Bugün gündemi biraz değiştirelim. Hayat devam ediyor. Aslında süreçle ilgili mevcut günle ilgili söyleyecek daha çok söz var.
2018'deyiz. 2023'e 5 yıl kaldı. 2025'e 7 yıl kaldı. Şunun şurasında 2,5 ay sonra 2019. Bugün 29 Muharrem 1440 yani Hicri yılın 29. günündeyiz. 10 Ekim Sefer ayının 1. günü oluyor.
Bakalım Kasım'da ne olacak. Ardından Aralık. Yeni yıl hoş olmayan sürprizlerle gelecek sanki.
İnsanlığın, dünyanın geleceğine ilişkin bir sürü yorum yapılıyor. Yeni bir dünya savaşına, Globalizme, “Tarihin sonu”nu getirecek bir “medeniyetler arası çatışma”ya, kapitalizmin çöküşüne, tek kutuplu bir dünyaya ilişkin bir sürü iddia sözkonusu. Bu iddialar din, tarihin akış yönü, ekonomi, politika, ideoloji ile delillendirilmeye çalışılıyor.
Bu belirsizliklerle dolu geçiş sürecinin sonunda, eğer gerçekten insan yeniden karasabana dönmeyecekse bugüne hiç benzemeyen yeni bir dünya ile karşı karşıya kalacağız.
Eğer kitlesel bir yıkım yaşanmayacaksa, 2025'de dünya “Digital devrim”le tanışacak.
Digital devrim her şeyi radikal bir şekilde etkileyecek. Din algısı, devlet, demokrasi, ekonomi, beslenme alışkanlıkları, sağlık, eğitim, haberleşme, ulaşım, barınma, kent, siyaset, üretim-tüketim ilişkileri, her şey değişecek.
Biz e-devlet, e-belediye derken e-demokrasi geliyor. Avatarlar, Humonoidler, insansız, robotik sistemler insanların yapacağı birçok şeyi insanların elinden alacaklar.
Savaş teknolojisi insan hayatı için çok ciddi riskler oluşturduğu açık bir gerçek. Konvansiyonel savaş teknolojisinin yerini, nükleer silahlar, biyolojik silahlar, kimyasal silahları da gördük. Şimdi sıra siber silahlara, savaşlara insansız savaş araçlarına geldi.
Uzaydaki yarış, aslında artık aynı zamanda bir güvenlik sorunu haline geldi. Uzay bütün dünyayı büyük gözaltına dönüştürdü.
Öte yandan GENOM alanında çok önemli ilerlemeler sağlandı. Konu sadece geni ile oynanmış bitki ya da hayvanlarla sınırlı değil. Koyun Dolly'nin klonlanması aynı zamanda hayvanlarda insanlar için yedek organlar üretmenin yolunu açtı ama öte yandan, insan ve hayvan arası canlı organizmalar üretilebilecek.
İnsanımsı robotlar ya da robotumsu insanlardan daha dikkat çekici bir durumla karşı karşıyayız. Mesela tavşan gibi üreyen, koyun gibi büyüyen, insanımsı bir zeka ve öğrenme kabiliyetine sahip, radyasyona dayanıklı 20 yıl ömrü olan canlılar üretip, bunları belli bir iş alanında istihdam etmek, ya da organları için kullanmak mümkün olabilecek.
Jetgiller artık çocuklar için bir çizgi film karakteri değil. “Dronoto”lar bu yıl sonu piyasaya sunulacak. Uçan otomobiller evlerinizin çatısına konacak ve artık “otopark” bodrum katta değil, çatı katında olacak. Peki buna hazır mısınız!
Peki, elektrikli, şoförsüz otomobiller geliyor. Taksi şoförleri ne yapacaklar?
Taksi şoförlerinin umurunda değil. İHA'ların açtığı kapıdan siviller de geçecekler. UBER'e karşı çıktıkları gibi Dronoto'lara karşı da direnebilirler mi dersiniz.
Tamam şoförlerin umurunda değil de. 2025'de bugünkü Media da olmayacak. Peki bizim yazarlarımız, yayıncılarımız bu duruma ne kadar hazır.
Humonoidler, tanımlanmış işlerin çok büyük bir kısmını daha ucuza ve çok daha mükemmel bir şekilde yapabilecekler. Okul da değişecek. Şoförler gibi, öğretmenler için de büyük ölçüde “tarihin sonu” olacak. Humoniodler doktorlardan daha hızlı, daha doğru ve daha dürüst teşhis ve tedavi yapabilecek. Avukatların, savcıların aylar süren hazırlıklarını yapay zekalı Humonoidler, çok daha kapsamlı bir şekilde, dakikalar içinde yapabilecek!
Yazılım yapan robotlardan söz ediyoruz. Yine de işin başında insanlar bulunsa bile, onlara karar verme süreçlerinde bu sistemler danışmanlık yapacak. Yani insan mı robotu yoksa robot mu insanı yönetecek, bu konuda işler biraz karışacak.
Daha önce de yazmıştım, eğitimde öğrenme konusu çok farklı metotlarla karşılanacak. Manyetik rezonans, ipnoz, subliminal ve e-water ile beyne yükleme ile öğrenme gaye ve yöntem olarak değişecek.
İstediğinizde anında ulaşabildiğiniz bilgileri öğrenmek için çaba gösterir misiniz? Cep telefonları artık sadece telefon değil. Glass teknolojisi ile giyilebilir bilgisayarlar hayatımızı her anlamda radikal bir şekilde değiştirecek. Kol saatiniz vücud ısınızı, nabzınızı ölçüyor ve size sağlığınızla ilgili uyarılarda bulunabiliyor. Ama daha ileri uygulamalar var. Deri altına yüklenen Chiplerden, göğüs kafesi boşluğuna yerleştirilen ve cep telefonunuzla entegre çalışan mini bilgisayarlarla çok farklı uygulama alanları ile tanışacağız. Artık deri altına enjekte edilen likit Chip'ler üretiliyor ve uygulanıyor. Deri altına yerleştirilecek RfID çipler, bilimkurgu fikirlerinden birinin daha gerçeğe dönüştüğünü gösteriyor. Hatta beyine çip yerleştirme noktasına geldi bu iş.. “Biyonik robot”a dönüşüyoruz farkında olmadan.
Antik inançlar, gelenekler, yeni cemaatler bu süreçte yeniden hayata dönebilir. Yani sadece dinozorlar yeniden hayata dönmeyecek, geçmişte olan her şey yeniden hayat bulabilir. Şimdiden aramızda Şamanistler dolaşmaya başladı bile.
Dünya bilgiye dayalı birçok provokasyona açık hale gelecek.
Batılı bir profesör, “Zenginler belki de 200 yıl sonra ölümsüz sayborg'lar haline gelecek” diyor. Yani bu iş insan vücuduna yerleştirilen çiplerin, implantların yapay zeka ile donatılmasından daha öte bir şeyden söz ediliyor. Beyindeki karakteristik özellikleri, bilgi stoğu, biyolojik kodlarının kopyalanıp, daha sonra yeniden yüklenmesinden söz ediyorlar.
1998'de vücuduna Chip takan dünyanın ilk Cyborg'u Prof. Dr. Kevin Warwick: “Makineler yapay zeka ile donatılmış, insana eklemlenmiş donanımları vücudun uzantısı olarak görüyor. Warwick, “İnsanın beyni ve vücudunun aynı yerde olması gerekmiyor” diyor.. “Bio medikal”den söz ediyorsanız, “yapay zeka” olmadan bunu başarmanız zor. “Bio teknik” sadece insanı değil, hayvan ve bitkiyi de kapsıyor. “Sibernetik”le başladığımız yolculuğun varacağı yer bir yerde “Cyborg”a kadar uzayabileceğini düşünmemiz gerek.
Bu devrimin sunacağı imkanlardan yararlanmak, risklerinden korunmak için yeterli bir altyapıya sahip değiliz. Linux tabanlı PARDUS'u bile ne hale getirdiğimiz ortada. Raspbery Pi ya da Banana Pi, Arduino konusunda bile daha yeterli bilgiye sahip değiliz.. İnşallah daha fazla oyalanmadan bu konuyu gündeme alırız. Yoksa o gün geldiğinde ağır bir bedel ödemek zorunda kalırız. Selâm ve dua ile.