Çılgın diplomat ve Semerkant'ta ölüm
16 Yıl Önce Güncellendi
2011-04-22 21:52:36
Kamu hizmetlerinin dahi profesyonelleştirilmek istendiği bir dönemde diplomasi gibi alanların profesyonel mantıktan öte, değer yüklü olması gerektiği kanaatindeyim…
Yurtiçinde ve yurtdışında farklı diplomat profilleri gördüm:
Kimi gününü gün etme peşinde, kendi küçük dünyalarında nefsani ve malayani uğraşlarla zaman geçirmekte…
Kimi klasik devlet memuru refleksiyle, gün doldurup daha güvenli limanlara ulaşmak derdinde…
Kimi ise idealle reel olan vazife çatışmasıyla bazen çıkışlar yapabilse de etkisiz kalmaya devam etmekte…
Ve kimi de diplomasinin etkisi ve yetkisinin farkında olarak imkanları sonuna kadar zorlamakta…
…
Diplomaside reel-politik önemli olsa da diplomatın güçlü olanı, etkin olanı, girişken olanı ve hatta devrimci olanı hep hoşuma gitmiştir…
Kaç diplomat vardır bu şekilde bilmem ama bir devletin ülke içi siyasetinden çok yurtdışındaki savaşçısıdır gibidir diplomat…
Elbette savaşçı realist olmalıdır bir tarafıyla…
Elbette savaşçı akılcı da olmalıdır bir tarafıyla…
Ama savaşçı, bir başka tarafıyla bir o kadar duygusal ve bir o kadar çılgın olmadıkça savaş kazanmaktan uzaktır…
Sorunla karşılaştığında “nerden buldu bu sorun beni!” refleksiyle sorunu örtmeyi ya da ötelemeyi değil, sorunun üzerine üzerine gitmeyi, sorunun kaynağına inmeyi, ısrarla ve inatla sorunu çözme iradesi ortaya koymayı düşünen diplomattır hoşuma giden…
…
Referansa prim vermeden Darusselam’daki konutunda bizi ağırlayan Büyükelçimiz’de diplomasinin “girişimcilik” tarafını gördüm, takdir ettim…
Yeni açılan elçilikte “acaba kaç Türk vatandaşını daha Tanzanya’ya çekebilirim?” derdini hissettim Sander Bey’de…
Diğer taraftan kendini görünür kılmamak için her yolu deneyen, sorunları teğet geçen, sadece sorunsuz alanlara ilgi duyan, girişimcilikten ve hareketlilikten uzak diplomatları düşündüm…
Adisababa’da 2006’da başbakan, zamanın büyükelçisine “vatandaşlarımızın elçiliğe gelmesini beklemeyip, siz vatandaşın ayağına gitmelisiniz!” demişti de o atmosferdeki “devlet adamlarımız”ın yakışık bulmadıklarını fark etmiştim…
Bugün ise bilge tarafı ağır basan Ahmet Davutoğlu’nun diplomasisini yaşıyoruz. Davutoğlu’nun savunduğu diplomaside hareket vardır, ruh vardır, çılgınlık vardır tüm akıl hesaplarına rağmen…
Ama kaç diplomat buna ayak uyduracak bilinmez…
…
Yukarıdaki konuyu bana hatırlatan Semerkant’ta Ölüm kitabının yazarı Craig Murray oldu…
O da bir diplomattı, büyükelçiydi. Hem de İngiliz Büyükelçisi. Ve hem de Özbekistan’da…
Orta Asya’nın her açıdan en zor ülkesinde 2002-2004 yıllarında İngiliz Büyükelçiliği yaptı…
Amerika’nın tüm dünyayı terörize ettiği ve “İslami terör” bahanesiyle haçlı seferi başlattığı, Afganistan ve Irak’ı haksız olarak işgal ettiği dönemde Murray, Taşkent’te bu savaşın ahlaksızlığını yakinen yaşadı…
Türlü bahanelerle insanlara nasıl işkenceler yapıldığını, diri diri yağ kazanlarına nasıl atıldıklarını, emeklerinin ve haklarının nasıl sömürüldüğünü yaşayarak ve delilleriyle öğrendi…
Taşkent’teki büyükelçilerin büyük çoğunluğunun görmek istemediği, bir kısmının ise sessiz kaldığı bir dönemde Craig sesini yükseltti ve bununla da yetinmeyip yüreğini barikat yaptı haksızlıklara karşı…
Her türlü susturulmak istendi Murray; kah Amerikalılar tarafından, kah kendi amirleri tarafından, kah Özbekistan devleti tarafından…
Her mücadelenin bir bedeli vardı, Murray da bu bedeli ödedi; tüm direnişine rağmen ancak 2 yıl tutunabildi bu görevde. Ama Murray’ın çığlığı, birkaç yıl sonra Andican olaylarında binlerle ifade edilen masum insanın öldürülmesiyle daha iyi anlaşılacaktı…
…
Geç de olsa gözlerimizin açılmasına sebep olan, bazen çılgın bir diplomat olabilmektedir…
Hararetle tavsiye ediyorum Semerkant’ta Ölüm kitabını!
Akıcı anlatımıyla bir coğrafyanın ve halkın dramını göreceksiniz…
Diplomasinin reel politiğe mahkum edilmemesini öğreneceksiniz…
Son sayfasında Bahattin Yıldız ile Craig Murray’ı bir fotoğraf karesinde görerek benim gibi şaşırıp, “ne güzel final!” diyeceksiniz…
Bir diplomat ile bir aşk adamının aynı karede olmasının şartının çılgınlık olduğunu anlayacak ve Bahattin Abi’ye bir Fatiha göndereceksiniz, umarım…
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Haber Ara
Yorum Yap