Dolar

42,6945

Euro

50,1592

Altın

5.898,49

Bist

11.311,31

Bir Şişhane masalı

16 Yıl Önce Güncellendi

2011-07-01 12:52:18

Bir Şişhane masalı
Masalın kahramanı işadamı orta yaşı geçmiş, 60 yaşa merdiven dayamak üzereydi. Çocukluğu ve gençliği, İstanbul'un dar ve karanlık sokaklarında yuvarlanıp gitmişti. Ancak karşısına çıkan engelleri aşmasını bilmiş, kırklı yaşlarda da refah seviyesini yükseltmişti.

Şişhane, Galata ve Perşembe Pazarı'nda, bin yılık ticaret geleneğinin dikenli yollarını aşarken, çekilen cefaların sefaya dönüşmesinin hayallerini kurmuş, sonunda isteğine kavuşmuştu. Babası Erzincan'dan yola çıkıp  umut çuvalını  Haydarpaşa'da indirdiğinde, iki denizin kenti,şimdinin metropolüne hava atamayacak kadar küçüktü.Önce Galata'daki hemşehrilerini yanına sığınmış, çok geçmeden kahramanımızı, anneyi ve iki kardeşi de yanına almıştı.

Başlarını soktukları ev, güneşe hasret, rutubeti insanın içine işleyen, üst katları ayna atölyesi olan küçük bir apartmanın en alt katıydı. İlk kez farklı sesleri burada duydu.Annesinin Kürtçe sözlerine artık başka diller eşlik ediyordu.Zamanla komşu çocuklarla kaynaştı.Köyündeki tek düze hayat burada farklı akıyordu.  Galata ve Şişhane'nin gündüz ana baba günü olan sokakları geceleri alemcilerin naralarıyla şenleniyordu. Ama çocuk sesleri hiç bitmiyordu. Bu semtin çocukları sanki hiç uyumuyordu. Hayatı boyunca bu sesleri unutmadı.

Babanın sırtladığı beş kişilik hayat zorluydu. Mahalleyi saran balık kokularına onlar da kısa zamanda alıştılar. O  zamanlar deniz bereketli idi.Bu bereket sofralarındaki ekmeği katıksız bırakmadı.

Onlar da komşuları gibi balık kokularına karıştılar. Ama günde 16 saat çalışan babanın kazandığı yetmiyordu. Okul, boş vakitlerde gidilen bir mekanın adıydı üç kardeş için. İki kardeş İş hayatına Perşembe Pazarı'nın Haliç'e bakan torna atölyelerinde merhaba derken, kahramanımız  elektrik malzemeri satan bir Yahudi esnafın yanına çırak verildi.

Orada her türlü kablonun girdisini çıktısını, elektrik hatlarının döşenmesini, ses sitemlerini kurulmasını öğrendi. İstanbul'da tanıştığı farklı sesler, O'nu ses sistemlerinin kucağına atmıştı.İstanbul'un ünlü gece kulüpleri ve pavyonlarının ses sistemi ustasının elinden geçiyordu. Artık gecesi gündüzü yoktu. İstanbul'un gece alemini de öğreniyordu. Pavyonlarda ayaklı mikrofonlardan yayılan sesin, Anadolu garibi hovardaları sarhoş edişine ve beş parasız evlerinin yolunu tutmasına tanıklık etti.
Yahudi ustası sayesinde hayatı tanırken çocukluğu ve gençliği, Anadolu kokan kimliğini ucundan ucundan yakıyordu.Gözü açılıyordu. O artık giderek büyüyen kentte, nokta, virgül olmak istemiyordu.

Ustasından işin inceliklerini öğrenirken onun sırtındaki yüklerin de farkına varıyordu. Akrabalarının çoğu İstanbul'u terketmişti.Bir bölümü Amerika ve Avrupa'nın yolunu tutarken, büyük bölümü de İsrail'e gitmişti. Ustası akşam olup çay bardağında rakısını yudumlarken bazen kızıyor, ''Bizi buralarda istemiyorlar'' diyordu.

Ustası ve o'nun gibi olanlardan  Varlık Vergisi, 6-7 Eylül olaylarının acılarını öğreniyor, o günleri yaşayanları yakından tanıyordu.

Ve gün gelip çattı. Asker dönüşü ustasının yanında kısa bir  dönem daha konakladıktan sonra kendi yelkenini açmaya karar verdi.

Ustasından aldığı icazetle bir işyeri açtı. Ama Perşembe Pazarı'ndan kopamamıştı. İstanbul'un tanınan firmalarından birinin sahibiydi artık. Çamurunda adeta debelendiği sokakları hiç unutamıyordu. Bu yüzden ilk işyerini hep ofis olarak kullandı.
Aradan yıllar geçti. Ne ana baba,ne usta kaldı. Onlar kanatlanıp uçarken, çoluk çocuğa karışıp torun torba sahibi olmuştu bile.

Her sabah saat 8'de işyerine gelmeyi alışkanlık haline getirmişti.

Yahudi ustasından öğrendiği ilk ilke buydu çünkü. Yine böyle bir gün işyerine ayak atmıştı ki, o ihtiyar kadını gördü.Kadın hayli tedirgindi. Kadının bir şeyler söylemek istediğini hisederek içeri davet etti. Üstünde eski  dökülen bir gri mato vardı yaşlı kadının.

Ürkek adımlarla içeri girerken eski ustasının adını mırıldandı. ''Rahmetliyle akraba idik'' dedi.

Ustasının adını duyan kahramanımız kadıına hemen börek ve çay siparişi verdi. Sabah sabah eski günlerden bir sohbet iyi olacaktı doğrusu.Kadını derdi çay börek değildi, eskilerden kalma zerafetle teşekkür ederek hemen lafa girdi.  Kahramanımızın antika merakından bahsetti ve elinde eski bir keman olduğunu söyledi. Sonra mantosunun cebinden  bir tomar kağıt çıkardı. ''Bunlar ödenmemiş elektrik ve su faturaları'' dedi. ''Bunları en kısa zamanda ödemem gerekiyor.''

Yaşlı kadın, gazete kağıdına özenle sardığı  kemanı çıkardı sonra ''Bu keman ailemden kalan bir yadigar. Belki işinize yarar''

Kahramanımız şaşkındı ve ustasının bir akrabasına  karşılıksız yardıma da hazırdı. ''Faturaları ben öderim'' dedi ve zile basarak çalışanlarından birisini çağırdı. Tüm faturalar bugünü parasıyla 2 bin lirayı geçmiyordu. Yaşli kadına ''lafı bile olmaz. ben ödeyeceğim'' dedi.

Kadının gözlerinden yaş süzülürken fatura ödeme işlemi bir saat içinde bitmişti bile. Kadın ayrılırken Türkçe ve Seferat dilindeki tüm hayır duaları ediyordu. Ancak kemanı  bıırakmak konusunda ısrarlıydı. ''Evde bir köşede duruyordu. Sizin işinize yarayabilir'' diyordu. O kadar ısrarlı idi ki sonunda kemanı çaresiz almaya razı oldu. Yaşlı kadın sevinçle işyerini terkederken arkasından hüzünle baktı kahramanımız.

Ama içine bir kurt düştü ya keman çok değerliyse. Tanıdığı antikacı dostunu aradı. Antikacının işyerinde buluşmak üzere sözleştiler.

Antikacı dostunun Nişantaşı'ndaki mekanı görkemliydi doğrusu. Yüzlerce antika eşyanın sergilendiği salonun duvarlarında tablolar gözalıyordu.

Antikacı,O'nu karşılarken zayıf, bembeyaz sakallı kibar bir beyle tanıştırdı. '' Beyefendi müzik aletleri konusuna uzmandır.Sana yardımcı olur.''

Bilinen tanışma merasiminden hemen sonra kemanı alıp uzun uzun inceleyen uzman şaşkındı. ' Bu keman çok değerli. Dünyada örnekleri çok az'' diye fısıldadı.

Şaşırma sırası kahramanımız ve antikacıdaydı. Uzman yine bugünün parasıyla 200 bin lira fiyat verince şaşkınlıkları daha da arttı.

Başından geçenleri anlatan kahramanımızı hayretle dinleyen uzman '' 2 bin liraya büyük bir vole vurdunuz'' diyordu.

O,  kemanı Antikacı dostuna emanet ederek hemen dışarı fırladı. Ama biliyordu ki yaşlı kadını akşam saatlerinde bulamazdı. Uykusuz bir gece gecirdi..Sabahı zor etti. Perşembe Pazarı sabahın ilk ışıklarıyla canlanmaya başlayınca adını bile almadığı yaşlı kaıdını bulması zor olmadı. Herkesin herkesi, hele eskileri tanıdığı sokaklar, kahramanımızı kısa sürede doğru adrese götürmüştü.

Yaşlı kadın artık üzerine sinen  ürkek ve tedirginlikle kapısını aralayarak baktı kahramımıza. Başka hiç bir sözetmeden '' Değersiz mi?'' diye sordu.

Kahramanımız '' Çok değerli. Tahminlerin ötesinde'' diye karşılık verdi.

Kadın ''  O zaman siz kazandınız.'' dedi.

Kahramanımız sessiz kaldı. ''Kazanan sizsiniz. Sizlerden öğrendiklerim kitaplara sığmaz'' diyebildi.

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara