz kendileridir fakat bilmezler. 14-Onlar iman edenlere rastladıkları zaman: “İnandık” derler. Fakat Şeytanlarıyla yalnız kaldıkları zaman: “Biz, sizinle beraberiz, biz sadece (onlarla) alay ediyoruz” derler. 1-(Asıl) Allah onlarla alay eder ve taşkınlıkları içinde serserice dolaşmalarına mühlet verir. 16-İşte onlar o kimselerdir ki, hidayet karşılığında sapıklığı satın aldılar da, ticaretleri kâr etmedi, doğru yolu da bulamadılar. 44-İnsanlara iyiliği emreder de kendinizi unutur musunuz? Halbuki kitab (Tevrat)ı okuyorsunuz. Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız? 83-Hani, biz İsrailoğulları'ndan, “Allah'tan başkasına ibadet etmeyeceksiniz, anne babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz, herkese güzel sözler söyleyeceksiniz, (Güzel söz ve hikmetle hakkı ve hakikatı halka anlatacaksınız) namazı kılacaksınız, zekâtı vereceksiniz” diye söz almıştık. Sonra pek azınız hariç, yüz çevirerek sözünüzden döndünüz.
“Tekasür” suresi, sahip olduğumuz şeylerin çokluğu ile övünmekten söz eder. Büyüyen rakamlar ve başarıyı kendi nefsinden bilenlerin akıbetini haber verir.: 1-O çokluk kuruntusu sizleri oyaladı, 2-Ta kabirlere kadar gidip ziyaret edişinize kadar! 3-Öyle değil, ileride bileceksiniz! 4- Sonra yine öyle değil, ileride bileceksiniz! 5-Öyle değil, kesin olarak bilseniz, 6-Andolsun ki, cehennemi mutlaka göreceksiniz! 7-Sonra yine andolsun ki, onu yakın gözüyle göreceksiniz! 8-Sonra andolsun ki, o gün her nimetten sorgulanacaksınız!
Karun gibi zengin olsanız ne yazar. Bildiğiniz, tekrarlayıp durduğunuz şeyler şimdi sizin yapıp söyledikleriniz gibi değil!. Yakında bileceksiniz. Haksız bir şekilde elde ettiğiniz servet ve makamlarınız, şöhretiniz, bu dünyada ve ahirette size fayda sağlamayacak. Öyle değil, bu kesin. Gün gelecek siz de bilecek, görecek, anlayacaksınız ama vakit çok geç olacak.
Benden söylemesi. Selâm ve dua ile.
NOT: Adım kullanılarak ve bana atfedilen, Evimde Erbakan ve Erdoğan ile ilgili bir buluşma ile ilgili, hiçbir zaman gerçek olmayan, iftira nitelikli bir haber ve buna benzer iddialar servis edilmektedir. Muhtemelen FETÖ'cü FASIK ve MÜNKİR MÜFTERİ'lerin uydurdukları bu yalanları yayarak suç ortağı olunmamasını hatırlatırım.